Kıbrıs’ta 2010 boşa geçti...
2010 yılında Kıbrıs sorununun anlaşma ile sona ereceği hesabı yapanlar, bu hesabın tutmadığını bir kez daha gördüler. Değil 2010, müzakereler 3010’a kadar da sürse Rum tarafı mevcut duruşundan vazgeçmedikçe çözüm olmayacaktır. Rum’u iyi tanıyanlar, adayı Yunan yapma hedefinde olduklarını çok iyi bilmektedirler. Rum, Enosis ve Megali İdea ülküsünden vazgeçmemiştir. Müzakerelere sırf masadan kaçan taraf olmamak üzere oturmaktadırlar. Kıbrıs Türkleri olarak bizleri azınlık olarak görmekte ve bizden gasp ettikleri ortaklık haklarımızı iade etmek istememektedirler. Rum bizimle federasyon veya herhangi bir ortaklık kurmak istememektedir. Kapağı attıkları AB ve diğer Hıristiyan emperyalist güçlerin desteğiyle Anavatan Türkiye’yi adadan uzaklaştırıp adayı Helenleştirmek için varlarını yoklarını ortaya koymaktadırlar. Her Rum, adayı Yunan yapmaya ant içmiştir. Okullarında ve kiliselerinde Rumlara en iyi Türk’ün ölü Türk olduğu anlatılmaktadır. Rum’un beyni Türkleri azılı düşman olarak görmekte ve böyle yetişmektedir. Kuşaktan kuşağa Türk düşmanlığı genlerine yerleşmiştir. Bu hastalıklı düşünce yapısındaki Rumla anlaşmak maalesef mümkün değildir. 2. Cumhurbaşkanı Talat bile verdiği onca ödüne rağmen yoldaşı Hristo-fiyasko ile anlaşmayı, Kıbrıs’ı yeniden birleştirmeyi başaramamıştır.
2010 yılı boyunca “Yıl sonuna kadar çözüm” hedefi sık sık dillendirilmişse de bu mümkün olamamıştır. Gerek Anavatan Türkiye’deki yetkililer, gerekse de KKTC’de bizi yönetenler 2010 yılı sonuna kadar çözüm hedefinde olduklarını, çözüm olmaz ise de 2011’de herkesin kendi yoluna gideceğini defalarca tekrarlamışlardır. Ne var ki müzakerelere Ocak sonunda Cenevre’de devam edilmesi kararlaştırılmıştır. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon liderlerle yapacağı zirve sonrasında muhtemelen yeni bir müzakere sürecine girilecektir. Anavatan Türkiye ve Kıbrıs Rum kesiminde gerçekleşecek genel seçimler nedeniyle sürecin 2011 yılının üçüncü veya son çeyreğine kayması muhtemeldir. Dolayısı ile 2011 yılında da sonuç alınamayacağını söylemek zor olmayacaktır.
Müzakereleri bir yana bırakıp esas enerjinin Devletimiz KKTC’nin güçlendirilmesi ve tanıtılması için harcanması en doğru yol olacaktır. KKTC halkı ekonomik ağırlıklı birçok sorunla boğuşmaktadır. Memur, işçi, emekli, çiftçi, üretici, sanayici, esnaf ve zanaatkar kesimi hallerinden memnun değildir. Geçim sıkıntısı içerisinde olan birçok insanımız vardır. Ekonomik yapıda alınması gereken radikal tedbirler vardır. KKTC kalkınmakta olan bir ülkedir. Üretici muhakkak korunmalıdır. Üretim yapan tüm sektörlere kaynak yaratılmalı ve desteklenmelidir. KKTC’de üretilebilen malların ithalatının engellenmesi önemli başka bir adım olacaktır. Anavatan Türkiye 2011 yılını Kuzey Kıbrıs yılı ilan etmiş ve KKTC turizmine katkı koymayı hedeflemektedir. KTHY’nin batması turizme darbe vurmuştur. KKTC’ye uçan hava yolu şirketlerinin bilet fiyatları el yakmaktadır. Üniversitelerimiz bu yıl kontenjanları dolduramamıştır. Tarım ve hayvancılık sektörleri çeşitli sorunlarla cebelleşmektedir. Sanayici ve esnafın da çözülmeyi bekleyen sorunları vardır. Bütün bu sorunların aşılması için toplumsal dayanışma şarttır. Sanayi ve Ticaret Odaları; sendikalar ve sivil toplum örgütleri sorunların çözülmesi için hükümetle işbirliği yapmalıdırlar. Hükümet sorunlara daha duyarlı olmalı ve çözüm için daha fazla gayret göstermelidir. Ekonomik sorunlarını çözmüş bir KKTC’nin müzakere masasında daha güçlü duracağı unutulmamalıdır. Umudumuz 2011’in, boşa geçen 2010 yılını aratmamasıdır.