Madem PKK’yla anlaştı...
AKP, referanduma ‘evet’ dedirtmek için çıktığı miting alanlarında, “CHP- MHP- BDP ve terör örgütü yanyana” diyerek halka yalan söylediği için, Türk milletinden özür dilemelidir..
AKP, kendi çıkarları doğrultusunda Pkk ile anlaşabiliyorsa eğer;
Şehit analarına, babalarına, dul kalan taze gelinlere, nişanlılara, yetim kalan bebelere bunu açıklamak ve hesap vermek zorundadır...
Pkk ile anlaşabiliyorsa eğer;
Kolunu, bacağını, gözünü kaybeden gazilerine bu ihaneti açıklamak zorundadır...
Pkk ile anlaşabiliyorsa eğer;
Türk Silahlı Kuvvetlerinden özür dilemeli, Ergenekon ve Balyoz gibi davalardan tutuklu, subaylarına, komutanlarına açıklama yapmak zorundadır..
Pkk ile anlaşabiliyorsa eğer;
Dökülen kanların, akan göz yaşlarının, yakılan ağıtların, kırılan onurları dolayısıyla intihar eden şerefli subaylarının hesabını vermek zorundadır...
Pkk ile anlaşabiliyorsa eğer;
Miting alanlarında, ”CHP- MHP- BDP ve Terör örgütü yanyana“ diyerek halka yalan söylediği için, Türk milletinden özür dilemelidir..
Pkk ile anlaşabiliyorsa eğer;
Devletimizin kuruluşunda emeği geçmiş devlet adamlarımızı kötülüyerek, şerefli tarihimizi çarpıttığı için utanmalıdır...
Şüphesiz ki, AKP içinde millet ve vatan sevgisi olan değerli vekiller mevcuttur... Onlar mutlaka bu gelişmelerden rahatsızlık duyacak ve gereğini yapacaktır...
Şüphesiz ki, başta muhalefet partileri olmak üzere bütün yurtseverler olarak bizler, AKP’ye oy veren ve miting alanlarında, referanduma ”EVET “ vereceğini söyleyen vatandaşlarımıza, AKP’nin terör örgütü ile işbirliği yaptığını anlatmak zorundayız....
”Analar ağlamasın“ diyen Başbakan, analarımızı ağlatmakla kalmıyor, bu vatan uğruna can veren bütün şehitlerimizin kemiklerini sızlatıyor.
Başbakan şunu anlamalıdır;
Çanakkale’den... düşmanın denize döküldüğü İzmir’e kadar. Cumhuriyetin kuruluşundan... bugüne kadar, kanıyla bu vatan toprağını sulayan şehitler boşuna ölmediler....
Terör örgütü Pkk liderlerinden
Karayılan:
”Artık açıklanmasında bir sakınca görmediğimiz diğer önemli bir gelişme de devletin, önderliğimizle geliştirdiği diyalog temelinde ateşkes talebinde bulunmasıdır “ derken, Akp den hiç ses çıkmadı...
Peki, Cumhurbaşkanı bugün ne ile uğraşıyordu.
Çankaya’da 5 yıl mı?.... 7 yıl mı? kalacağıyla... l Engin Demirkollu / İlk Kurşun
+++
Aynı gösteriyi Hitler yapıyordu
Hala dün gibi hatırlıyorum, AKP seçimleri yeniden kazanınca, RTE parti balkonundan halka sesleniyordu.
O sahneyi hiç unutmadım, bir zamanlar “bu ülkede artık Cumhuriyetin anlamı kalmadı” diyen Abdullah Gül ve aynı sistem anlayışının içinde olan, “Laiklik değil ümmetcilik asıl olanıdır, bu ülkede artık bu anlayışının var olması için geliyoruz, sindire sindire geliyoruz” diyen Başbakan ve diğer zevatları o gece kendilerini bekleyen halkı selamlıyorlardı.
Bir ara bu gösteriyi izlerken. Batı’da halka korku veren ve sistemi elinde tutmasını beceren “Polit büro” yönetiminin yaratıcıları geldi gözlerimin önüne.
İşte dedim şimdi Türkiye artık çağdaşlığın, aydınlığın, Atatürk devrimlerinin çok öncesine dönecek.
1923 ruhunu kazıyorlar
Korkmadan yazmak isterim, şimdi beni yöneten bu sistemi yaratanlardan korkmuyorum, mutlu değilim, huzurlu değilim, bir türlü kabul edemiyorum bunu. ”Ne Mutlu Türküm“ diyemedikleri sürece asla beni yönetmelerini içime sindiremiyorum.
