Lazımlık
71 yıllık ömrünün tamı tamına 50 yılını polis ve adliye muhabirliğinde geçiren bir tecrübe abidesinin darbeler, muhtıralar, mahkemeler, itiraflar ve işkencelerle ilgili yaşadıkları tanıklıkları 70 bin kitaplık kütüphanesi, 100 bini geçen gazete ve dergi arşivi yanında Yassıada ve Mamak duruşmalarının tonlarca tutanağı, TBMM’de ve Milli Kütüphane’de olmayan tarihi belgeler. Bunların bir sahibi var.
Bırakınız bu kütüphane ve arşivleri incelemeyi Ünal babanın yaşadıklarını dinleyip not almaya da ömür yetmez. Sıra dışı gazeteciliğinde terör ve uyuşturucu konusunda mahkemelerde muhakkik görevini de yerine getiren İnanç’ın mahpushane hayatı yanında 6 yıllık da övünerek anlattığı tımarhane yaşamı var. Onun hapishane ve tımarhanede tanıştığı dönemin mafya yöneticileri ve tarikat şeyhleri ile ilgili anılardan ciltler dolusu kitap ile, yıllarca sürecek televizyon dizisi olur. Bunların içinde en önemlisi hiç şüphe yok ki Bekaa vadisinin boşaltılmasında aldığı rol ve tanıklıklardır. Ben onu ünlü Mamak duruşmalarında kocaman gövdesi üstündeki küçücük fotoğraf makinesiyle tanımıştım. Bugün değil avukatların davada yargılananlar da dahi bulunmayan bir buçuk ton ağırlığındaki MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasının eksiksiz tüm belgelerinin sahibi olarak yıllar sonra dostluğunu kazandım. Alem bir adamdı kısacası.
Silivri’de devam etmekte olan malum dava üzerine sıkça görüşlerine başvurduğum İnanç 22 Ocak 2009 tarihinde gözaltına alındı. Kimseye eyvallah etmeyen Ünal babanın telefon görüşmeleri, değer verdiği dostlarıyla yediği yemekler, ziyaret ve sohbetleri için sorgulandı.
Senelerdir duçar olduğu şeker hastalığı başından geçen kazalar siyatik ve bel fıtığı illetlere rağmen, beş gün süren sorguda yaşadıklarını o sırada çok ihtiyaç duyduğu lazımlığı, “Lazımlık” adlı kitapta topladı. Oturup kalkmakta, yürümekte güçlük çeken yaşlı ve hasta bir kişinin günlerce süren gözaltı ve sorgu sırasındaki tuvalet ihtiyacı olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitse tartışmasız ülke ceza alır.
50 yılını ülkesine hizmetle geçirmiş, yaşlı başlı hasta insanların sorguları ve tutuklulukları sırasında yaşadıkları bu ıstıraplar bugüne kadar basına fazla yansımadı. Kuddisi Okkır örneğinde olduğu gibi kimilerinin ölüsü tahliye edildi. Kimileri felç ve kanser ile boğuşuyor. Akli melekelerini yitirenlerden tutun da bunama teşhisi konduğu halde ceza ehliyeti olmayanların adli tıptan bir türlü gelmeyen raporlar yüzünden hâlâ yatanlar var, Silivri’de. Kamuoyunca güvenilirliği olmayan iddianamelerin birleştirildikçe çıkmaza girmesi Mülkün temeli olan adaleti fena halde yıprattı.
“İstiklal, İstikbal, Hürriyet, her şey adaletle kaimdir” diyen Mustafa Kemal’in sözlerini kitabının kapağına yerleştiren Ünal İnaç Türkiye’mizin yakın tarihindeki gelişmeleri gözaltı süresinde yaşadıkları ile ilişkilendirip tarihe ışık tutmasını isteyenlerden birisi de bu satırların sahibiydi. Serbest bırakıldığı gün yazmasını talep ettiğimiz konuları önce not tuttu. Sonra dikkatlice yazmaya başladı. Avukatı yakın dostu Dursun Yassıkaya ile üç beş defa konuştuğu telefon Dursun Ali Yasak ile karıştırıldı, savcı Dursun Ali Yasak ile niçin görüştüğü gibi maddi hatalarla dolu sözde delillere sorguda cevap verdi İnanç. Bununla yetinmeyerek polis ve savcılık ifadelerinde muhataplarına suç ilmi ile ilgili ders verdi.
Aralarında Mustafa Özbek, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da bulunduğu aydınların yargılandığı iddianame kabul edilince, “Ben bu yargılandığım davanın sonunu göremeyebilirim” diyerek yaşadıklarını kitap halinde bastırdı. “www.aykirihaber.net” adresi veya 0312 256 40 36 numaralardan irtibat kurarak temin edeceğiniz kitabını “Hiç de teğet geçmiyor, delip de geçiyor... Yasalara yönetmenliklere uygun davranılsa hiç de delip geçmeyecek. Sakalımızın ak mı kara mı olduğunu acı veren bir yolma işleminden sonra anlamayacağız” diye bitiren Ünal İnanç’tan iddialara cevap verecek ve adını “sifon” olarak önerdiğim yeni kitabını dört gözle bekliyorum. Eline yüreğine sağlık Ünal baba, lazımlığı hatırlattın insanımıza.