Kitap yazmak ciddi iştir
Arşiv tozu yutma, birebir görüşme, okuyup araştırma, sahaya inme gibi habercinin olmazsa olmazlarına da veda edildi ileri demokrasiye terfi edince. İnternet teknolojisi ve Google hazretleri sağ olsun. Doğruluk süzgecinden geçmeden her türlü dokümanı bilgi adı altında kolayca önümüze koyuyor.
Benim için kitap ciddi iştir, söz uçar gider ama yazı baki kalır gerçeğinden hareket ettiğim için kitap konusunda hassasımdır. Kimilerine göre tembelliktir benim hassasiyetim. Geçtiğimiz günlerde gözlerim kan çanağına dönmüş vaziyette sevgili Emin Çölaşan’a gidip Teğmen Çelebi için hazırladığım kitaba önsöz yazdırmak istedim. Emin ağabey bilge adamdır, adam gibi adamdır. “Yavuzcuğum çok yorgun görünüyorsun. Son tashihleri yapmadan önce yazdıklarını demlemeye bırak, o demlenirken sen dinlenirsin. Bir müddet sonra yeniden oku. Hataları düzeltmek için fırsat yarat” sözleri ile engin tecrübesini paylaştı. Diyarbakır’da devam etmekte olan Cemal Temizöz, Hasdal’daki tutsak Teğmen Mehmet Ali Çelebi için yazdıklarımı demlenmeye bıraktım. Ama bu ayın sonunda inşallah basılmış olacak. Heyecan ve ilgiyle bekleyenlere duyurulur. İtibar infazının moda olduğu dönemde yalan ve iftiraların hesabını sormak için yargıya gitmek de çoğu zaman çare olmuyor. Biriken dosyalar yüzünden mahkemelerden kısa sürede sonuç almak zor. Ama ömrü boyunca hukuka güvenmiş, hukuksuzluk yüzünden altı yıl cezaevinde kalıp beraat eden değerli büyüğüm Nevzat Bor geç gelse de adalete güvenerek, basın yoluyla hakaret edenleri mahkûm ettirdi. “Derin Devlet Oldu Devlet” adındaki sözde kitapta o sırada cezaevinde olan Nevzat Bor ile ilgili bir sürü ipe sapa gelmez şeyleri yazan Belma Akçura’nın hakkında verilen üç ay hapis cezasını Yargıtay 4. Dairesi temyiz etmedi. Lafa gelince demokrasiden hukuktan dem vuran liberal tayfa bu cezaya ateş püskürüyor. Belma Akçura’ya verilen cezayı köşesine taşıyan Amberin Zaman “Adaletin Bu mu Dünya” başlıklı yazı ile Akçura’ya destek veriyor. Yetmiyor Mehmet Ali Birand, “Şimdi bunun neresi suç. Bir gazeteci bunları da mı yazmayacak. Bir yazar kendini mahkemelerden, savcılardan korumak için kendisine sansür mü uygulayacak. Böyle şeyler gerçek demokrasilerde olmaz” diye Akçura’ya koltuk çıkıyor. Son bir yılda Türkiye’nin en başaralı haber sitesi haline gelen gazete5.com’un sahibi Reşat Bey hatırlatmasa kara propagandanın ittifakından haberdar olmayacaktım. Reşat Bey, “Bu olay milliyetçi, ülkücü bir gazetecinin başına gelse böylesi bir ittifak oluşabilir miydi?” sorusu ile yaramıza tuz bastı. “Biz elimizdeki karayı her önümüze gelene çalmayız ki” diyerek savunmaya geçtim ve yeni yılın ilk yazısında bunu okuyucularımızla paylaşmak istedim.
Pazar günleri eskisi gibi tembellik yapamıyorum. Son bir aydır Flash TV’de pazarları 14.30’da başlayan Uzlaşma adlı programın tiryakisi oldum. Saygı değer dost Dr. Ramazan Aydın’ın hazırlayıp sunduğu programda geçtiğimiz hafta Prof. Dr. Ümit Özdağ, bir dönemin ‘Tank Hasan’ı şimdiki liberal demokrat Hasan Celal Güzel’e ders vermişti. Bu hafta Türkiye’nin son elli yılının değerli devlet adamı Kamran İnan dış dünyada güvenirliğimizi nasıl yitirdiğimizin altını çizdi. Sanıldığı gibi dış politikada eksen kaymasının olmadığını, çünkü ortada eksenin bile olmadığını vurgularken, 70 milyonun bindiği geminin pusulasının kaybolduğunu ifade etti. Dağılmakta olan AB’nin bir süre daha bütünlüğünü koruyabilmek için sanal düşman yarattığını ve İslami terör adını verdikleri kurgudan bahsetti. Uzun reklâm aralarına rağmen ekrana kilitledi beni. Kamran İnan’lara ne kadar ihtiyacımız olduğunu hatırlardım. Yüreğine sağlık Ramazan Hoca. Her gün kirlenen ekranlarda böylesi programlara hasret kalmışız. Pazar günleri 14.30’da Flash TV’yi izlemeyi unutmayın.