Kıbrıs’ın tamamında egemenlik hakkımız var
Anavatan Türkiye’nin ve biz Kıbrıs Türklerinin sadece Kıbrıs’ın kuzeyinde değil adanın tamamı üzerinde egemenlik hakkımız vardır.Bu Londra-Zürih ile Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş anlaşmalarında tescillenmiştir. BM bu anlaşmaları tanımaktadır. Anlaşmalar uzun diplomatik pazarlıklar sonucunda bölgedeki Türk-Yunan dengesini gözeterek imzalanmıştır.
Rum tarafının 1963 Kanlı Noel olaylarıyla adayı Yunanistan’a bağlama teşebbüsünün ardından BM’nin 4 Mart 1964’te aldığı 186 nolu Güvenlik Konseyi kararı bölgedeki Türk-Yunan dengesini Yunanistan lehine bozmuştur. 1963-74 arası Kıbrıs Türkü adanın yüzde üçüne sıkışmış, insanlık dışı şartlarda yaşamak zorunda kalmıştır. Eli kanlı papaz Makarios her fırsatta Kıbrıs Türkünü yıldırıp adadan göçe zorlayan siyaset uygulamıştır.
15 Temmuz 1974 Yunan Cuntası’nın desteğiyle yapılan darbe ile bir kez daha Enosis gerçekleştirme teşebbüsü 20 Temmuz Barış harekatı ile önlenmiştir. Garantör Anavatan Türkiye’nin haklı ve zamanında gerçekleştirdiği müdahalesi biz Kıbrıs Türklerini, bilmem kaçıncı kez, mutlak bir soykırımdan kurtarmıştır. Mukavemetçi Kıbrıs Türkü bu kabus dolu yıllarda yılmadan, bayrağı yere düşürmeden, ezan sesini susturmadan direnmesini bilmiştir.
Bütün bu mücadele adadaki egemenlik hakkımız için verilmiştir. Şimdi Rum-Yunan ikilisi bu hassas denge üzerine yeni oyunlar tezgahlamaktadır. Ekonomik olarak iflas etmiş Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan’ın son dönemde İsrail ve Rusya ile pekiştirdiği ilişkiler ada üzerindeki egemenlik haklarının ’tamamını’kendine mal etmeye yöneliktir. Anavatan Türkiye’nin ve biz Kıbrıs Türklerinin yeni oldu bittilere karşı tedbirli ve uyanık olmamız gereklidir. Egemenlik konusundaki gelişmeler yakından takip edilmeli ve gerekli tepkiler anında verilmelidir.
Rum tarafının Kıbrıs etrafında sözde münhasır ekonomik bölgeler ilan ederek petrol ve doğalgaz araması, uluslararası ihaleler açması, başta İsrail olmak üzere bölge ülkeleri ile işbirliği anlaşmaları imzalaması hep egemenlik iddialarını güçlendirmek üzere atılmış adımlardır.
Son günlerde Rus ve İsrail savaş gemilerinin sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin izniyle Kıbrıs karasularında tatbikat yapmaları ve sık sık Limasol limanına uğramaları Rum tarafının egemenlik konusundaki son oyunudur.
Rum adanın tek egemeni olduğu konusunda tüm dünyayı yıllardır kandırmaktadır. Kıbrıs sorununun özünde de zaten bu kandırmaca yatmaktadır. Dünya adada iki eşit ayrı halkın, iki ayrı egemen devletin varlığını kabullenmediği müddetçe sorun çözülemeyecektir. Rumun ısrarla savunduğu gibi Kıbrıs’ta tek halkın var olduğu, Kıbrıs Türkünün de sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin azınlık vatandaşları oldukları inanışı terkedilmedikçe sorun çözülemeyecektir.
Rumun oyununu bozmak Anavatan Türkiye’nin elindedir. Rum ve onun destekçileri Anavatan Türkiye’nin kararlılığı konusunda, Kıbrıs’taki egemenlik haklarından kesinlikle vazgeçmeyeceği konusunda ikna olmalıdırlar.
Sert tedbirler almadan, boş laflarla, meydan okumalarla bir yere varamayız. Siyasetimizde kararlı olduğumuz, haklarımızı cesurca savunduğumuz zamanlarda elde ettiklerimiz ortadadır. Kıbrıs Türkü özgürlüğüne ve bağımsız devletimiz KKTC’ye kararlı duruşu ve mücadelesi ile kavuşmuştur. Dünya ister tanısın, ister tanımasın KKTC vardır ve var olacaktır. Bundan sonraki süreçte yine kararlı olunmalıdır. Cesur olunmalıdır. KKTC’nin ve Kıbrıs Türkünün egemenlik hakkı sözkonusu olduğunda gereken anında yapılmalıdır. Rumun Kıbrıs’ın tek egemeni olmadığı, sadece lafla, boş beyanatlarla değil, kararlı icraatlarla gösterilmelidir.