Kur'an'ı soldan okumak
Faruk Erginsoy, “Solculuğum Marksizmi çoğu zaman onaylayarak, ama kimi zaman da yadsıyarak oluştu” diyen, sol bir ideolog, değerli bir aydın. Asırlar boyu Kur’an-ı Kerim’i sağdan okuyanların; tekrarlara, hatalara, saplantılara, açmazlara, hatta çıkmazlara düştüğünü görerek, “soldan okumayı” denemiş. Ortaya 440 sayfalık değerli, kapsamlı, öğretici ve ufuk açıcı bir kitap çıkıvermiş (Güncel Yayıncılık). Ben yalnızca ilginç, özgün ve çarpıcı yerlerinden özetler sunabileceğim. Sizler bu eseri alın ve mutlaka okuyun, çoğalacaksınız kesinlikle.
“Solculuk Tanrı’ya yakın bir duruştur” diyor Erginsoy ve bu izlekten saptamaları sıralıyor art arda: “Sol ile İslam arasında duvar yoktur”, “Sol dünya görüşüne sahip insanlar gerçek dindar olmak için galiba daha yeterli ve yetenekli oluyorlar”, “İslam’ın sol ile buluştuğu nokta, Türkiye için bir başlangıç olacak.”
Ve sonra, Kur’an’a ve Hazreti Peygamber’e ağır eleştiri ve inkârları yönelten o “bir kısım” sola, en doyurucu yanıtları veriyor ayrıntısıyla. Bu yanıtları hiçbir muhafazakâr veremez, bana göre. Zaten yazar da “Muhafazakârlığın İslam’a katkısı yoktur” diyor.
Ezoterik (gizli sırlar arama, gizli öğreticilik, hurafe sevicilik) yaklaşımlarla dini algılayan ve uygulayanlara dimdik karşıdır Faruk Erginsoy. Kur’an ortada dururken şifre arayanların, ya da Kur’an’ı bir bilimsel eser gibi sunmak isteyen gayretkeşlerin maskesini indiriyor bu eserde.
Ve işte önemli bulduğum diğer başlıklar:
-Din, afyon değildir, dinin değişmeyen özelliği öncelikle kültür olmasıdır.
-Kur’an dinin aklıdır. Kur’an’a göre Allah idrak edilebilir ama tasavvur edilemez. Tanrı matematiksel olarak kanıtlanabilir.
-Akıl, Kur’an yorumunda bilgi kadar önemlidir. Hadisler, bir dönemin dünya görüşü olarak okunmalı.
- “Kulluk için bilgi gerekmez, iman yeter” diyenler haklı mı? Kendi diliyle ibadet günah mı? Kur’an çevrilemez mi? Kur’an Türkiye’de yeterince okunuyor mu, yoksa ezberleniyor mu?
Sayın Koray Aydın’ın iftar daveti
Rahmetli Osman Bölükbaşı “Biz alnımızı karartmamak için saçımızı ağarttık” derdi. Bölükbaşı dürüstlük anıtı bir insandı, ama hiç iktidar sorumluluğu alıp o ateşten gömleği giyemedi. Giyseydi, mutlaka ona da bir kulp takar şeref ve haysiyetiyle oynarlardı. Sözü Koray Aydın Bey’e getireceğim. Koray Aydın, iktidar sorumluluğu yanında, asrın felaketinin dayanılmaz sorumluluğunu da üzerine almış, uğradığı onca iftiraya karşın ( “iftira olmuştan ileridir” der atalarımız), alnı kararmamış, yüzü ve saçı ak olmuş özel bir insandır. Onca karartma, örtme, görmezlikten gelme çabalarına karşın, eserleri, “var olma” anıtları gibi durmaktadırlar Kocaeli’de, Sakarya’da, Bolu’da, Yalova’da ve Düzce’de... Bir Özbek atasözü “Bir insan köprü kurar, bin insan geçer” der. Koray Aydın’ın yaptıkları sığmaz bu atasözüne.
Çok vefa ve vefasızlık görmüştür Koray Bey; vefaya da, vefasızlığa da nasıl karşılık vereceğini iyi bilir. Geçen hafta telefonla aradı bendenizi, 23 Eylül’de (bugün) Ankara’da kalabalık bir iftar yemeği vereceğini ifade ederek, davet etti. Gereği, benim için şart ve elzem olan bu özel davete icabet edemiyorum ne yazık ki. Kardeşim rahatsız, iki ameliyat geçirecek bu günlerde, ona elimden geldiğince yardımcı olmam gerek.
Eliniz, yüzünüz, özünüz, sözünüz ve sofranız açıktır Sayın Bakan, bunu çok iyi biliyorum. Yolunuz da açık olur inşallah. Ramazanınız ve bayramınız mübarek ola!