KKTC aleyhine iğrenç kampanya devam ediyor
Medyada geçtiğimiz hafta KKTC ile ilgili paylaşılan manşetler oldukça can sıkıcıydı. Kendini bilmez ve bana göre ilgi çekmeye çalışan bir vatandaş mahkemeye başvurarak evinin yakınındaki camilerden ezan okunmasını engellemeye çalışmış, mahkeme ise ikinci bir emre kadar söz konusu camilerdeki hoparlörlerden yayın yapılmasını engelleyen bir karar üretmişti. Türk basınının önemli bir kısmı bu üzücü olayı maalesef saptırarak ve abartarak vermeyi tercih etmiştir. Can sıkan manşetlerin bazıları şöyledir: 'KKTC'de Ezan Yasak Mı?', 'KKTC'de Ezan Yasaklandı', 'KKTC'de Ezanlar Susturuldu', 'Camide Ezan Yasak', 'KKTC'de 3 Camide Ezan Yasaklandı'. Atılan manşetler de en az işgüzar vatandaşın davranışı kadar yersizdir. KKTC'de ezanları durdurmak mümkün değildir. Böyle bir şey söz konusu olmamıştır, olmayacaktır.
Türkiye'de bir kısım medya, özellikle son dönemde, Anadolu halkı ve Kıbrıs Türklerinin arasını açacak, soğukluk yaratacak şekilde yayınlar yapmaktadır.
Kıbrıs Türkü Atatürk'e bağlıdır
Aklı başında olan herkes Kıbrıs Türklerinin çoğunluğunun Türkiye'ye bağlı olduklarını çok iyi bilir. Kıbrıs Türkü Müslümandır. Kıbrıs Türkü Atatürkçü'dür ve Atatürk Devrimleri'ne bağlıdır. Mukavemetçi Kıbrıs Türkü Kıbrıs'ın Osmanlı tarafından İngilizlere devredildiği 1878'den beri adada Türklük ve Müslümanlık mücadelesi vermektedir. Mücadelemiz bayrak içindir. Ezan içindir. Türklüğün bu kutsal topraklarda ilelebet devam etmesi içindir. Türkiye'nin ve Anadolu'daki kardeşlerimizin desteği olmasa bu mücadele, devletimiz KKTC'nin kurulması ile taçlandırılamayacak, Kıbrıs Türkü, Rum-Yunan ikilisinin sayısız soykırım teşebbüsüne karşı koyamayacak ve çoktan yok olup gidecekti. İçten ve dıştan emperyalist Batı tarafından beslenmekte olan şer odakları Kıbrıs'ın Yunan olması için inanılmaz gayret içerisindedir. 2004'teki gibi bir anlaşmayla Kıbrıs Türkünün ipini çekme hazırlığı vardır. Rum tarafı masada anlaşmak için oturmamaktadır. Üyesi oldukları AB ve destekçileri BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri sayesinde Kıbrıs'ın tamamını ele geçirmenin planını yapmaktadırlar. Hiçbir takvime bağlanmadan, önü açık müzakerelerle zamana oynayan Rumlar, en uygun zamanda hedeflerine ulaşmak için sabırla mücadele etmektedir. Kıbrıs Türkü olarak gözümüzün önünde oynanan bu oyunlara karşı uyanık olunmalıdır.
Rumu, Yunanı, Emperyalist kahpeleri anladık da, Türk basınındaki kendini bilmezlere ne demeli? Yakın zamanda KKTC'nin olası bir anlaşma sonrasında AB ile entegrasyonu çerçevesinde başlatılan Euro'ya geçiş çalışmaları da aynı odaklar tarafından bilinçli bir şekilde yanlış aktarılmıştır. Manşetleri hatırlayınız: 'KKTC Avro'ya geçiyor', 'KKTC'den Tarihi Karar: Yavru Vatan Kopuyor', 'KKTC Türk Lirası'nı Bırakıp Euro'ya Geçiyor', 'KKTC TL'den ve Türkiye'den Vazgeçiyor'.
Bu maksadını aşan ve gerçeklerle uyuşmayan manşetlere üzülmemek elde değildir. Ne KKTC'nin ne de Kıbrıs Türkünün Türkiye'den koptuğu vardır. Türkiyesiz yolumuza devam etmemiz mümkün değildir.
Batı tarafından yıllardır ambargo ve izolasyonlar altında yaşayan Kıbrıs Türkünün dünyaya açılan tek penceresi Türkiye olmuştur. Bireysel olarak alınan Rum pasaportları ve AB pasaportları ile dünyayla entegre olduklarını zannedenler yanılmaktadırlar. Kıbrıs Türkleri, ayrı bir halk olarak, çağdaş haklara sahip olmadan, dünya tarafından adaletli bir şekilde kabul görmeden mücadelemiz bitmeyecektir. Kıbrıs Türkünün adadaki varlığının teminatı olan Türkiye ve Anadolu'daki kardeşlerimiz ile sağlam olan ilişkilerimizi bozmaya yönelik tüm çalışmaların sonuçsuz kalması için uyanık olmalı, oyuna gelinmemelidir.
Müzakerede kritik eşikteyiz!..
Kıbrıs'ta sürdürülmekte olan müzakerelerde en kritik safhadan geçilmektedir. Hedef Mayıs 2016'dan önce sorunu çözmektir. Şu veya bu şekilde bir sonuç muhakkak alınmalıdır. Müzakerelere sonsuza kadar devam edilmeyeceği Rum-Yunan ikilisine anlatılmalıdır. Rum tarafı olası bir anlaşmada Türk askerinin adadan ayrılmasını, garantilerin ortadan kalkmasını, Rumların mallarına dönmelerini ve adaya Türkiye'den gelip yerleşenlerin geri gitmesini talep etmektedir. Derogasyonlara karşı çıkmakta, dönüşümlü başkanlığı reddetmektedir. İki bölgeli-iki toplumlu federal çözüm modelini sulandırmak için elinden geleni yapmaktadır. İşte tam da bu kritik aşamada Türk basınında başlatılan kampanya iç cephemizi zayıflatmaya ve Türkiye'de olumsuz algı yaratarak Kıbrıs Türküne olan güveni zedelemeye yöneliktir. Türk halkı sansasyonel ve manipülatif yayın yapan medyaya dikkat etmeli yazdıklarına itibar etmeyerek, bunları lanetlemelidir.