Kimlerle ‘Barışı zorlayacağımızı’ bilelim...
Anavatan Türkiye’nin, Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözümün bulunmasına katkı amacıyla önümüzdeki aylarda takınacağı tutumu belirlemek için 40’a yakın Büyükelçinin katılımıyla Dışişleri Bakanlığı’nda toplantı yapıldı. Toplantıda barışın sağlanması için aktif bir politika izlenmesine karar verildiği öğrenildi. Dışişleri Sözcüsü Burak Özügergin, “beyin fırtınası” şeklinde geçen toplantıda “Kıbrıs işini nasıl çözeriz?” sorusuna yanıt arandığını belirtti ve toplantıdan “Biz barışı zorlayacağız” mesajının çıktığını da bildirdi. Sözcü Burak Özügergin, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan olağan basın bilgilendirme toplantısında soruları yanıtlarken 23-24 Ekim günlerinde 30-40 Büyükelçinin katılımıyla gerçekleşen Kıbrıs toplantısına ilişkin bilgi verirken, Kıbrıs sorununun çözümü açısından önümüzde 5-6 ay bulunduğunu belirterek adada seçimlere girileceğini anımsatan Özügergin, Bakanlıktaki toplantının “AB sendromu” ile yapılmadığını vurgularken de “Bu Kıbrıs işini nasıl çözeriz? toplantısı idi” dedi. Burak Özügergin, AB’den sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın da katıldığı toplantıdan çıkan mesajın “Biz barışı zorlayacağız” olduğunu belirtti. Özügergin, önümüzdeki günlerde Kıbrıs konusunda “aktif” bir politikanın izlendiğinin görüleceğini de söyledi.
AKP iktidarının Kıbrıs siyasetini AB’ye tam üye olma hedefinin yönlendirdiğini bilmeyen yoktur. AB’den gelen telkinlerle Kıbrıs siyasetine yön verildiğinin yakın tarihimizde birçok örneğini hep birlikte gördük. Annan Planı’nın AB ve ABD dahil olmak üzere emperyalist güçler tarafından hazırlanarak bize dayatıldığını, sonradan tutulamayan ve gerçekleşmeyen bin bir söz ve vaatle bize kabul ettirildiğini yaşadık. Ankara’da gerçekleşen ’Kıbrıs’toplantısının her ne kadar inkar edilse de “AB sendromu” ile yapıldığı ortadadır. Türk Dışişlerinin Kıbrıs sorununu çok iyi bilen diplomatları olmuştur ve halen de vardır. Bu değerli diplomatlarımızın bazıları ile yaptığımız özel görüşmelerde, AKP’nin uyguladığı Dış siyaseti beğenmediklerini, günü birlik, hiçbir strateji ve vizyona sahip olmayan bir Dış politika uygulanmasından şikayetçi olduklarını hemen anlamak mümkündür. Görevde olan diplomatlarımız ne yazık ki izlenen yanlış dış politikamızı kamuoyu ile paylaşamamaktadırlar. Görevi sona eren, emekli olan birçok Büyükelçi ve diplomatımızın bugün AKP’nin dış politikasının başarısız olduğu konusunda hemfikir olduklarını izlemekteyiz. Dış siyaset kaygılarla yapılmamalıdır. Bilmem hangi başkentten gelen telkin ve ricalarla da yapılmamalıdır. Büyük Türk Milletinin çıkarları neyi gerektiriyorsa o siyaset onurlu bir şekilde yürütülmelidir. 86. yıl dönümünü kutladığımız Cumhuriyet’imizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dış siyasetini kılavuz olarak kullanmaktan çekinilmemelidir.
Her zaman vurguladığımız gibi Anavatan Türkiye’nin en haklı olduğu davası Kıbrıs Davası’dır. Şartlar ne olursa olsun Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs’ta ödün vermesi mümkün değildir. AB’ye üye olunacak diye Kıbrıs’ta ödün verilemez ve verilmemelidir. AB’nin bize ’Kıbrıs sorununu dayatması’ve ’bu sorunu çözün de gelin’demeye hakkı yoktur. Birçok AB üyesi ülke diplomatının da itiraf ettiği üzere Rum tarafının ’Kıbrıs Cumhuriyeti’adı altında, tüm Kıbrıs’ın tek meşru tarafı olarak AB’ye üye yapılması büyük bir hata idi. AB, Yunanistan’ın genişlemeyi veto tehdidine yenik düşmüş ve sorunlu Kıbrıs’ı üye yapmıştır. AB yaptığı yanlışı şimdi Anavatan Türkiye’nin ve biz Kıbrıs Türklerinin atacağı adımlarla düzeltmeye çalışmaktadır. AB’nin atmamızı istediği adımlar Kıbrıs Milli Siyasetimize ters düşmektedir ve bu adımların atılmaması için biz Kıbrıs Türklerinin elimizden geleni yapacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.