“Korkunç Yıllar”ın Kırımlı’sı
Kitaplardan bolca bahsediyoruz; “kalemdaşlık”tan kaynaklı pozitif ayrımcılık mı nedir “edebiyat”ı köşemize sıkça konuk ediyoruz. Ee hani adalet? Hani nerede sanatın diğer dalları?
Kınadım kendimi!
Yumuşak bir geçiş olsun ilhamını yine edebiyattan, Cengiz Dağcı’nın “ürperten” romanı Korkunç Yıllar’dan alan bir filme dikkatinizi çekeyim:
Kırımlı.
***
İzleyeli epey oldu; sıcağı sıcağına yazma fırsatı bulamamıştım. Ama geç değil film vizyonda; izlemek isterseniz hâlâ vakit var yani.
Hatta...
Siyasetin konu başlıklarına şöyle bir bakınca, siz de zekanıza her gün biraz daha ağır hakaret edildiğini, aklınızla alay edildiğini düşünüyorsanız tam vakti bence... Rutinimiz haline gelen “zırvalığa tahammül”den vazgeçip, dayatılanı değil tercih ettiğinizi yaşamak için anlamlı bir başlangıç olabilir bu film.
“Teğmen Sadık”ın şu repliği kazınırsa mesela zihninize;
“İnsanlar kim olduklarını hatırladıkları sürece yaşarlar; vatanımız bizim içimizde...”
Siz de kim olduğunuzu hatırlayabilir, sürüldüğünüz sahte gündemlerden kurtulup dönebilirsiniz pekala özünüze, gerçeğinize, asli meselelerinize.
***
Zamanında, yayıncısı Yaşar Nabi, “Sovyet ordusunda subay olarak son dünya savaşına katılmış, nefret ettiği bir bayrak altında dövüşmek zorunda kalmış, Almanlara esir düşünce, Türklüğüne bakılmadan, toplama kamplarında inim inim inletilmiş, sonradan kurulan Türkistan ordusuna katılarak, bu sefer de Alman bayrağı altında Ruslara karşı savaşmış bir Kırımlı Türkün hikâyesiydi...” diye özetlemiş Korkunç Yıllar’ı. Ondan esinlenen Kırımlı da aynı.
Teğmen Sadık’ın okuduğu ilkokulun basılıp, Türkçe eğitim gören çocukların önlerine Kiril alfabesi atılmasıyla başlayan film öyle tokat filan değil, dayak atıyor izleyiciye.
Yazarın, yönetmenin, yapımcınınkini bilmem benim çıkardığım en manidar mesaj şu:
Model ortaklık, stratejik müttefiklik hikaye!
“Eşitler” arasında kurulmayan hiçbir ittifakta “ortak çıkar” söz konusu olamaz. “Zayıf halka” her zaman güçlü olanın ali menfaatlerinin “bekçisi” olmaya mahkumdur!
***
Kırımlı Sadık, emperyalistler tarafından kullanılıp atıldığını, iş birliği yaptığı “müttefik”lerinin ne kendi canını, ne Kırım’ı, ne Kırım’da kalanların akıbetini zerre umursamadığını fark etmekte geç kaldı. O vatanı için mücadele kararı aldığında, kendi “Samsun’ununa” çıkmak üzere harekete geçtiğinde etrafını çoktan sarmıştı, eski “silah arkadaşları” .
Gidin izleyin bence;
Hiçbir şeye değilse “vatan”a dair düşünmeye yarar... “Vatan”ın yatak odalarında savunulamayacağını anlatır... “Vatansızlığı” kavratır; mesela “Suriyeli” deyip, “suçlu”, “kötü” , “asalak” önyargılarıyla, her gün yanlarından burun kıvırarak, “vicdanımızı kapatarak” geçtiğimiz zavallıların çaresizliğiyle tanışmamızı sağlayacak bir pusula kazandırır...
Beşinci Putin!
Önceki gün Halk TV’de, Ayşenur Arslan’ın Medya Mahallesi’nde medyadaki bilgisizliği anlatırken trajikomik bir örnek verdi Oray Eğin:
- Bir TRT spikeri, -önündeki haber metninde V. Putin yazıyordu herhalde- Rusya liderini “Beşinci Putin” diye anons etti haberlerde!
Dünyadan, “Vladimir” in “V” sini, Roma rakamıyla “5” zannedecek kadar haberdar olanların verdikleri “bilgi(!)” ölçüsünde haberdar olan bir toplumdan, fazlasını beklemek fantezi olmaz mı?