Kurtar bizi bıbıcım!
Ne zaman eline bir mikrofon geçirse, bir kamera, ses kayıt cihazı, topluluk, kürsü filan bulsa karşısında ilk iş CHP yahut MHP’nin neden iktidar olmaması gerektiği/olamayacağını anlatıyor;
“Bunlar” diyor aşağılayarak, dışlayarak, suçlayarak, karalayarak...
İktidar partisi milletvekilleriyle teknik-taktik toplantıları yapıyor; sanırsın “teşkilat başkanı”.
En son Kırşehir’de AKP’ye 400 milletvekili istedi mesela; Anayasa’yı değiştirmek, rejimi değiştirmek, “Başkan” lığını resmileştirebilmek için...
Ama bütün bunlar “bir siyasi parti tarafı demek değil” yani; içimiz fesat bizim.
O “milletin tarafı”; 13 yıldır bir türlü idrak edemediğimiz gerçek “kendinden olmayanı” ne milletten, ne ümmetten saymadığı!
Bunun için reva işte sana;
Polis hakim-savcı emri olmadan “amirim” öyle istiyor diyor her türlü aramayı yapabilir...
Her eve bir “sorgu odası” kurulabilir; yatağında kıskıvrak, duşta -ooooh efil efil-, yakaladığı yerde, sen daha ’ne oldum’, ‘hakkım’, ‘hukukum’ demeden “ifaden” alınabilir...
Hâkim kararı olmadan hayatına dayanabilir “kocakulak” ...
Havai fişek yasak; yürüyüş de öyle; sen “fener alayı”, “meşale” diyene kadar bir bakmışsın -fikrin kim bilir hangi özgür diyarda kol geziyor olsa da- bedenin hapiste!
Bir çeşit “diktatörlük diyeni gırtlaklama yasası” çıkardığı;
Ki senin gibi düşünmeyeni “gırtlaklamak” zinhar diktatoryal bir tavır değil demokratik bir eylemdir;
“Hür düşünce”nin eyleme geçirilmiş hali!
Ha sen de haklısın, kafanın içinde kuyrukları birbirine değmeyen sayısız soru dolaşıyor mutlaka;
- Cizre’de “özerklik” ilan edenleri de sorguya çekecek misin amirim?
- Polis, kimlik kontrolü için polis aracı durduran poşulu paralel polislerin(!) araçlarını arayacak mı Güneydoğu’da?
- “İnlerinde” sorgulayacak mısın PKK’lıları da; onların yatak odalarına da taşıyacak mısın karakollarını?
Safsın be halkım;
“İç Güvenlik” diyor hiç uyandırmıyor mu seni?
Ülkeni, cumhuriyeti, devletini bağlayan bir durum yok “millet” desen; değil, dahil saymıyor ki seni; mevzu “aile içi”;
Bak bağırıyor biri:
- Bıbıcım kurtar bizi!
PKK’nın girdiği kan, aldığı can, gasp ettiği toprak, “hukuk” işletilebildiği, adalet tecelli ettiği anda kaybedeceği mal-mülk-unvan kadar ürkütmüyor ki!
GÜNÜN SORUSU
Barışın Abdullah Öcalan’ın tahliyesinden geçtiğini, elinde 40 bin kişinin kanı olan bir caninin rehberliğini savunup da, Haluk Kırcı’nın tahliyesini sindirememek neyin kafası acaba?