Cumhuriyet ile hala kavga ediyorlar, Atatürk Türkiye’si ile didişiyorlar, 1923 ruhunu kazıyorlar. AKP, kendi anlayışındaki değişimlerde, ABD’de CIA’nın yaptığı gibi gündemi farklı yönlere çekmesiyle bunu çok ustalıkla beceriyor.
Bir ülkede Atatürk devrimlerinden cumhuriyetten rahatsızlık duyarak sistemi değiştirmeye çalışmak, bağımsız yargıda hakimiyeti ele geçirmek, hala nasıl bir suçla yargılandıklarını bilmeyenlerin içerde tutulması, bilim adamlarının düşünen yazan aydınların gece yarısı evlerinden alınması ve bir korkuyla yaşanır ülke olmak. Fransa’da 14’lui mantığıyla ”KANUN BENİM“ demek, kendi vatandaşına bağırıp çağırmak, bana göre bunu Hitler yapıyordu.
Referandumda hayır
Bir onbaşı olan Hitler, toplumu yönetmeyi etkisi altına almayı çok iyi biliyordu. Bağırarak öfkelenerek toplum üzerinde hakimiyetini gösteriyordu. Şimdi bu gösteriyi Türkiye’de Başbakan yapıyor. Şimdi yaklaşan referandumda,ülkenin kaderini bu hırsı taşıyanlara teslim etmemek için ben ”HAYIR“ diyorum, dilerim sağduyulu Türk halkı bu korkuları yaşamamak adına HAYIR der. l Prof. Dr. Levent Seçer / Almanya
+++
Hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür!
Evet, bilim adamları, sosyologlar, psikologlar, siyasal bilmciler, sosyal bilmciler... hepsi hemfikirdir, insanoğlunun unutmak gibi bir zaafı, bir eksikliği olduğunda. İnsan Unutur. Zaman unutturur.
Ama, yazılı tarihin hafızası, insanoğlununki kadar zayıf değildir.. Tam tersine zaman içinde insanoğlunun unuttuklarını da yine onlara hatırlatan tarihtir.
İşte bu nedenle, insanlığın tarihi, not etme figürlerinin, not düşme şekillerinin, kısaca yazılı kayıt altına alma yöntemlerinin ortaya çıkışı ile başlar..
İşte bu nedenle,herhangi bir konuda, delil, belge, istenirken geçmişin yazılı kaynaklarına başvurulur.. Yazılı belge, itirazsız suçu da suçsuzluğu da kanıtlayan en kuvvetli tanıktır, ayni zamanda kanıttır..
İşte size, yakın tarihimizden, 15 sene öncesinden, maluliyetimizin unutturduğu ancak tarihin unutturmadığı bir belge...
28 Kasım 1995 tarihli Posta Gazetesi.. Küpür ortada..
Okuyorsunuz!..
”İşte Refah’ın gerçek niyeti!..“
”Ürperten itiraf!..“
Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül, ”Cumhuriyet döneminin artık sonu geldi“ dedi.
İngiliz The Guardian gazetesinde yayınlanan röportajda, Refah’lı yönetici, laik sisteme ve cumhuriyete açıkça meydan okudu.
Devam ediyor haber; ve ”Yeşil Devrim“ nitelemesi yapıyor.. ”RP’nin dış ilişkilerinden sorumlu Genel Başk. Yardımcısı Gül, İngilterenin en ciddi gazetelerinden The Guardian’a yaptığı açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti’ne açıkça meydan okudu. Refah’ın ürperten yüzünü ortaya döken Gül; Türkiye’de Cumhuriyetin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz“ dedi..
Guardian gazetesi, Abdullah Gül’ün cumhuriyete karşı tavır koyan sözlerinin hiçbir yanlış anlamaya neden olmayacak kadar net ve doğrudan olduğuna dikkat çekti.
***
İyi de; Refah mı kaldı ortada...
Refah kalmadı ama Abdullah Gül ortada!.. Hem de, ilkelerini değiştirmek için “mutlaka” diyerek kararlılıkla ortaya koyduğu Cumhuriyetin tepesinde..
Ve az bulduğumuz yetkilerini 12 Eylül halk oylamasıyla daha da artırmak istediğimiz(!?) Başkomutan.. Atatürk’ün selefi..
Olanları gördükçe, olacaklardan çok korkuyorum!.. Endişe duyuyorum ülkemin geleceğinden!..
***
Artık kesin kararımızı vermek durumundayız!.. Bilmeliyiz ki
“Sahipsiz vatanın batması haktır!.
Biz sahip çıkarsak bu vatan batmıyacaktır!.”
