Kıbrıs ve Türkiye...
Sevgili okuyucum; yurt dışındaki yurttaşlarımız Türkiye'mizdeki olan-bitenleri dikkatle izliyorlar. Söz gelimi ABD'de yaşayan okuyucularımdan değerli bilim insanı Sayın Vedat Batu bunlardan birisi. Yazılarımı dikkatle takip eden Sayın Batu, Kıbrıs görüşmelerindeki yanlışlar konusunda yazmamı istedi. Konuyu benimle paylaştığı metin o kadar güzeldi ki, o güzel metni -Sayın Batu'nun hoşgörüsüne sığınarak- siz değerli okuyucularıma da sunuyorum. Buyurun efendim okuyalım:
"Sayın Mevlüt Uluğtekin Yılmaz; şimdi size, izninizle, son Kıbrıs görüşmeleri vesilesiyle bir öneride bulunacağım: Biliyorsunuz, İsviçre'de KKTC yöneticileri ve Rum tarafı yöneticileriyle görüşmeler yapıldı. Kıbrıs Rumları öncelikle sınırlarda düzenlemeler ve Türk Askeri'nin Ada'dan çekilmesi konusunun kararlaştırılmasını istediler. Türk görüşmeciler, Rumların bu isteklerini reddettikleri için görüşmeler kesildi. Bunlar, benim Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti basınlarından öğrendiğime dayanıyor. Bu beni hiç şaşırtmadı. Rumların temel amacı Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamaktır. Bu, dün ne idi ise bugün de odur. Kıbrıs Türkleri'nin yaşadığı acıları 1960'lı yıllardaki lise ve üniversite öğrenciliğim sıralarından dün gibi anımsarım. Üniversitede iken Kıbrıslı bir sınıf arkadaşım vardı. Onların endişeleri bizim endişelerimizdi. Kıbrıs Türk gazetelerini zaman zaman izliyorum. Özellikle gazetelerindeki bazı genç köşe yazarları sanki Rumların Türklere karşı yaptıkları vahşetleri göz ardı ediyorlar gibi geliyor bana. Konuya, sadece Rumlarla birleşip AB'den yararlanma açısından bakıyorlar. Bu tür davranışlarıyla Türk Dünyası'nın büyük devlet adamlarından ve kahramanlarından merhum Dr. Fazıl Küçük ve merhum Rauf Denktaş'ın kemiklerini sızlatıyorlar. Türk Ordusu'nun Kıbrıs'tan değil çekilmesi, bu konunun tartışılmasının bile olmaması gerekir. Ben şunu anlamakta zorluk çekiyorum: İnsanın zekâsıyla alay edercesine; 'efendim, bu bölünmüş adayı birleştirelim' diyorlar. Türk ve Rum toplumları birbirlerinden nefret ediyorlar. Bu nefretin başlangıcı ta 1571'lere dayanıyor. Etnik orjin dil, din, kültür ve daha niceleri farklı olan ve birbirlerinden nefret eden iki toplum var. Bunu herkes biliyor. Ama yine, "Bu Ada'nın bölünmüşlüğünü ortadan kaldıralım" diyorlar. Bu samimiyetsiz ve kasıtlı söylemin nedenlerini merhum Rauf Denktaş 2006 Temmuzunda İstanbul'da bir TV programında gayet güzel bir şekilde açıkladı. Bu konuşması kolaylıkla internetten dinlenebilir. Türkler ile Rumların iki ayrı devlet olarak yaşamalarından başka çare olmadığını aslında herkes biliyor. 1974 harekâtı sırasında ABD Dış İşleri Bakanı olan Henry Kissinger de bu fikirdeydi. 1974'ten bu yana geçen süre içinde tek bir kurşunun atılmamasının temel nedeni, oradaki Türk Askeri'nin varlığıdır. Türk basınını internetten devamlı olarak izliyorum. Üzülerek söylemem gerekir ki, bu konuya Türk basınında yeterince yer verilmemektedir. Sadece haber sayfalarında yer verilmiş ve bir kaç köşe yazarı bu konuda uyarılarda bulunmuştur. Ayrıca, Kayseri Milletvekili Sayın Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu bu konuda TBMM'de geçen hafta düzenlediği basın toplantısında özellikle KKTC yöneticilerine önemli uyarılarda bulundu. Bunların dışında bir etkinlik görmedim. Bütün bu gelişmelerin ışığında, sizin de bir yazı yazarak ilgilileri uyarmanızı diliyorum.
Selâm ve saygılarımla...
Vedat Batu - Chicago"
Sayın Batu, konuyu o kadar güzel anlattınız ki; şimdilik benim yazmama gerek yok. Size en içten sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Güzel günleriniz olsun.
Ve Millî Düşünce...
Efendim, Başkent'imizdeki Millî Düşünce Merkezi'nin 52. Bilgi Şöleni'nin konusu "Osmanlı'da Devlet Teşkilatı" idi. Konuşmacı Prof. Dr. Tufan Gündüz, konuyu yoğun bir bilgi atmosferi içinde ve çok rafine bir üslupla anlattı. Kalabalık dinleyici kitlesinin tüm sorularına Sayın Gündüz çok gerçekçi yanıtlarlar verdi. İnanın Tufan Gündüz gibi değerleri tanıdıkça, ülkemin geleceğine olan güvenim daha da artıyor.
Esen kalın efendim.