Lider yalan söylerse
Mübarek Ramazan ayına da girdik hayırlısıyla. Artık birbirimizin gırtlağına sarılmak için de elimizde yeterli mazeret var. Adam oruçlu o yüzden siniri gergin diye mazur görülebilirsiniz. Siz gene de boş verin, sinirlerinizi gevşetin ve sizi sinirlendirenin yüzüne gülün geçin, tabii gülebilirseniz. Tabii bu kez de neden gülüyorsun diye dayak yeme olasılığı da var.
Geçen gün arkadaşlarla bir araya gelip kahve içtiğimiz bir Starbuck’ta konuşurken, birisi ilginç bir soru ortaya attı. Tayyip Erdoğan gibi bir tiple Başbakan veya siyasetçi olmasa acaba arkadaşlık yapıp, oturup sohbet eder miydik? Yani ben kendisini iş icabı tanırım ve kendisini eleştiririm ama adama düşmanlığım falan yok. Ama inanın hiçbir arkadaşım onunla konuşma heveslisi çıkmadı. Bizim beklentimiz de oydu. Onunla farklı dünyaların, farklı kültürlerin insanı olmamız dışında arkadaşlığının da dayanılmaz olacağı açık. Neyse konumuz arkadaşlık değil.
Amerika’daki Türkiye endişesi giderek büyüyor. Bu endişe Bush yönetiminin Türkiye’nin başına bela ettiği ampul iktidarının Demokratlar tarafından kendi başlarına da bela olacağının her gün artarak farkına varmaları. Şimdilik Irak belasını halledene kadar arayı fazla açmadan bunları idare etmeye çalışıyorlar. Onların hesabına göre gelecek sene ABD askerleri Irak’tan çıktıktan sonra bunlar da iktidarı kaybedecek.
Obama’nın geçen hafta yazdığım YAŞ olayına müdahalesi gerçek. Tabii bunu tarafların doğrulamasını beklemek saflık. Zira bunu doğrulamak Washington’un içişlerine müdahalesini doğrulamak anlamına gelir. Müdahale edilen ülke de hani bizim şu Tayyip Bey’in aklı sıra demokratikleştirdiğini ileri sürüp de demokrasiden uzaklaştırdığı memleket var ya işte o. Bildiniz mi?
Türkiye adım adım parçalanmaya gidiyor. Utanmadan Ankara’da birileri, ülke topraklarını savunan Türk ordusuna da silah bırakma çağrısında bulunuyor. Bunlar Kurtuluş savaşında İstanbul’dan kaçan Vahdettin’den de düşmanlar ülkeye. İki yıldır Tayyip Bey’in önce Kürt açılımı diye başlayıp sonra demokratik açılıma dönüşen girişimlerinin aslında bir ABD planı olduğunu ve Kürt devleti konusunda bu işlemin de özerk federatif yönetimle başlayacağını yazıp durdum. Üşenmeyin eski yazılarıma girin ve okuyun. Ampul iktidarı ülkeyi parçalama misyonu ile ülkeyi yönetiyor.
Hadi bu bir yana bir de ekonomik rezillik var. Ekonomik açıdan Türkiye artık yabancı kredi kurumlarını da kandıramaz durumda. Hani krizden etkilenmeyen, krizin teğet geçtiği ekonomi, artık açıklarını gizleyemez ve Araplardan akıtılan paralarla üstü örtülemez hale geldi. Tayyip Beyin bizzat ekonomi bakanı ve Merkez Bankası ile arasında çelişkili açıklamalar olsa da bir süredir, halka ve dünyaya söyledikleri yalan patladı. Bütçe harcamalarına sınırlamalar getirmeye söz vermişler ancak seçim nedeniyle uygulamadan vazgeçmişlerdi.
Bu durum kredi değerlendirme kurumlarını şaşkına çevirdi. Tüm ajanslarda, Türkiye mali kredibilitesini yok etti yolunda haberler var. Ama nedense gene bizim boyalı basın bu haberleri görmüyor. Ya da görmeye korkup kendilerine oto sansür uyguluyor. Dünyanın en kuvvetli ekonomileri ABD, Almanya, Fransa, İngiltere sıkıntı çekerken ne hikmetse bize bir şey olmuyor. Yerseniz.
İşin gerçeği, onların halkı, hakkını arıyor ve bir çuval kömüre veya patatese oyunu satmıyor. Onların işçisi, sendikaları üyelerinin hakkı için sokaklara dökülüyor. Bizdeki sarı sendikalar gibi hiç de işi olmayan referandum yutturmacasında oyunu şöyle kullan diye fetva vermiyor. Basın iktidar yalakası değil. Yok, mu onlarda da satılmış kalemler? Tabii var ama herkes bilir.
Düşünün ki bir ülkeyi yöneten adam emekli maaşını hangi kurumdan aldığını bilmiyor. Artık siz gerisini düşünün. Her hafta ortaya attığı şeyleri yarım saat sonra muhalefet belge ile yalanlıyor. Şimdi bu adama nasıl güvenip de bu adamın ülkeyi yönetmesine izin verirsiniz. Tabii her ulus da hak ettiği kişi ve liderlerle yönetilir demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.