Kobi kredileri hepimizden götürdü
Geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanı Elvan, "Kredi Garanti Fonu (KGF) destekli üç yeni kredi başlatıyoruz'''' dedi. KGF, teminat yetersizliği nedeniyle kredi alamayan KOBİ''lerin kredilerine kefil olur. İşletmeler KGF kefaletinde kullanılan kredileri bankalara ödemediği zaman KGF zararı karşılar ve krediler bu fondan çıkar.
Aslında Bakan yeni kredilerin istikrar amacıyla verileceğini söylüyor… Ancak toplam talep geçen seneye göre yüksek seyrediyor. Bu sene ikinci çeyrekte yüksek büyüme bekleniyor ki bu da yeni kredilerin ekonomiyi hızlandırmak için verilmediğini açıkça gösteriyor. Yeni krediler pandemiden zora giren şirketlere destek olabilir. Ama bugüne kadarki uygulamalardan gördük ki; AKP ekonomide seçim odaklı olmayan hiçbir adımı atmaz. Bu nedenle yeni krediler aynı zamanda erken seçim habercisi olabilir.
KGF kaynaklarının yüzde 79,6''sı, KOBİ kredilerine gidiyor. 2018 seçimlerinde KOBİ kredileri bol keseden dağıtıldı. Bugüne kadar toplam kredi miktarı 900 milyar lira oldu. Bir karşılaştırma yaparsak, 2018 Türkiye bütçesi 762,8 milyar lira idi.
Üstelik KOBİ''ler aldıkları kredilerle yatırım yapmadı. Zira, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve hükümete güven gibi yatırımların gerektirdiği altyapı sorunları var. KOBİ''ler bu kredileri tüketimde kullandı. Bu nedenle tüketim mallarında ithalat talebi arttı. Bu da cari açığı artırdı. Ayrıca enflasyonu tetikledi. Dahası KOBİ''ler bu kredilerle yatırım yapmış olsalardı, gelir artışı olacaktı ve bu krediler geri ödenmiş olacaktı.
Özetle; KOBİ kredileri ile ekonomik istikrar hesabı tutmadı.
Öte yandan, takipteki krediler ortalama oranı yüzde 4 olduğu halde KOBİ kredilerinde bu oran yüzde 6''dır. Üstelik de Hükümet KOBİ kredilerinde takibi durdurdu. Yani tüm risk KGF''de kaldı.
Kredi Garanti Fonu''nun yüzde 28,3''ü TOBB yüzde 28,3''ü de KOSGEB''indir.
Normalde ülkeler destek kredilerinde Hazine''den bankalara faiz farkı öder. Bu yolla faiz farkı topluma sosyalize edilmiş olur. Biz ise işin hüllesine gitmişiz. Kredi Garanti Fonu kurmuşuz. Kredi alan işletmelerin riski diğer işletmelere aktarılmış oluyor.
TOBB gelirini, üyeleri olan ticaret odaları, sanayi odaları ve borsalardan sağlar. Bu Odalar da kendi üyelerinden aidat alır. Eğer kredi alan KOBİ işletmesi bu krediyi geri ödemezse, yükün bir kısmı TOBB''da kalır. Yani maliyet diğer işletmelere yayılmış olur.
Aynı şekilde, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) de Türkiye''deki küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonomideki rolünü ve etkinliği ile rekabet güçlerini artırmak ve sanayide entegrasyonu sağlamak amacıyla kurulmuş kamu kurumudur. KOSGEB de TOBB gibi kredi borcunu ödeyemeyen veya ödemeyen işletmelerin yükünü alarak, diğer işletmelere yapılacak hizmetleri daraltmış oluyor.
Yani haksız rekabet oluşuyor.
Zaten siyasi iktidar, odaları parti şubesi gibi kullanıyor. Söz gelimi İstanbul Ticaret Odası''nın 400 bin üyesi var. Bunlar yüksek aidatlar ödüyor. Ama İTO başkanının kim olacağını Cumhurbaşkanı işaret ediyor. İTO araştırma fonlarını tamamıyla siyasi yandaşlara ve ideolojik militanlara veriyor. Üyelerin yararlandığı mekanlara içki yasağı getiriyor. Üst düzey çalışanlar birkaç yerden maaş alıyor.
Gerçekte yarı kamusal kurumlar olan odaları AKP ajanı olmaktan çıkarıp, tarafsız ve üyelere hizmet eden bir kuruluş haline getirmek gerekir.
Hükümetlerin, TOBB kaynaklarını KGF aracılığı ile seçim odaklı ve riski yüksek olan kredilerde kullanmasına karşı, üyelerin de yargıya gitmesi ve ödediği aidatların meslek dışında popülizm amaçlı kullanılmasına itiraz etmeleri gerekir.