Kurucu iradeden dış politika için altın öğütler
Türk dış politikası ateşle oynamıyor, ateş denizinde yüzmeye çalışıyor. Bu çok tehlikeli dönemece iktidarın yanlışlarıyla geldik. Akılla izahı mümkün olmayan öyle hatalar işlendi ki... İktidar içinden mi hançerleniyor? diye çok düşündüm.
İktidarın "Dış politika"da en büyük yanlışı "Osmanlıyı diriltmek" yolunda politikalar üretebileceği, bunları uygulamaya koyabileceğini sanmasıdır. Bu çok önemli bir strateji tercihidir. Osmanlıyı insafsız yalanlarla yıkan Haçlı ittifakının oyunları iyi bilinmelidir.
Bugün siz Osmanlı coğrafyasının 1/30'undan az bir arazidesiniz. Orta seviyede bir sanayi ülkesi durumundasınız. Sanayi sektörümüz üretmiyor, üretim artışı sağlamıyor. Beceriksiz politikalarla tarım sektörünü, hayvancılığı perişan etmişsiniz. Denizciliğimiz zayıf, silah sanayimiz yeterince gelişmiş değil.
Teknoloji gelişmiş, dünya üzerinde yeni güçler çıkmıştır. Bu şartlarda Osmanlıyı diriltmeye çalışmak, Don Kişot olmakla eşittir.
Ayrıca ordumuzu yaralamış yalan, yanlış iftira dolu iddianamelerle en güzide askerlerimizi görevinden koparmış, demir parmaklıklar ardında esir kılmışsınız. FETÖ'nün bu cinayetlerine susanlar kendileri hedef olunca gafletten uyandı! Zaten adliyedeki tezgahlarla 5 yıl hürriyetinden mahrum kalmış subaylar hastanelerine el atılınca ne düşünsün? Orduyu yeteri kadar yıpratanlar artık susmalıdır. TSK saygı görmelidir.
Saf değiştirmek kolay değil!
Bugün her zamankinden daha dikkatli ve uyanık olmak zorundayız. ABD ile imzaladığımız açık ve gizli anlaşmalarla onları Türkiye üzerinde pek çok konuda söz söyleme çizgisine getirmişiz. Devlet sırlarımız büyük ölçüde ABD'nin de bilgisi ve kontrolü dahilindedir.
Türkiye AKP iktidarı döneminde; dengeden mahrum politikalarla müttefiklerimizi haklı endişe ve tereddüde düşürmüştür. Bunların başında ABD gelmektedir. Hiç şüphesiz ABD ve diğer müttefiklerimizin de bize karşı yanlışları vardır.
Ancak Türkiye'nin hamleleri aklın, sağduyunun, teamüllerin ve zaman zaman uluslararası hukukun dışında olmaktadır. "ABD ile olmuyorsa biz de Rusya'ya döneriz" kolayca söylenecek bir söz değildir. Öncelikle Rus Devletini doğuran, büyüten "Panslavist ideoloji"yi incelemek lâzımdır. Rusya'nın yayılmacı politikasında Türkiye iki açıdan engel olarak görülmektedir:
1- Rusya'nın "Arka Bahçem" dediği ve sömürdüğü Türk Devletleri'ne yönelik yeni hedeflerde Türkiye'nin varlığı ciddi bir mania olarak algılanmaktadır.
2- Rusya, Akdeniz hedeflerine ulaşmakta Türkiye'yi daima kendisine karşı güçlü bir set olarak görmektedir.
Sadece bu iki unsur bile Türkiye'nin saf değiştirmesinin zannedildiğinden güç olduğunu göstermektedir. İşte bu tarihi zamanda kendisi karar alıp uygulayan taraf (eğer bu bizsek) Rusların sıcak denizlere inme uğruna 15 yılda bir bize savaş ilan ettiğini hatırlamak zorundayız.
Dünya üzerinde iki süper gücün açık ve gizli çatışmasını yaşıyoruz. Rusya'nın toparlanma yıllarında tek başına dünya jandarması rolüne soyunan ABD'nin cinayetlerini gördük ve yaşadık. BOP dedikleri proje çerçevesinde ABD hiç bir hakkı ve hukuku olmadığı halde okyanus ötesinden Kuzey Afrika ve Orta Doğu'ya ölüm ve yıkım getirdi. Dış politikada başkalarının planlarının oyuncağı olmaktan dikkatle uzak durmalıyız. Irak'ta Kerkük, Musul, Telafer bizim öz yurtlarımızdır. Oradaki Türklere yapılacak hiç bir zulüm karşısında sessiz kalamayız. Ancak bu konuda akılcı, planlı, programlı ve uluslararası hukuk kurallarını çiğnemeden hareket etmeliyiz. Amerikan veya Rus menfaatleri uğruna vatan çocuklarını kurban etmenin bir sorumsuzluk olduğunu unutma hakkına sahip değiliz.
Maceraya atılmanın gereği yok!
Dünya "Eğitim Sistemi" devamlı gelişiyor. Ülkelerinin menfaatlerini en iyi şekilde koruyan şeytan diplomatları yetiştiriyor. Bunların karşısına ancak mesleki eğitimi eksiksiz almış kadrolarla çıkabiliriz. İmam Hatip kökenli evlatlar bu şeytanlarla baş edemez. Gerçekçi olmak, gerçeği görmek zorundayız. Ülke içinde yeterince çatışmamız var... Bunları bitirmek yerine yurt dışında macera aramanın bir manası yok!.. Gücümüzü bölmeden, dağıtmadan öncelikle PKK'yı bitirmek zorundayız.
Cumhuriyeti kuran iradenin bize vasiyeti: "Komşularınızın aralarında çıkacak kavgalara dahil olmayın, süper güçlerin arkasında durmayın ve asla mezhep kavgalarına karışmayın"dır. Bu altın öğütleri unutmamak zorundayız. ABD, Saddam'ı mezhep savaşıyla İran'a saldırttı. Irak ve Saddam feci akıbete böyle götürüldü. Bunca yaşanmış tecrübeye rağmen bölgemizdeki mezhep kavgalarına dahil olmak cinayettir.
Türkiye; günü birlik heyecan ve öfkelerle değil uzun vadeli, akıllı stratejilerle idare edilmelidir.