Kılıçdaroğlu, CHP’nin Obama’sı mı?
Türkiye’de, siyaset tarihinde ve CHP’de yaşananlarla ABD siyasetinde ve parti sisteminde yaşananlar sanki birbirine benziyor. Önce ABD’de olduğuna göre taklit ediyoruz. Son Amerikan seçimlerinde slogan haline gelen bir kelime vardı: Değişim.
Amerikan toplumunun başına ABD siyasi tarihinde önemli bir değişiklik olarak siyahi bir Amerikalı Obama seçildi. Aslında Amerikalıların değişimden kastı, ırk veya etnik farklılık değil, ekonomik ve yoksulluk üzerineydi.
Şimdi de bu heyecan anladığım kadarıyla, Cumhuriyet Halk Partisi’ni sardı. Öyle ki siyasi bir tuzağa düşürülen eski genel başkanları Baykal’ı bile bir kalemde silip yenisine sarıldılar. Suçlamaların asılsız olduğu açıklanmış olsa bile. Kral öldü yaşasın yeni kral hesabı.
Ama nedendir bilmem CHP’deki gelişmeleri ben endişe ve korkuyla izliyorum. Beni korkutan nedenlerin başında Türk basınının tutumu geliyor. Hatırlarsanız, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ göreve geldiğinde yapılan yayınlar çok benzetiyorum son yayınları. Başbuğ için yapılan yayın bugüne kadar hiç bir askere yapılmamıştı. Sonuç ortada.
İkincisi, Parti içindeki hizip. CHP inanılmaz bir hizip kaynağı. Hatırlarsanız, rahmetli Bülent Ecevit bu hizipleşmelerden kurtulmak için CHP’den istifa edip bir parti kurmuş ve onunla iktidara gitmişti. Şu son günlerde gelişmeleri televizyonlardan izlediniz. Diyeceksiniz demokrasilerde olur. Haklısınız da sizin de düşündüğünüz gibi demokrasilerde. Bizde değil.
Üçüncüsü, bana göre CHP gene bir entel partisi olma yönüne hızla dümen kırmış durumda. AKP ile rekabet edecek olan bir partinin halkla bütünleşmesi, onun dilini konuşup onun havasını soluması gerekir. Ben 2007 seçimleri öncesinde Mart ayında davet üzerine Türkiye’ye gidip siyasi partileri gezmiştim. CHP’nin durumu o zaman da iktidar olmaktan uzak bir emekli bürokrat partisiydi. Şimdi de öyle. Arada bir dekor olsun diye imam ve sendikacı var.
Şimdi gelelim değişim heyecanına. Aslında bir siyasi partiyi seçime taşıyan heyecan, iktidar için yeterli değil. Uygulamalar önemli, bir de uygulamalardaki kararlılık. ABD Başkanı Barack Obama, büyük umutlarla geldiği görevde şu anda hayal kırıklığı yaratmış bulunuyor. Bunun nedeni, Demokrat Parti’nin seçim öncesi işbaşına geldikleri takdirde düzeltebileceklerini tahmin ettiklerinden daha kötü bir ekonomi ve yönetim bulmuş olması. Ama halk bunu anlayışla karşılamaktan uzak.
CHP için de durum aynı. Biliyoruz ki Tayyip Beyin “teğet” geçirdiği ekonomi, çok kötü durumda. Bu enkazı CHP iktidar olması halinde onarabilmek için çok kararlı ve sert tedbirler alarak düze çıkarabilir. Yani özetle özel sektörde çok kişinin canı yanabilir. Ayrıca AKP’nin bürokrasiye yerleştirdiği hak etmeyen yandaşlarının da aynı kararlılıkla temizlenmesi gerekir. Bunda da sertlik ve kararlılık gerekiyor. Bu da uzun ve ince bir yol.
Ama Türkiye öylesine AKP ve Erdoğan’dan bıkmış ki, şu andaki CHP gelişmelerine sanki tek umutmuş gibi sarılmış durumda. Kemal Bey iyi bir insan olabilir ama iyi bir lider olup olmadığını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ben gene de AKP’ye beklediğim muhalefeti görememenin kuşkusunu yaşıyorum. İnşallah yanılırım.
Bugünün son konusu New York’taki milli maçta yaşanan İstiklal Marşı rezaleti. Amerika’da adettir, maç öncesi bir sanatçı tek
başına istiklal marşını söyler. Artık Amerikalı
olduk ya, Milli Takımın Çeklerle oynadığı
maç öncesi maçın açılışında yalın sesle
İstiklal Marşını Türkiye’yi Eurovision’da temsil eden Hadise söyledi. Söyledi de, söylemez olaydı. Ses detone, zaman zaman marşın kendi notasından çıkıp Avrupa’da bizi
temsilen söylediği göbek dansı dümtek teke döndü. Bilmiyorum ama bizler bunları hak etmiyoruz gibi geldi. Yurt dışındaki Türklerde milliyetçilik duygusu çok yüksektir, büyük tepki topladı Amerika’da.