Ya, “HAYIR” deyip vatana sahip çıkalım!..,
Ya da “EVET” deyip son perdeyi kapatalım!..
Mehmet Halil Arık / Denizli
+++
Cumhuriyeti yıkacaklar öğretmen yapılıyor
Ben bir öğretmen adayıyım.
Öğretmenim demek kesinlikle daha doğru bir ifade olmasına rağmen atanma belasıyla uğraşıyorsanız “öğretmenim” diyemiyorsunuz.
Malumunuz KPSS açıklandı.
Konuşulanlar olanların çeyreği bile değil.
Sorular yandaşlara dağıtıldı, dağıtılmakla kalmadı, bizler gibi yandaş olmayanların cevap anahtarları üzerinde oynamalar yapıldı, üç yanlışımız ona on beşe çıkartıldı iddiaları çok ciddi ama gerçeklikleri sonuna kadar doğru.
Samsun’da tanıdığım bir doktorun eşi, ilk girişinde ve hiç çalışmadan tamamına yakın net yapıyor...
Ben dava açacağım, çünkü Cumhuriyeti kurtaracaklar değil, yıkacaklar öğretmen yapılıyor.
* S. A.
+++
- Kılıçdaroğlu; Recep Beyin ezberini bozduk, şimdide kimyasını bozacağız demiş. Ne dersin?
- Bozabilir, yalnız Amerika formülü değiştirmezse!
* Turan Kırılmazoğlu
+++
Ben de “Evet” diyorum(!)
Fikrimi degiştirdim bu sefer
Bende evet demeye karar verdim
Umre kadar sevap sa eger
Bende evet demeye karar verdim
Evet demek Hak için hakmış
Hayir diyene cennet yasakmış
Apo da paşa olacakmış
Bende evet demeye karar verdim
* Musa İnceköse
+++
Karar milletin değil
PKK’nın Kandil Dağındaki başı
Karayılan’ın “biz devlet ile anlaştık” sözü neyi ifade eder?
Ülkenin bölünmesi yolunda hiçbir hükümet adım atamaz. Böyle bir milli irade olamaz. Türk Milletinin iradesi bu değildir.
Hiç kimse Amerikan iradesini Türk Milletinin iradesiymiş gibi takdim ederek, Türkiye’yi bölmek ve topraklarının bir kısmını vermeye yetkili değildir.
Ateşkesin ardından, Köşk’te Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk ile yapılacak görüşmede, ne karar alınırsa alınsın, bu karar Türk milletinin kararı olmayacaktır.
* Bülent Esinoğlu
+++
Ülkenin Başbakanı çıktı dedi ki “MHP-CHP ve BDP anayasa oylamasında el ele kol kola aynı saftalar.”
Şimdi bebek katili BDP’ye “Boykotu bırakın evet diyelim” diyor.
Yani Öcalan ve Başbakan aynı saftalar mı?
Ne büyüksün Allah’ım...
* İsmail Uluğ / Kayseri
+++
Kul hakkına
ortak olmam
Nüfus kağıdında Müslüman yazması insanları Müslüman yapmaz.
Cenab-ı Allah “Neyle gelirseniz gelin ama kul hakkıyla gelmeyin” der.
O zaman halkımızın haline bir bakalım.
İktidardakilerin bizi soyup soğana çevirdiği malum. Nedir bu?
Kul hakkı yemektir.
O halde kul hakkı yiyenleri desteklemek de suça iştirak demektir.
Bu durumda nasıl Müslüman olunur ki?
Ben şahsen hakkımı helal etmiyorum.
Yarın Allah’ın huzurunda hesap
versinler bakalım.
* Hüseyin Kaya / Almanya
+++
MİNİ YORUM
Çık işin içinden...
Cengiz Çandar, Hrant Dink suikastını düzenleyenin, hadi en ılıman ifadeyle göz yumanın, “Ergenekoncu devlet” olduğunu yazmaya devam ediyor. Ve AKP’den, hesap sormasını istiyor. Bu noktada AKP’nin yapması gereken ilk iş aynanın karşısına geçmek olmalı. Suikast düzenlendiğinde “devlet”i ele geçirmekle meşgul iktidarda kim vardı? O kritik ihmalleri yapan emniyet ve diğer kamu görevlileri hangi bakanlıklara bağlıydı, ne kadar süre korundu, kollandı? Bu suikasti yapan “Ergenekoncu devlet”se eğer, “Ergenekoncu iktidar” AKP olmuyor mu otomatikman; iyi de o zaman Silivri’dekiler niye “Ergenekoncu iktidar”a karşı duranlar...