Kemalizmin Türkçü ideoloğu ve Türkçülüğün tarihi

Siyasal Türkçülüğün en önemli temsilcisidir. “Demokratik Türkçülük” kavramı ona aittir. “Üç Tarz-i Siyaset” makalesi öyle bir çığır açmıştır ki, hâlâ o üç fikir akımının yani Osmanlıcılık, Türkçülük ve İslamcılığın ardından gitmektedir bu ülkenin aydınları. Antiemperyalist, devrimci, laik, halkçı, modern eğitimden ve din’de yeniden yapılanmadan yanadır. Kemalizm’in tarih felsefesine katkıları büyüktür. İlkçağ, ortaçağ, yeniçağ, yakınçağ şeklindeki bir bölümlenmeye ve vakanüvis tarihçiliğine şiddetle karşı çıkar.
Bunca ipucundan sonra, Yusuf Akçura’dan söz ettiğimi anlayamayan varsa, o, ne Türkçü’dür, ne de Atatürkçü.
Kemal Şenoğlu’nun, Kaynak Yayınları arasından çıkan “Yusuf Akçura Kemalizmin İdeoloğu” adlı kitabı okuyorum. Bilgilerimi güncelliyorum, hatta yeniden keşfediyorum bu büyük Türkçü’yü.
“Kemalizmin İdeoloğu” sözü öyle iş olsun diye söylenmiş bir söz değil. O günün Türkçülerini, Cumhuriyet el üstünde tutuyordu. “Taş kırılır, tunç erir, ama Türklük ebedidir” diyen eşsiz Atatürk de, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet Paşa da, Türkçü ve Türk Ocaklı idiler. Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra, kendisini ziyarete gelen Türk Ocaklılara Başvekil İnönü’nün dediklerine bakınız: “Vazifemiz Türk vatanı içinde bulunanları behemahal Türk yapmaktır. Türklere ve Türkçülere muhalefet eden anasırı kesip atacağız. Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız evsaf her şeyden önce o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır” (Bu sözlerle Türk Ocaklılara adeta görev telkin eden İsmet Paşa, 1944’te onları ne yazık ki tabutluklara kapattı).
Akçura bu Cumhuriyet’in düşünsel alt yapısını oluşturan başlıca aydınlardan biridir. Yusuf Akçura’ya göre Halkçılık, Milletin, fertler veya sınıflara mahkûm olmamasıdır. Yani ne kapitalizm, ne kolektivizm. Çağdaş bir demokratik devlet ise ancak milli burjuvazi eliyle kurulabilecektir. Akçura bu gerçeği bu ülkede ilk görenlerdendir.
Bu kitabı tanıtırken, Kaynak Yayınları’nın bir başka kitabı aklıma geldi, ondan da söz ederek Akçura’nın ruhunu şad edeyim.
Yusuf Akçura’nın “Türkçülüğün Tarihi” adlı önemli eserinden söz ediyorum. Günümüzün Türk-İslam sentezcilerinin kimyalarını bozacak nice gerçekler var bu kitapta. Sözgelimi Akçura, Sırat-ı Müstakim Dergisi’nde Marks’ı savunmuştur, 1916 Temmuz’unda Zürih’e giderek Lenin’le görüşmüştür. Sözgelimi Tarihte Türkçülüğün ilk temsilcisi Nazım Hikmet’in dedesi Mustafa Celalettin Paşa, dil’de Türkçülüğün ilk temsilcisi de Ahmet Vefik Paşa’dır. Şıpka Kahramanı Türkçü Süleyman Paşa’nın Öztürkçe bir ilmihal kitabı yazması büyük bir devrimdir o günlerde. Cevdet Paşa, İslam Fıkhını Türkçeleştirmiş, Kısas-ı Enbiya ile Türkçülüğe hizmet etmiştir aslında. “Kur’an-ı Kerim” adlı şiiri yazan Türkçü Mehmet Emin Yurdakul, Kur’an’ı bir ana, İslam’ı ise “düşün sonra inan” diyen hayır, merhamet ve akıl dini olarak niteler.
II. Abdulhamit’in Türkçe ve Türkçülük yasağına ilişkin de çarpıcı örnekler bulunuyor bu kitapta. Türkçüler, Türkçe makale yazmaktan men edilmişlerdir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi bile Vezir Hanı’na hapsedilmiş, meşrutiyetle serbest kalabilmiştir.
Bu eserde Türk Derneği, Türk Yurdu Derneği, Dergisi ve Türk Ocağının tarihçeleri ve kurucu listeleri de var.

Yazarın Diğer Yazıları