Kitabın saltanatı sürüyor
Elektronik yayım araçları ne kadar çoğalırsa çoğalsın; sözün kâğıt üstündeki egemenliği; bir başka deyişle, kitabın saltanatı sürüp gidecek. Ne internet, ne televizyon, ne radyo, ne de diğerleri kitabın tahtına oturamayacak.
Doğrudur; günümüzde yazıya elektronik bir ‘alet’içinden kolayca ulaşmak olanaklı. Yazıları bir ‘cam’a bakarak okuyabiliyoruz. Özellikle ‘internet’ gerçeği, bilgiye kanat taktı... Ne var ki, tüm bu gelişmeler, ‘kitap’gerçeğini yok edemeyecek.
Televizyonda bizlere birazcık düşünme payı bırakmadan uçup giden sözleri takip etme uğraşı; beyinin düşünme eylemine çelme takıyor. Yazılar ekranda sabit dursa bile, o ışıltılı cam hayal dünyanızı karartıyor... Oysa elinize aldığınız gazeteyi, dergiyi, kitabı okurken, okuduğunuz satırlarda durup, beyninize ulaşan bilgileri kendi yargılarınızla tartabiliyorsunuz; yeni fikirler üretebiliyorsunuz. (Burada açıkça yazmam gerekirse, sizleri bilmem ama; ben bilgisayar ekranında özellikle roman, öykü okumada zorlanıyorum. Okuduğumdan zevk alamıyorum.)
Kitle taşıma araçlarında kitap okuyan gençleri görüyorum. Dalmışlar okuduklarına, gözlerini kaldırmadan arada bir gülümsüyorlar veya derin bir hüzünle satırları takip ediyorlar; belli ki, okuduklarını yaşıyorlar. Kitapta, insanların hayal gücü daha bir büyüyor. Sözcük dağarcıkları daha bir kabarıyor. Konuşma yetenekleri içerik derinliğiyle daha bir gelişiyor. Diğerleri de bir biçimde insanın gelişmesinde etkili; ama, el altındaki yazı bambaşka! Kuşkusuz, çağdaş iletişim araçlarının bilgiyi yayma gücü, tartışmasız çok ilerledi.
“Teknolojinin ürettiği bilgi aygıtları mı, kitap mı?” gibi bir seçim, çok anlamsız olur. Elbette ikisi de yararlı. Ama bu yarar konusunda bir ‘ince’ fark var! Doruğa giden yollar çeşitlidir. Uçarak gitmek çok çekici ve de kolaydır. Oysa yürüyerek çıkmak gerçekten zor, gerçekten çok zahmetlidir. Burada şunu da düşünüyorum; doruğa giden yolu uçarak alan kişi, yol boyunca neler görür? Yukarıdan görecekleri elbette belli belirsiz görüntüler olacaktır. Oysa yürüyerek çıkanlar, o yolda pek çok ‘şey’ ile karşılaşacak; onları tanıyacak; dolayısıyla bilgi dağarcığı dolacak, ‘doruğun’ değerini çok daha iyi algılayacaktır... İşte, elektronik araçtan değil de, kâğıt üzerinden kitap okumak ‘doruğa’yürüyerek çıkmak demektir.
Ülkemizde kitap, tüketim sıralamasında hemen hemen hiç yok gibidir. Nasıl ölçmüşler bilmiyorum; ama, bilgi seviyemizin genel olarak 15 yaşındaki çocuğun seviyesinde olduğu söylenir. Gelişmiş batı ile aramızdaki fark, acaba çok otomobil, çok bilgisayar, çok telefon sahibi olmakla kapatılır mı? Suudi Arabistan’da, diğer petrol zengini ülkelerde kapatıldı mı? Ben, kitap tüketiminin, bir ülkenin gelişmişlik ölçütü olduğuna hâlâ inananlardanım, dersem, beni çağdışılıkla mı suçlarsınız? Dahası, dünyada bir üniversitenin ‘gücünün’ kütüphanesinin zenginliğiyle de ölçüldüğünü biliyoruz.
Rahatça söyleyebiliriz ki; kitabın saltanatı sürüyor ve sürecek!
İLİŞTİRİ: Bu hafta Elazığ’da şiirin bayramı var. Bu yıl Necip Fazıl Kısakürek adına düzenlenen 17. Hazar Şiir Akşamları, üç gün boyunca Türk Dünyasının şairlerini ağırlayacak. Türk Dünyasının gerçekten ‘hizmetkârı’ olan Prof. Dr. Turan Yazgan’a “Türk Dünyası Hizmet Ödülü” verilecek. Ben de bu köşeden gelen tüm konuklara hoş geldin diyor; Elazığlıları kutluyorum.