Kürtler Washington’da büro açtı
Bugün ABD tarafından son 30 yıldır ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan, aynı aktörlere oynatılan aynı kötü senaryo ve sürekli değişen bilgisiz seyircileri yazmak istiyorum. BTP partisi temsilcilerinin meşhur son ABD ziyaretini anlatmak istiyorum.
Bir elektronik mektup üzerine Carnegie Vakfında, BTP yetkililerinin sohbet toplantısına gittim. Toplantıyı Kürtlere daha doğrusu Öcalan’a yakın olduğu söylenen Türkiye yahudisi Henry Barkey yönetti. Birbirimizi sevmediğimiz için el kaldırmama rağmen bana soru sorma hakkı vermedi. Biliyordu başına gelecekleri. Aklıma geldi, Barkey kendisi hakkında yazdıklarım için bir ara beni mahkemeye vermekle tehdit eden bir mektup da yollamıştı. Korkmadım, aksine sevindim. Demek etkilemişim. Bu konuya sonra döneceğim.
Madam Mitterand’ı tanımadılar
Neyse. Bu olay Ahmet Türk’ün Amerika’ya Leyla Zana ile 17 yıl önceki ilk gelişini ve bugünkü durumlarını hatırlattı. Öylesine deneyimsiz ve bilgisizdiler ki yanlarından geçen ve bir Kürtle metres hayatı yaşayan Madam Mitterand’ı tanımadılar. Biz söyleyince fark edip, tanıştırmamızı istediler. Ahmet Türk bu kez kendine daha fazla güveniyor gibi geldi bana.
Salondaki dinleyiciler üç guruptu. Birinci gurupta eski toplar ve bizim de tanıdığımız Türkiye’nin eski düşmanları. Bunlar arasında Washington’da Türkiye aleyhine faaliyette bulunan Kürt gurupları, onların temsilcileri. Bir de yıllarca PKK’nın Washington’da bir derneğini AKIN’ı yöneten ölü bir Amerikalı çocuğun kimliğini çalmaktan mahkûm Kani Gulam da oradaydı. Ağabeyi bir özel uçak kazasında ölünce işlerini devralmak için derneği bırakıp paraya koşmuştu. Salonda sırtında mavi ipek gömlek, gözünde siyah güneş gözlükleri. Biraz da göbeklenmiş. Para yaramış.
Ermeni ve Rum lobisinin adamları
Kürt partisi heyetine California’da Kani Gulam’ı ziyaret edip etmeyeceğini sordum. Onunla ilişkiyi kopardıklarını söylediler ama kucaklaşırlarken gördüm. İyi ki kopmuşlar, kopmasalar herhalde aynı yastığa baş koyacaklar. Salondaki ikinci gurup, Türkiye düşmanı Ermeni ve Rum lobisinin adamları ve onların piyonları. Bir de geçmişi bilmeyen yeni gazeteci gurubu Ahmet Türk’ün ağzından çıkan her lafı kelam sanan meslektaşlarımız.
Ahmet Türk ve Demirtaş ABD Dışişleri Bakanlığında alt düzeyde bir Türkiye masası elemanıyla görüştü. Onlara bilmedikleri neyi anlatmış olabilirler ki. Her şeyi birlikte tezgâhlamadılar mı? ABD Kongresinde ise bu heyet değil buradaki temsilcileri Kongre üyelerinin memurları ile görüşmüş. Bunda da yeni bir şey yok.
Akşam Washington bürolarının açılışı şerefine bir resepsiyon verdiler. Ne hikmetse bir Brüksel’de bir de Washington’da büroları var. Bu iki başkent değil mi Kürt sorununu tahrik eden. Bağdat veya Kahire’de büroları yok ama. Gelenler arasındaki tek Amerikalı, kankaları Henry Barkey’di. Kürtler, Tayyip beyin yaptığı hatayı yapmış anlaşılan. Barkey’i Obama yönetimine yakın sanmışlar. Oysa ne hikmetse Demokrat partili liderler, bir türlü Barkey’den ve Özal dönemi Amerikan büyükelçisi Abramowitz’den hoşlanmadı. Çok beklemesine rağmen, bekledikleri devlet üst düzey görevi verilmedi her ikisine de. Bir vefa borcu olarak işte bir düşünce üreten kurumda uzmanlık. Ona da Washington’a elinizi sallasanız binlercesi çarpar.
Aynı senaryo, aynı aktörler
Plan aynı plan, amaç aynı amaç, ama biz ne hikmetse salakları oynuyoruz. Aynı AKP’yi iktidara getirdikleri taktiği sahneye koymuşlar. Hatırlayın, dincilere önce belediyeleri ele geçirmelerini öğütleyenler, Kürtlere de aynı oyunu oynattı. Her ikisinin de patronu aynı olunca, hedefleri de aynı. Her ikisinin de düşmanı aynı, asker, cumhuriyet, Atatürk. Dolayısıyla aynı senaryo, aynı aktörler ve aynı salak seyirci bizler. Yalnız aynı takım olması gerekenler arasında da zaman zaman çıkar çatışması yaşandığını çok gördük. Geçmişte bunun örnekleri çok. En iyi ben hizmet eder, kullukta üstüme yoktur faslından.
Selahattin Demirtaş, akşam resepsiyonda Tayyip Erdoğan’ın İnönü’yü Hitler’e benzetmesi konusunda bir soruya, Erdoğan’ın bunu gündem değiştirmek için yaptığını, bir gün gelip ben Hitler’e benziyorum derse de şaşırmayacağını söyledi. İşte böyle. Birbirlerini destekleyenler aynı zamanda birbirinin de altını oyar unutmayın.