Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Kıbrıs Türkü AB’ye mesafeli durmalı

Yunanistan’da yaşananlar, daha önce Güney Kıbrıs’ın Troyka tarafından kurtarılması ve diğer Avrupa Birliği(AB) ülkelerinin ekonomilerindeki sıkıntılar, AB’nin sağlam temeller üzerine kurulmadığını göstermektedir. AB’ye üye olmanın bir ülke için kurtuluş veya refah seviyesinin yükseleceği anlamına gelmeyeceği ortadadır. Yunanistan, AB reçeteleri çerçevesinde yürüttüğü kemer sıkma politikası nedeniyle batmıştır. İflasta, Yunan hükümetleri kadar, AB kurumları da suçludur. 340 milyar Euro’ya dayanan borçların altından kalkmak mümkün görünmemektedir. Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 177’sine denk gelen bu borcun kısa sürede ödenmesi mümkün değildir. Yunan halkı emperyal reçetelerin kurbanı olmuştur. AB’ye inananların Güney Kıbrıs ve Yunanistan’da yaşananlardan çıkaracakları çok ders vardır. Yunanistan Başbakanı Çipras’ın elinde sihirli değnek yoktur. Eski hükümetlerin yanlış ekonomi politikalarını, 5 aydır görevde bulunan Çipras’ın düzeltmesi beklenmemelidir. Yunan halkının yıllarca sıkıntı çekeceği, belki de AB Para Sistemi’nden, hatta AB’den de ayrılmak zorunda kalabileceği iddia edilmektedir.

Yıkım iyi tahlil edilmeli

AB sistemine inananlar ve üyesi olmak için çırpınanlar yaşananlardan gerekli dersleri çıkarmalıdır. Kıbrıs Türkü ve Anavatan Türkiye’de yaşayan kardeşlerimizin içindeki AB sevdalıları Güney Kıbrıs ve Yunanistan örneklerini, yaşanmakta olan yıkımı iyice tahlil etmelidirler. Hristiyan kulübü AB’ye üye olmanın öyle sanıldığı gibi avantajlı bir seçim olmadığı gerçeğiyle yüzleşilmelidir. İngiltere’nin 2017 yılında AB’den ayrılmak üzere referandum hazırlığında olduğu unutulmamalıdır.

Birçok sorunla boğuşan, alınan siyasi ve iktisadi kararların birkaç büyük ekonomi dışında hiçbir üyeye fazla da faydası olmadığı anlaşılan AB’ye üye olmanın akıl kârı olmadığının bilincinde hareket edilmelidir. Kıbrıs Türkünün bu andan itibaren AB’ye tam üye olunacak diye, önüne konacak emperyal planlara olumlu bakması beklenmemelidir. Muhtemel Kıbrıs çözüm planında, AB üyeliğinin sağlayacağı faydalar teraziye konmalı; ölçülüp tartıldıktan sonra, Kıbrıs Türkü ve Anavatan Türkiye’ye faydalı olacaksa kabullenilmelidir. Annan Planı’nda oluğu gibi sırf AB’ye üye olmak uğruna, yanlış bir yola girilmemelidir. AB değerlerinden daha çok, planda yer alacak, kalıcı, adil, yaşayabilir değerler manzumesine önem verilmelidir. AB havucu ile gözümüzü boyayanlara gereken cevap verilmelidir. Son yaşananlardan sonra, AB’nin sürdürülmekte olan müzakerelere etkin şekilde müdahalesine de kesinlikle izin verilmemelidir. Müzakereler, iflas etmiş Rum ekonomisi ile olası bir ortaklıkta biraraya gelmenin zararları da dikkate alınarak sürdürülmelidir.

Borçluyla ortak olunmaz

Haravgi gazetesinde yayımlanan bir haber bu bağlamda önemlidir. Haber’de Güney Kıbrıs’ın ay sonuna kadar 1,8 milyar Euro’luk vadesi gelmiş borcunu ödemesi gerektiği haber verilirken borcun büyük bir miktarının 863 milyon Euro ve 736 milyon Euro olan yurtdışı ve yurtiçi değerli kağıtlar ile diğer borçlarla ilgili olduğunu yazmıştır.

2016 yılında 736 milyon Euro, 2019 yılında 2,3 milyar Euro, 2020 yılında 2,1 milyar Euro ve 2017 yılında 1,5 milyar Euro’luk vadesi gelmiş borcunu ödemesi gerekeceğini de kaydeden gazete, Güney Kıbrıs’ın toplam borcunun 18,4 milyar Euro olduğunu belirterek, bunların büyük bir kısmının Avrupa Destek Mekanizması ve Uluslararası Para Fonu (IMF) kredileriyle ilgili olduğunu aktardı. Haberde Güney Kıbrıs’ın Avrupa Destek Mekanizması ve IMF’ye olan borcunun 8 milyon Euro’luk ilk taksitini 2017 yılında ödeyeceği de belirtildi. Borç batağındaki Güney Kıbrıs ile olası bir anlaşma çerçevesinde ortaklık kurulması bu borç yükü ile mantıklı mıdır? Güney Kıbrıs’ın bozuk ve iflas etmiş ekonomisi ile birleşmek doğru bir seçim midir? Türkiye’nin KKTC’nin kalkınması için yıllardır verdiği desteğin, olası bir anlaşma ile bir çırpıda heba edilmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Yunanistan’da ve Güney Kıbrıs’ta yaşananlar gözümüzü açmalıdır. AB’nin önümüzdeki süreçteki durumu ve geleceği dikkate alınarak, AB üyesi Güney Kıbrıs’la federal bir modelde ortaklık konusu bir kez daha gözden geçirilmelidir. AB içinde yaşananlar sonrasında ortaya çıkan şartların ışığında ‘konfederal’ bir yapının Kıbrıs Türkleri açısından en doğru model olduğunu anlamak güç olmasa gerek.

Yazarın Diğer Yazıları