Kerkük’te Türkümüz var!
Değerli dostum Salih Dilek -çok bilinen lâkabıyla ‘Salih Reis’ 1960’lı, 70’li yıllarda Ankara gençliğini Türk milliyetçiliği öznesinde örgütleyen, bilge liderlerden birisidir. Türk milliyetçilerinin özellikle dağıtıldığı; ‘marjinalleştirilmeye’ çalışıldığı şu ‘oynak’ zamanda da; sevgili Salih Dilek’in toplayıcı-toparlayıcı işlevine tanık oluyoruz. Kurduğu http://eskimeyendostlar.net/ adlı internet sitesiyle; sonsuzluğa göçen emektarlara anma toplantıları düzenlemesiyle; o hâlâ ’görevi’başındadır...
Salih Reis’in Irak Türkü şehitlerimizden Necdet Koçak için yazdığı metni sizlere sunmayı görev sayarım. Buyurun efendim okuyalım:
“16 Ocak 1980 günü, Irak Türkmenlerinin acısını ebediyete kadar unutamayacakları Kerkük’ün aziz evlâdı Necdet Koçak, Abdullah Abdurrahman, Rıza Demirci ve Âdil Şerif’in bizzat Saddam’ın emirleriyle idam edildikleri gündür. Aziz hatıraları önünde saygıyla eğilir ve Cenab-ı Hakk’ın huzurunda dualarımızın kabulünü dileriz.”
“Necdet Koçak, Türk Dünyası’nın en bahtsız topraklarında doğmuştu. Yıllarca zulüm ve baskı altında Kerkük’ün çalkantılı günlerinde dünyaya gözlerini açmıştı. Ona millî şuuru Irak Türkmen lideri Ata Hayrullah aşılamıştı. İlk gençlik yılları Kerkük’ün fırtınalı günlerinde geçti. Tarihe Kerkük Katliamı olarak geçen tüyler ürpertici vahşet sahnelerini bütün acılığı ile yaşamıştı. Bu yüzden 14-16 Temmuz 1959 günlerini unutamıyordu. Üç gün, üç gece süren bu soykırımında birçok Türkmen ileri geleni gibi Ata Hayrullah da şehit düşmüştü. Bu olay onda derin etkiler bıraktı. Yer ile gök arasında yalnız kalan Türkmen toplumunun Allah’tan başka kimsesinin olmadığını bir kenara yazmıştı. Mücadele ruhu daha fazla kamçılandı ve liseden sonra Türkiye’ye geldi. Hem Yüksek öğrenimini tamamlayacak, hem de Türkmenlerin yaşadıkları dramı her mahfilde anlatacaktı. Yüklendiği misyon belli olmuştu. Artık onun hayatı ve bütün varlığı Kerkük dâvâsı idi. Kerkük dâvâsını yaşama sebebi sayıyordu. Bu uğurda arkadaşlarını örgütlüyor, gece gündüz Kerkük’ü dile getiriyordu. Arkadaşları arasında birlik ve beraberliği güçlendirmeğe çalışması; durup dinlenmeden hemşerileri arasında fikir birliği sağlaması, hep Kerkük içindi. Dâvâ arkadaşlarına birlikte hareket etme ve dayanışma ruhunu aşılıyordu. İdealist kişileri kader, gönül ve ‘cep’ birliğine çağırıyor; bu hususta herkese örnek oluyordu. Kerkük için sevgi ve fedakârlık istiyor ve herkese karşı engin bir sevgi besliyordu. Kısa sürede herkesten saygı ve sevgi görmesi de bundandı. Samimiyeti, dürüstlüğü, erdemi, nezaket ve candanlığı ile toplumun en sevilen ve en sayılan şahsiyeti olmuştu.”
“Yurduna, baba ocağına, sevdiği topraklarına dönerken bile çizgisini hep korudu. Türklük gururunu en büyük asalet olarak gördü. İman dolu yüreği, Allah korkusundan başka bir korku tanımadı. Yiğit, korkusuz, kararlı ve haklı olduğu için hiçbir şeyden çekinmedi. Suçsuz olduğu hâlde kendisini idama mahkûm edenlerin haksız olduğunu biliyordu. Ölüme meydan okuması ve 41 yaşında idam sehpasına giderken arkadaşlarına “yola devam” demesi bundandı. Zaman onu haklı çıkardı. Ona kıyan eller cehennemi boylarken, onun ismi bir bayrak gibi Kerkük semalarında dalgalandı; sevgisi gönüllere kazındı. Adı Necdet Koçak’tı... Başı dik alnı apaktı!”
Sevgili Salih Reis’in yürek sızlatan yazısına ben de şu hoyratı (horyatı) ekliyorum:
Türkümüz var
Şarkımız türkümüz var
Bilsin ki unutanlar
Kerkük’te Türkümüz var!