Kopyacıların dayısı
Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda ‘kopya sisteminden yararlanan şüpheli şampiyonlar’ bir adreste buluştu. AKP’li ‘dayı’sından referansı kapan soluğu TRT’nin kapısında aldı...
Bir kişi olsa üzerinde durma, geçip atlarsın. İki kişi olsa tesadüf diyebilirsin.
Üç kişi olsa ’’lokma ağızda büyüyor“ demek zorunda kalırsın.
Lokma ağızda büyüdü.
Kopyacının destekçisi netleşti.
Kopyacıların dayısı bulundu.
Dayı, tanıdık, bildik çıktı.
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in (CHP) açıkladığı belgelenmiş bilgiye göre, eski sınavda 120 sorunun 119’unu cevaplayarak tam puan alan Harun Aydın, ikinci sınavda 100 puan bile alamadı. (...) Harun Aydın, TRT’ye başvurdu. TRT’ye sınavla girilmiyor. Mülakatla işe alınıyor. Harun Aydın, TRT’ye ” Beni de kadroya alın... “ diye başvurduğunda referans kişi olarak Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir’i gösterdi.
* * *
Abdullah Sakallı ve eşi Nur Sakallı da kopya çekildiği kesin olduğu tespit edilen KPSS sınavında 120 soru üzerinden 120 soruyu tam olarak bilerek ”tam puan“ aldılar. Helal olsun! Başarı, başarıyı buluyor!
Fakat Nur ve Abdullah çifti, içine kopya sahtekarlığı girdiği için iptal edilerek yenilenen ikinci sınava hiç girmediler? İnsanın aklına şeytan giriyor. İkinci sınavda ”kopya çekme imkanından“ yoksun kaldıkları için mi sınava girmediler?
* * *
Çift kendilerine güvenmiyor. Fakat akrabalarına güveniyorlar.
Nur ve Abdullah Sakallı, TRT’ye ”kadrolu eleman“ olmak için başvurdular.
* * *
Halil İbrahim Baran da KPSS sınavına giren, 120 sorundan 120’sini tam olarak yapıp tam puan alanlardan, yani ”kopya sisteminden yararlanan şüpheliler“ arasında biriydi.
Halil İbrahim de TRT’ye başvurdu.
Referans kişi olarak kendine iktidar partisi AKP’nin Sivas Milletvekili Osman Kılıç’ı gösterdi.
İşte dört örnek: Dördü de kopyacılıktan şüpheli. Dördünün de dayısı iktidar. Halil İbrahim, arkasında iktidar. Nur Sakallı, arkasında iktidar. Abdullah Sakallı, arkasında iktidar.
* * *
Kopya çeteciliği; hırsızlığı, ahlaksızlığı,
hilekarlığı teşvik ediyor. Kötünün iyiyi kovmasına, tembelin çalışkanın hakkını yemesine, egoistin özveriliyi köşeye sıkıştırmasına, toplumdaki pis kurnazların temiz vicdanlıları alt etmesine zemin hazırlıyor.
(...) Kopyacıların dayısı iktidar çıktı!
Korkunç bir çürüme var. Baş sorumlu YÖK Başkanı’dır. Uyanın!
* Necati Doğru / Sözcü
++++++
Belgeli partizan
Cumhuriyet’ten Fırat Kozok’un haberine göre, CHP milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün suç duyurusu üzerine açılan davanın bilirkişi raporunda TRT’nin referandum sürecinde “yandaşlık” yaptığı yönünde görüş belirtildi.
TRT 1 Koordinatörü Bülent Ata, Haber Koordinatörü Ahmet Böken ve TRT 6 Koordinatörü Fethullah Kırşan hakkında “görevi kötüye kullandıkları” gerekçesiyle açılan davanın bilirkişi raporunda, kurumun yayınları hakkında şu ifadeye yer verildi: “TRT Haber ve TRT 1’in inceleme konusu yayınlarının, kurum yasasındaki ’Haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayımlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve metotlarına bağlı olmak’ ve ’Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlarına alet olmamak’ hükümlerine aykırılık oluşturduğu düşünülebilecektir.”
++++++
Hacı Fışfış’ın maceraları...
Kaç sene oldu bilmiyorum, kimsenin adını vermeden “Hacı Fışfış” diye bir yazı yazmıştım. Muhterem Erbakan Hoca, “Bana söylüyor” diyerek beni mahkemeye vermişti. Hâkim sormuştu: “Hacı Fışfış kim?..” Tam da yanıt verememiş, “O bir tek kişi değil, ortaya söyledim” demiştim.
