Lozan'ı anlamak...
Sevgili okuyucum, Osmanlı'dan sonra, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, Türk milletinin kahraman evlâtlarını aşağılamaya çalışmak, kimseye yarar getirmez. Cumhuriyetimizin 'değerleriyle' oynamak, onları hafife almak, akıl sahiplerinin işi olamaz. Nitekim devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş Antlaşması olan Lozan'a emek verenleri, anlamsız biçimde dile dolamak, ancak cehaletin pazarında kâr getirir!
Değerli okuyucum; Sayın Sadi Somuncuoğlu'nun Başkanı olduğu, Başkent'imizdeki Millî Düşünce Merkezi'nin 5 Ekim 2016 tarihindeki 342. Bilgi Şöleni'nin konferans konusu "Millî Mücadele'den Lozan'a" idi... Konuyu Tarihçi Prof. Dr. Sayın Mustafa Turan sundu. Konuşmacı Sayın Turan'dan not alabildiğim cümleler şunlar:
"Tarih, siyaset ilişkisi, aynen namluya sokulmuş mermi gibidir", "Tarih, dönemin şartlarında değerlendirilmelidir", "Lozan Antlaşması tutanaklarıyla beraber yayımlandı", "1. Dünya Savaşı'ndaki başarılarımıza rağmen biz savaşı kaybettik", "Millî Mücadele diye bir savaş olmadı diyenler çıktı", "Sevr olsaydı, Doğu Anadolu'da Ermeni Devleti kurulacaktı. Osmanlı Devleti'nin İstanbul ve çevresinden başka toprağı olmayacaktı", "Ermenilere de toprak verin diye Lozan'da diretiyorlardı. İnönü bizden daha büyük toprakları olan devletler var; onlardan toprak alın, diyor", "Ege adalarının çoğu 1830'da elimizden çıkmıştı", "12 adayı Trablusgarp Savaşı'nda İtalyanlar işgal etti", "Lozan Antlaşması başarılı ve şerefli bir antlaşmadır", "Lozan'dan sonra toprak kaybetmedik; Hatay'ı ülkemize kattık", "Lozan ne büyük bir zaferdir; ne de büyük bir hezimettir".
Konferansın sonunda dinleyiciler sorular yönelttiler. Konferans yöneticisi Sayın Hakan Paksoy: "Lozan Türkiye Türklüğü'nün 'Yada' taşıdır" dedi. (İliştiri: Yada taşı eski Türklerde Tanrı'nın Türkleri koruyan bir armağanı, olarak bilinir).
Ve şiir... Efendim, Gakkoşlar otağı Elâzığ'ımızın adeta 'Kültür Bakanı' olan sevgili Şener Bulut, 8 Ekim 2016'da Başkent'imizdeki Elazığ Kültür Derneği'nde -çoğunluğu Elâzığ'lı şairlerden oluşan- bir şiir günü düzenledi. Bu etkinliğe Elazığ'ın eski valisi, akademisyenler, milletvekilleri, Ankara'daki Elazığlılar ve daha pek çok Elazığ sevdalısı katıldı. Şairler gönül telini titreten harika şiirler okudular. Akşam ise konuklara ikramlar sunuldu. Bu görkemli etkinliği hazırlayan sevgili Şener Bulut'u ve Dernek Başkanı Prof. Dr. Sayın Haşim Çakırbay'ı gönülden kutluyorum.
Sırada kitap var... Efendim, bir konuyu öğrenmek istiyorsanız kesinlikle not almalısınız veya o konuyu anlatan kitapları okumalısınız. Eskilerin bir sözü vardır; "Hafıza-yı beşer nisyan ile malûldür", yani 'insan unutur' derler... Söz gelimi Fetullah haininin yaptıklarını televizyon sohbetlerinden gereğince anlayamazsınız. En doğrusu onunla ilgili kitapları okumaktır. İşte Sayın Aytunç Erkin bu sorunu bildiği için 'Fetonun Şifreleri' adlı harika bir kitabı topluma sunmuş. Sayın Erkin'nin eseri dördüncü baskısını yaptı. Bu eser Kaynak Yayınları'nın ürünü. Feto'nun şifreleri adlı bu görkemli esere Kaynak Yayınları'nın 0212 252 21 56 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.
Ve Sevgi Dergisi Yesevî...
Bir aydır Ankara dışında olduğum için Yesevî'nin-Eylül- 273. sayısı hakkında sizlere kısa bilgiler veremedim. (273. Sayı önemli. O sayıdaki İhsan Temel'in 06.01. 2009 tarihli Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'na yazdığı "Kardinal Glenos-Gülen Cemaati" başlıklı yazısını mutlaka okuyunuz; çevrenize lütfen okutunuz.)
Yesevî'nin Ekim-274. Sayısı yine dopdolu. Kısacık bilgiler sunacağım: Erdoğan Aslıyüce'nin "Cumhuriyete giden dikenli yol ve İzmir-Alaş Kımız Çiftliğine Doğru", Oğuz Çetinoğlu'nun "Küresel Emperyalizm", Yümni Sezen'in "İlahiyatçı, İlahiyatçı'yı Allah ile aldatmış", Cengiz Arslan'ın "Türk Dünyası'ndan Sesler", Seyhan Çağlar Emen'in, "Seyfettin Çalbatur Paşa'nın Manisa Hatıraları", Gaye Yıldız'ın, "Yek-Tâdır" mı, "Yek-Pâre" mi?", Hüdavendigâr Onur'un, "Türk Dostu Muhammed Harb Armağanı", yazıları okunmalı...
Esen kalın efendim.