Kürecik’te neler oluyor?
Milletvekillerinin giremediği; fakat ABD’li askerlerin TBMM kararı olmaksızın gelip çalışmaya başladığı Malatya Kürecik’teki NATO Radar Üssü çok hızlı ilerliyor.
Önce, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone arasında ‘mahrem’ bir anlaşma imzalandı.
Sonra ABD’li askerler Malatya’ya geldi. Ardından, ABD’li savunma devi Raytheon’un taktığı bantla birlikte radar üssü faaliyete geçti. Şimdi sıra, askeri kışlada.
ABD’li sivil ve askeri personelin (kaç kişi oldukları bilinmiyor) kalıcı konaklaması başta olmak üzere; çok amaçlı bir kışla için hazırlıklar başladı.
Kışla deyince, akla bizim Mehmetçiklerin şafak saydığı binalar gibi bir bina gelmesin.
İçinden yüzlerce kilometre uzunluğunda optik kablolama yapılacak, yedekleme sistemi, yer altı sığınağı bulunan yüksek teknolojili bir elektronik üsten söz ediyoruz.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) bu teknolojik kışlaya hazırlık niteliğinde, bir ihale gerçekleştirdi bile:
Kürecik Kışlası İmar Planı ve İmar Uygulaması projesi.
İhaleyi yaklaşık 50 bin lira bedelle, Utta Planlama Projelendirme Danışmanlık Ltd. şirketi aldı. Bakanlıkla şirket arasında hizmet sözleşmesi imzalandı.
Bu gizlilik de neyin nesi
Utta Planlama, Ankara merkezli, ofisi Aşağıayrancı’da bulunan, deneyimli mimar ve şehir plancılarından kurulu 25 yıllık bir şirket.
Portföyünde önemli imar ve planlama örnekleri var. MSB ile yapılan hizmet anlaşmasının kapsamı hakkında bilgi sormak üzere aradım. Telefonda konuştuğum nazik yetkili, bilgi vermelerinin mümkün olmadığını, imzaladıkları gizlilik sözleşmesi uyarınca ‘bilgi vermenin suç teşkil ettiğini’ bakanlığa başvurmam gerektiğini söyledi.
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, bütün çabalarına rağmen, bu konudaki sorularına başta Meclis olmak üzere hiçbir devlet kurumundan tek satırlık resmi yanıt alamadığını hatırladım.
TBMM iradesi yok sayıldı
Yeni anayasa, eğitimde model değişikliği yahut MİT Kanunu söz konusu olduğunda, adeta kutsanan TBMM iradesini; sıra radar üssüne geldiğinde dikkate almayan, bilinmezlerle dolu bir başka ve girift bir irade...
Afganistan’a, Somali’ye asker gönderirken ihtiyaç duyulan bir Meclis’e, Amerika’dan gelecek askerler için ihtiyaç duyurmayan...
Hakiki anlamda bir ‘milli menfaat’konusu olan radar üssünü, yasama organında müzakere etmek yerine bürokratik (ve üstelik ‘mahrem’) bir kararla kurduran...
Füze savunma sistemiyle ilgili nihai karar henüz alınmamışken, yol haritasının önümüzdeki Chicago Zirvesi’nde yani mayıs ayında netleşmesi beklenirken, bize telaş ettiren...
‘Radar üssünü açıklandığı gibi ABD değil NATO kuruyorsa, neden o mahrem anlaşma ABD Büyükelçisi ile imzalanıyor?’ dedirten...
‘1 Mart tezkeresinin ABD’de yol açtığı travmanın tekrarlanma ihtimali mi? Yoksa PKK’yla mücadele konusundaki işbirliğinin bilmediğimiz bir yeni ayağı mı?’
Hangisi diye sorduran...
Çiğdem Toker / Akşam
+++
“Başıma bir şey gelecek
diye ödüm kopuyor!”
Şimdi size, “Bana Türkiye’nin en korkusuz yazarlarından beşini sayın” desem...
Bu beş kişinin arasına Bekir Coşkun’u koyar mısınız?
Koyarsınız... Çünkü herkesin “korktuğu, sindiği ve kaçtığı” bir dönemde, aslanlar gibi “korkunun üzerine yürüyen yiğit bir kalemdir” o...
İşte bu “yiğit kalem”, önceki gün Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği söyleşiye katılmış ve “Korkuyorum” demiş...
Üstelik bugünkü korkusunun, Uğur Mumcu’nun, Ahmet Taner Kışlalı’nın suikasta kurban gittiği yıllardan bile çok olduğunu söylemiş... Sonra da o çocuksu üslubuyla eklemiş:
“Başıma bir şey gelecek diye ödüm kopuyor!”
Bir zamanlar cesur bildiğiniz ama şimdi rüzgâr gülüne dönüşen arkadaşları getirin aklınıza:
Emin olun, tamamı satılmadı!
Aralarında sırf “korktukları” için susanlar, dönenler, saf değiştirenler ya da kaçanlar o kadar çok ki!
Bu kadar yasa dışı dinlemede, izlemede, tertipte... Korkmamak, insan doğasına aykırı...
Ama... Önemli olan; korkuya rağmen ne yaptığınız, nasıl davrandığınız...
Önemli olan... “Hangi korkaklar” dan olduğunuz?
Tüyenlerden mi?
Direnenlerden mi?
Mustafa Mutlu / Vatan
+++
SİZDEN GELENLER
Uzman Jandarmaların feryadını duyan yok Taksim’de kendimizi mi yakalım!
Eğer insanın en büyük destekçisi, can yoldaşı, hayat arkadaşı bile “Boşuna uğraşıyorsun size hak mak vermeyecekler, emekli edip teşkilatınızdan silecekler” diyorsa vardır bir hikmet.