* * *
Anladığım kadarıyla AKP milletvekilleri, arkadaşlarına hem “kabul”, hem “ret” bırakarak hacca gittiler.. Yani Meclis’te değilken, sanki oradaymış gibi yaptılar... “Namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diye başladıkları bir görevde, sanki kanun maddelerini incelemiş, bakmış, düşünmüş, ellerini vicdanlarına koyup “kabul” ya da “ret” oyu vermiş gibi yaptıklarında, aslında dört bin kilometre uzakta beyaz örtü içinde, Kâbe-i Muazzama’da dönmekteydiler... Üstelik kimi milletvekillerinin, varlığından haberleri olmayan, görmedikleri, bilmedikleri maddelere iki kere “kabul” oyu verdikleri de ortaya çıktı, kendileri hacdayken... Eminim peşinden şeytanı da taşlamışlardır...
* * *
Ne yapacaksınız... O saygın hâkim
bana, “Peki Hacı Fışfış kim” diye
sorduğunda, bir de “Belki de birçok vardır” demiştim: Onun bildiğimiz ak sakallı, nur yüzlü hacı amcalarımızla ya da ipek saçlı, pamuk örtülü hacı analarımızla hiçbir ilgisi yoktur... O dini siyaset için, siyaseti din adına kullanır... Dindar gözükür ama dinin önce iyi ahlak olduğunu görmek istemez... Onun için din, çıkar kapısıdır. İşte bakın Türkiye’yi ne
hale getirdi Hacı Fışfış...
* Bekir Coşkun / Cumhuriyet
Adettendir; Bütün okurlarımızın... Silivri’de kalemlerini törpülemeye mahkum edilen meslektaşlarımızın... Akıl ve iradelerinin üzerinde Demokles’in Kılıcı sallanan bütün aydınların... Haksız, nedensiz, ömürlerinin en verimli çağlarında “zindan”lara tıkılan bütün mağdurlarının “guguklaşan hukuk”un... Sınır boylarında “tek tabanca” vatan bekçiliği yapanların... Boş kalan kucağını şehitliklerdeki soğuk mermerlere sarılarak ısıtmaya çalışan bütün annelerin, babaların, eşlerin, oğulların, kızların, abilerin, ablaların, kardeşlerin... Bölücülerin kahpe saldırılarına verdiğimiz son şehit Hasan’ın ailesinin... Ve biz “Milli direnişin kalesi”ni beklerken, bizi bekleyenlerin...
Hepsinin bayramı kutlu olsun!
++++++
Ele verir talkını...
Mehmet Ali Birand’ın bu yaptığına ancak akıl tutulması denebilir. En son TRT’de program yapan yandaş gazetecilerin ’az para’ aldıklarını yazmış ve daha fazla istemelerini savunmuş. TRT’yi dolandırmaktan hüküm giymiş bir gazeteci olarak bu yazdığının nasıl anlaşılacağının farkında değil mi? Dahası, kendisi TV yöneticisi. Kime ne para verdiği, CNN Türk’te insanların hangi paralara program yaptıklarını biliyoruz. Emin olun TRT’den maaş alan yandaş gazetecilerden daha düşük ücretlere çalışıyorlar özel sektörde. Tabii Birand’ın oğlunun şirketinin Birand’ın kanalına yaptığı programların ücretini bilemiyorum; belki onlara kıyasla ’az’ geliyor olabilir TRT’nin rakamları.
* Oray Eğin / Akşam
++++++
Müzeliklerin hepsi toplanacaksa olur
Fehmi Koru Taha Kıvanç olalı beri bir kuş tuttu. Diyor ki dünkü yazısında, şöyle adamakıllı bir “Basın Müzesi” kurmalı...
Mesela; “Müzede bu bilgiyle karşılaşanlar yakın tarihimizin pek çok önemli olayı sırasında Türk medyasının sicilini merak ederlerse, bir örnek olay olarak, 1 Mart (2003) tezkeresi öncesi ve sonrasında atılan manşetler ile yapılan yorumları bulabilecekleri bir köşe ayırmak gerekebilir... Aynı köşeye o dönemde ABD yönetimi tarafından yabancı medyayı beslemek üzere bütçeden ayrılmış meblâğ yazılabilir pekala. George W. Bush’un ilk dört yılında rakam 250 milyon doları bulmuştu da...” Alâ... “Dışarıdan para alanlar” olsun mutlaka... İktidardan nemalananlar da unutulmasın ama... Karen Fogg’un şekerleri.... Bush’un katipleri... Obama’nın müridleri... Fuller’in iş ortakları... Bütün bu köşeler elbette pek bir yaraşır “hafıza” oluşturmaya medyada... Ama... Dünyada eşi benzeri olmayan diğer müzelik eserlerin; mesela devletin kanalından milletin parasını cukkalayanların da envanter çalışmasına başlamalı derim ben... Siz ne dersiniz Sayın “Fehmikorutahakıvanç”!
++++++
Verseniz şu saç telini de kurtulsak
Özal’ın ’ağabey’ diye hitap ettiği dönemin Başbakanı, 9. Cumhurbaşkanı Demirel de 17 yıl sonra, ne yapıyorlar anlamıyorum demiş!.
