Köşeye sıkışma ya da sıkıştırma!
Seçilmiş milletvekilleri tutuklu bulunan CHP, bunu gerekçe göstererek TBMM’de yemin etmedi. CHP’nin tutuklu vekillerin durumuna dikkati çekmek ya da sorunun çözülmesine katkı sağlamak için takındığı tavrı “tek yol” olarak görmemesi gerekir.
Ayrıca CHP’nin konuyu uluslar arası platformlara taşıması ve oradan destek alması da ilginçtir. Elbette yargı kararları milli iradeyi engellemek yerine milli iradenin önünü açmalıdır. Bu konudaki CHP’nin tezi doğrudur. Ancak CHP’nin bunu Sosyalist Enternasyonal’e götürmesinin doğruluğu tartışılır. Tutuklu vekiller sorununun çözümünün Türkiye’de çözüm yerinin de TBMM olduğunu görmesi CHP’ye daha çok yakışırdı. CHP, TBMM’de yemin etmeyerek, kendi iradesiyle kendisini etkisizleştirmiştir. Milli irade hapishanede parmaklıklar arkasında tutulamaz ve tutulmamalıdır. Bu haklı ve doğru bir taleptir. Ancak bunun için uygulanan yöntemin haklılığı ve etkin sonuç alıcı olup olmadığı tartışmaya açıktır.
Diğer yandan CHP’nin, TBMM’de yasama faaliyetlerine katılmak için yemini ön şart olarak ileri sürmesi, taktik olarak da yanlıştır. Bu tutum bütün yumurtaların aynı sepete konulması anlamına gelmektedir. Bu yöntemin ne kadar büyük risk içerdiği ise tecrübe sahiplerince çok iyi bilinmektedir.
Hayatta hiç yapılmaması gereken şey, bir grubun kaderini bir kişinin iki dudağı arasına koymaktır. CHP, mevcut tavrıyla yalnız tutuklu milletvekillerinin değil yemin etmeyen milletvekillerin kaderini de Tayyip Erdoğan’ın iki dudağı arasına koymuştur. Nitekim CHP’lilerin yemin etmemiş olması Tayyip Erdoğan’ın eline büyük koz vermiştir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Gerekirse 4 yıl yemin etmeyiz” diyerek kararlılık ortaya koyarken, Başbakan Tayyip Erdoğan’dan da CHP’ye yönelik olarak ‘Göreceksiniz tükürdüklerini yalayacaklar’ cevabı gelmiştir. Bu sözleri Gürsel Tekin, ‘Başbakan’ın tehditlerine ve faşizme boyun eğmeyeceğiz’ diyerek cevaplandırmıştır.
CHP’liler yemin etmemek suretiyle her şeyden önce kendi manevra alanlarını daraltmışlardır. CHP, yemin etmemek ve sonrasında da yaptığı açıklamalarla kendisini köşeye sıkışmış boksörün durumuna düşürmüştür. “Bir atımlık barut”u olanlar asla onu kullanmamalıdır. CHP’nin bu bağlamda elinde yalnızca yemin etmeme kartı vardı ve onu kullandı. Başbakan Erdoğan’ın ise elinde ara seçim kararı alma ya da 84. Maddeyi işletme imkanı vardır. Bu maddeye göre “Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam 5 birleşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, durumun Meclis Başkanlık Divanı’nca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir.”
Mevcut şartlara uygulanabilirliği olmayan bu maddeyi AKP yetkilileri şimdiden karşı bir kart olarak kullanmaya başlamışlardır. Siyaset bugün Türkiye’de “yemin etmeyiz diyenler ile milletvekilliğinizi düşürürüz, ara seçime gideriz diyenler” arasında sıkışmış durumdadır. Siyaset bu karmakarışık konumda iken Güneydoğu’dan yürek dağlayan şehit haberleri gelmektedir. Siyasetin bir an önce ülkenin ana sorunlarına kilitlenebilmesi için iktidarın adım atması, CHP’nin de TBMM çatısı altında yemin etmesi gerekmektedir. Her kesimin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi ülkenin hayrına olacaktır.