Son üç aydır e-posta göndermediğim siyaset adamı, gazeteci, kamu kurum kuruluşu kalmadı. Kimse bırak ilgilenmeyi göz ucu ile de olsa yazılarıma bakmadı. Anlaşılan biz uzman jandarmaları kimse kaale almıyor, umursamıyor, önemsemiyor...
Ama biz bu vatanı, bu toprakları, bu coğrafyayı güzelim insanlarımızı canımız pahasına korurken kendimizden, sağlığımızdan, gençliğimizden, ailemizden, çocuklarımızdan, hayatımızdan, en önemlisi haysiyetimizden ve gururumuzdan ödün verirken kimse ayağınıza, yüreğinize sağlık demedi.
Tek bir kelime, o da şehit olunca:
Vatan sağ olsun!
Acaba bizim bu kamuoyunda hiç değerimiz yok mu ki özlük haklarımızın verilmemesi gazetelere manşet olmuyor veya bir siyasetçi çıkıp da “Sizlerin haklarınızı ben savunuyorum” demiyor.
Acaba kendimizi Taksim’de ateşe mi versek!
Veya bir gökdelende, köprüde intihar şovu mu yapalım! Yoksa çıplak olarak Ankara’nın göbeğinde döviz ve pankartla mı gezelim... Ne olursa olsun kararlıyız, hakkımızı legal yollardan alacağız. Kırıp dökmeyeceğiz, yollara düşmeyeceğiz, son çare mahşerde alacağız. Ama asla “vatan sağ olmasın” demeyeceğiz.
M. Dönmez
+++
Sözde hepimiz...
Söze gelince hepimiz Atatürkçüyüz, hepimiz çağdaşız, hepimiz Müslümanlıktan kardeşiz, hepimiz ülkücüyüz, hepimiz emekçiyiz filan...
Aynı bulaktan su içtiğimiz, aynı topraktan aş derdiğimiz bu yurtta; içimizdeki imandan mı damarlarımızdaki kandan mı yoksa içtiğimiz sudan mıdır “hepimiz kardeşiz” demek “gününüz aydın olsun, günaydın” demek gibi gelenek olmuştur. Pratiğe gelince:
Hıyanet, ihanet de gelenek midir kim bilir!
Arkadaşlara sorarsan bütün PKKlılar kandırılmış. Çocuklar kandırılmış mı kandırılmamış mı anlamaya çalışırken bir bakmışım ben kandırılmışım.
Oğuzhan Abacı
+++
Kılıçdaroğlu
korkutuyor
Önümüzdeki süreçte “Yeni Anayasa’ya”, “ özerk bölge” uygulamasının “montaj edilebilmesi” için “kamuoyu oluşturma mühendisliği ve tiyatrosu” oynanacaktır. Bu “kamuoyu oluşturma mühendisliği ve tiyatrosu” ilk uygulamaları Diyarbakır’da Barzani’nin de katıldığı “Kürt toplantısında” Kürt marşı okunması ile bir aşamaya geldiği gözlenmektedir. Diğer taraftan “Abant Toplantısı da” aynı kamuoyu oluşturma çabasının bir parçasıydı.
“Yeni Anayasa” sürecinde, sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorunu” için siyasi hayatını ortaya koyacak kadar gözü kara olması bizleri korkutmaktadır. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bu konuda R. T. E’den rol çalamaz. Türkiye Cumhuriyetinin varlığını sürdürmesi ve Türk Milletinin birlik ve barış içinde emperyal projelere karşı mücadelesi, sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi geleceğinden daha önemlidir.
Bekir Çelik
+++
Gaziler sıkıntı çekiyor
Vatan millet için askerde savaşırken değil sivildeyken resmi haklarımızı alamadığımızdan sıkıntıya düşüyoruz. Bürokratlarla savaşıyoruz. Cop yiyoruz. Türkiye gerçeklere biraz da bizim gözümüzler baksın hükümetin değil....
Ömür Demirel / Güney Doğu Gazisi
+++
21 Mart Dünya Şiir gününüz kutlu olsun. Tayyip Bey’in şiirini güncelliyorum:
Minareler süngü, Kürecik’te radar sistemi, Mehmetçik ABD askeri,
Müminler olmuş Taliban!
Engin Balım
+++
Sanki canlı hayvan ihraç ediyor
BOP Eşbaşkanı, 20 Mart günü “hainler mangası”na, kapıkullarına, alkışlamaya programlanmış makinalarına seslenirken gene bağırıp çağırıyordu.
Yurt dışına Türk askerinin gönderilmesini savunurken konuşmasının bir yerinde, “ihracatı artırmak, dış ticareti büyütmek için” yurt dışına asker gönderildiğini ve buna devam edeceklerini söylüyordu. Bir incir çekirdeğini doldurmayan sözlerinin arasındaki en önemli yer işte burasıydı.
Amerikan çıkarları için Afganistan’da hayatını kaybeden Üsteğmen Murat Yıldız’ın eşi Ayşegül Yıldız, “Ne işi vardı eşimin Afganistan’da” diye soruyordu. Şimdi anladık mı Türk gençlerinin Afganistan’da ne işinin olduğunu? Gencecik evlatlarımız bir mal, bir canlı hayvan gibi ihraç edilmektedir. Bunu ben değil, BOP Eşbaşkanı söylüyor.
Sefer Çetinkaya
+++
Sosyal güvencesi olmayan yarınsız insanlarımıza “üç çocuk yapın” diyen Tayyip Erdoğan’a; annesi yokluğun pençesinde intihar eden Kardelen bebek armağan olsun!..
İbrahim Akdağ
+++
Nazlı Hanımın kafasına taş mı düşmüş yoksa işin ucu kendisine geliyor korkusu mu oldu acaba?
Cemal Bobuş