“Köklere Dönüş”
İnsan olanın aidiyetlerine sahip çıkmasından daha doğal bir şey yoktur. Hiç kimse başkası olmaya ya da başkası kalmaya zorlanamaz. Bu hem insan haklarına hem de İslam’a aykırıdır.
Diğer yandan ezilenin, sürülenin, hor görülenin ya da zayıf olanın yanında olmak her şeyden önce ahlaki bir görevdir. Azınlıklarla ilgili olarak insani, dini ya da ahlaki gerekçelerle duyarlılık geliştirmiş olanlar ancak alkışlanır. Ancak Türkiye’de her konuda olduğu gibi azınlıklar konusunda da ortaya konulan tavırlar istismar, kin ve iftira zemini üzerinden yürütülmektedir.
Türk milletinin varlığına karşı azınlık, farklılık ya da marjinallik üzerinden yürütülen kampanyaların insani, ahlaki ya da dini duyarlılıklarla ilgisi yoktur. Bu anlamda Türkiye’de sorun azınlık ya da çoğunluk; dışlamış ya da dışlanmış sorunu değildir. Türkiye’de sorun herhangi bir aidiyetin, mezhebin ya da etnisitenin bir başka aidiyet, mezhep ve etnisite aleyhine bir nefret simgesi olarak kullanılması sorunudur.
Daha açıkçası Türkiye’ye ve Türk milletine karşı azınlıkçı, etnikçi, bölgeci, mezhepçi, vicdani retçi, feminist, dinci ve ateist vs.lerden meydana gelen bir blok oluşturulmak isteniyor.
Azınlık ithal etmek!
Mevcut azınlıklarının sorunlarını henüz çözümleyememiş olan Türkiye’nin AB ile müzakerelerden sorumlu Bakanı Egemen Bağış yaptığı bir açıklama ise bu bakımdan oldukça ilginçti.
Egemen Bağış’a “Avrupa’daki Müslüman nüfusun 2020’de yüzde 10’a ulaşacağı, Türkiye’de gayrimüslimlerin ise az kaldığı” bu konuda ne düşündüğü sorulmuş. Bunun üzerine Bağış, “Başbakanım, Yunan mevkidaşından Yunanistan’a göçen Rum kökenli Türk vatandaşlarının geri dönmeye teşvik etmesini istedi, her sorunu
-buğdaydan Angus’a kadar akla gelen her şeyi- ithal etmek suretiyle çözmeye alışmış olan iktidarın bu defa da azınlık ithali ile azınlık sorununa çözüm aradığını görülüyor.
Radikal’in “Köklere Dönüş”ü
20 Kasım Tarihli Radikal Gazetesi “Köklere Dönüş” manşeti altında şunları yazmış: “Son yıllarda Ermeni kökenli olduğunu fark eden yüzlerce insan patrikhane ve kiliselere koşuyor. Din adamlarına göre kendi dinine ve kimliğine dönüşü, son yıllarda yapılan açılımlar tetikliyor”.
Kürt ve Ermeni açılımlarının aidiyetler konusunda insanları cesaretlendirmiş olabilir. Ancak dini anlamdaki dönüşümlerin Sümela ve Akdamar’daki ayinler ile medyanın propagandasının ürünü olduğunu söyleyebiliriz.
Önce Sümela Manastırı’nın yılda bir kez de olsa ayine patrik önderliğinde açılması ardından da ıssız bir adadaki Akdamar Kilisesi’nde gerçekleştirilen ibadet gerçekten de kendisini gizleyen insanların aslına dönmelerini tetiklemiştir.
İşin ilginç yanı da şudur: Dün “Ey Türk titre ve kendine dön!” demeyi ırkçılık sorunu olarak görenlerin bugün “Ey Ermeni ya da Rum köklerine dön!” demeyi insan hakları sorunu olarak görmeleridir.
Azınlıklara, haklarına ve aidiyetlerine saygı esastır. Kripto azınlıkların da kimliklerini özgürce ortaya koymaları insani bir durumdur. Bu dönüşlere kimsenin söylediği bir şey de yoktur.