Ben anlıyorum galiba..
Ailesi Turgut Özal’ın ölümünden mağduriyet çıkarma peşinde.. Beyinlere, tam Kürt meselesini çözecekken derin devlet ortadan kaldırdı fikrini şırınga etmek istiyorlar..
Demokrasi şehidi olacak!..
Siyaseten rant getirir mi?
Denemekte fayda var..
Bu durum ’Yeni Türkiye’yi kurduk diyenlerin de işine geldi.. Onlar da gördünüz mü ’Eski Türkiye’, Cumhurbaşkanı’nı bile öldürtmüş demek için meseleye dört elle sarıldı.. Enteresan olan ne biliyor musunuz? Semra Özal, eşinin saçından bir tutamı saklıyormuş..
Verse Adli Tıp işi çözecek, zehirlendi mi, kalp krizimi geçirdi söyleyecek.. Olmadı aile izin verir, mezarı açılır, kemikleri incelenir..
İkisi de yapılmıyor.. Semra Hanım TV ekranlarına çıkıp gerekirse izin veririm diyor..
Gerekirse. Aslında gerekmiyor.. Çünkü gerekirse tartışma da bitecek.. 17 yıldır sonra aynı plağı çalıyoruz, bi 17 yıl daha çalsak fena mı olur?
* Mehmet Tezkan / Milliyet
++++++
Söyleyin o Meclis’te ne iş yapıyorsunuz
Emniyet Genel Müdürlüğü bayram öncesi yine ’Kara noktalar’ listesi yayınladı.
En çok trafik kazası olan yerlerin listesi yani.
Bir de denetimlerin artırıldığını açıkladılar.
Peki ne oldu?
Bu yazıyı yazarken sadece cuma gününden beri hayatını kaybedenlerin sayısı 30’u geçmişti.
Bayram tatili sonuna kadar kaç olacak belli değil.
Demek ki liste yayınlamakla, uyduruk önlemler almakla olmuyor.
Yeni bir şeyler yapmak lazım.
Dünyanın şoförsüz araba yaptığı, İtalya’dan Çin’e uzaktan bilgisayar yönlendirmesiyle araba gönderdiği bir devirde bizim aldığımız önlemlere bakar mısınız?
Kara nokta listesi, elle yazılan ve 2 seneden önce gelmeyen trafik cezaları, katliam gibi kaza yapan sürücülere verilen uyduruk cezalar...
Böyle olmuyor işte arkadaş.
Bunu anlamak için daha kaç insanın ölmesi lazım?
Bu ülkenin emniyet teşkilatının asıl amacı böyle uzun tatil dönemlerinde trafik kazalarında bir kişinin bile ölmemesini sağlamak değil midir?
Bu kadar ucuz mu bizim hayatımız bu ülkede?
Niye teknolojiden faydalanarak daha gelişmiş önlemler almıyorsunuz?
Kara nokta dediğiniz yerlere niye sabit radarlar kurmuyorsunuz?
Ya milletvekilleri.
Ayda 10 bin lira maaş alan ama Meclis’te oylamaya katılmak yerine pusulasını arkadaşına veren muhteremler.
Niye sittin senedir Meclis’te beyken trafik yasasını geçirmiyorsunuz?
Neden trafik cezalarını gerçekten caydırıcı olacak kadar artırmıyorsunuz?
Sözde ’millet için’o koltuklarda oturan milletvekillerine özellikle soruyorum; siz ne işe yarıyorsunuz?
Tek bir insanın hayatının kaybolması bile uykunuzdan etmesi gerekirken sizi, bu bayram sonrası ölenlerin sayısını görünce ne yapacaksınız?
Siz ne iş yapıyorsunuz orada?
* Nihat Sırdar / Akşam
Tek bir insanın hayatının kaybolması bile uykunuzdan etmesi gerekirken sizi, bu bayram sonrası ölenlerin sayısını görünce ne yapacaksınız milletin vekilleri?
++++++
MİNİ YORUM
Herşey büyük bir hızla normalleşiyor!..
Sosyalist Enternasyonel’in 2007 yılındaki toplantısında dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, konuşma sırası Celal Talabani’ye geldiğinde, “Türkiye’ye terör ihraç etmek ve PKK’yı meşrulaştırmak”la suçladığı Irak Devlet Başkanı’nı protesto için kürsüdeki yerini terk etmişti. İki yıl sonra, 2009’da Talabani’nin görüşme teklifine “milli bir görev” saydığını beyan ederek “evet” dedi.. Ve 2010, CHP’nin yeni genel başkanı “ABD’nin kuklası Talabani” ile yan yana; hem de “Washington’daki yetklililer”le görüşme trafiğinde hiç de Talabani’den geri kalmayan Sezgin Tanrıkulu’ya parti rozeti takacaklarını açıkladıkları gün... Normalleşmeni seveyim güzel ülkem...