Kronikleşen TL Krizi ve Çözüm Yolu: Cari Açık (II)
Döviz sorunu her devirde Türkiye''nin yumuşak karnı ve ekonomik krizlerin nedeni olmuştur. Bugünde cari açık döviz ihtiyacını artırmıştır.
2018 ve 2021 kur şokları, siyasi iktidarın yanlış politikası ile oluştu. Normalde yüksek kur düşük TL dış ticarette rekabeti artırması gerekirdi. Ama üretimin dışa bağımlı olması, bu avantajı ortadan kaldırdı. 2022 ilk 9 ayında Cari işlemler açığı 37 milyar dolara yükseldi ve GSYH''nın yüzde 6''sına ulaştı. Bu sene 2022 yılında toplam cari açık 50 milyar dolar olacaktır.
2003 - 2022 arasında geçen 20 yılda, Türkiye''nin bir yıllık Milli Geliri kadar 922,5 milyar dolar dış ticaret açığı ve 676,1 milyar dolar da cari açık verdik. Türkiye''nin bir yıllık Milli Geliri kadar. Yani Türkiye 20 yılın 19 yılında kendine, bir yıl yabancıya çalışmış.
Biz cari açık vererek, kaynak ve servet kaybediyoruz, Rusya ve Çin gibi ticari partnerlerimiz kazanıyor. Bir ülkenin bu kadar kaynak kaybetmesi, top- tüfek zoruyla olmaz. Ancak bilinçsiz politikalarla olur.
Cari açığın bu boyutu ekonomik istikrarın ne kadar bozulduğunu ve krizin kronikleştiğini gösterir.
Cari açığın finansmanı ya doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi veya dış borçlanmayla olur. Türkiye''ye yılda yaklaşık 5 milyar dolar yabancıya gayrimenkul satışı dışında artık yabancı yatırım sermayesi gelmiyor ve tersine çıkıyor. Bu durum şimdi cari açığın finansmanının daha pahalı ve daha zor olmasına neden oldu.
Cari açığın finansmanını sağlayamazsak, üretimde yüksek oranda kullandığımız girdileri ithal edemeyiz ve üretim yapamayız. Kriz buhrana dönüşür.
Cari açık nasıl çözülür?
1 - Türkiye''nin cari açık kıskacından kurtulması için önce üretimde kullandığı ithal aramalı ve hammadde payını en aza düşürmesi gerekir.
Özel sektör yatırım yapmadığına göre; pamuk gibi hammaddelerin, iplik gibi ara mallarını içerde Türkiye''de üretimine devletin yüksek teşvik vermeli ve gerekirse geçici bir süre için, bu alanda piyasaya girmelidir
2 - Kur sistemi değişmelidir:
Türkiye için uygun kur rejimi, ekonomik konjonktürü, mevcut riskleri, piyasa şartlarını dikkate alan ve kurdan dolayı ortaya çıkabilen sosyal maliyetleri minimize eden bir rejim olmalıdır. Bugünkü şartlarda İMF'' den borç alıp önce Merkez bankası rezervlerini artırmak ve Çin''in uyguladığı ''''yarı sabit kur rejimi '''' uygulamak en doğru yoldur.
3 - Merkez Bankası''nda reform yapılmalıdır:
Merkez Bankası kanununu değiştirip, MB''nın TL yanında ayrıca kuru da gözetmesini sağlamak gerekir. İlave olarak MB bağımsızlığı garanti altına alınmalıdır. (Bu durumda Kambiyo rejiminde de sıcak para için sınırlama getirmek gerekir.)
4 - Dış ticaret politikası değişmelidir:
Dış ticaret açığının beşte dördünü Çin ve Rusya''ya veriyoruz. Çin''den teknoloji ithal etmiyoruz. Bavul, plastik, deri eşya, incik-boncuk ithal ediyoruz. Rusya''dan diğer ülkelerin aldığından daha pahalı gaz alıyoruz. Çin ve Rusya ile olan dış ticaretimize sınırlama getirmeliyiz.
Özellikle Çin''e karşı dış ticaret politikasını değiştirip, uluslararası anlaşmaların elverdiği ölçüde Gümrük tarifelerini arttırılabilir. Kota uygulamak gibi bazı tedbirlerle bazı ürün gruplarının ithalatını önleyebiliriz.
5 - İhracata daha yüksek teşvik verilmeli, ihracatçı dövizlerine getirilen engeller kaldırılmalıdır.
6 - Bir diğer önemli sorun; ihracatımızda yüksek teknoloji ürünlerinin payının düşük olmasıdır. Çünkü Türkiye artık Yüksek teknoloji üretmiyor, ithal ediyor. Bu nedenle 2006 öncesi Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı yüzde 6 iken bu pay giderek azaldı ve şimdi 2,8'' e geriledi. Yüksek teknoloji yükte hafif pahada ağırdır. Dış ticaret açığını önlenmesi için bu payın en az yüzde ona çıkarılması gerekir. Bunun için Bütçeden AR-GE ''ye kaynak ayırmak, TÜBİAK ve benzeri araştırma kurumları ile Üniversiteleri birer parti kurumu olmaktan çıkarmak gerekir.
Özet olarak cari açık kader değil, ama iktidarın çözme niyeti olmazsa kader haline gelir.