Kemalist düşmanı Çandar Apoist! oldu
Düne kadar “benim teröristim” deyip himaye ediyorlardı satırlarında... Şimdi “benim tatlı Kürt milliyetçim” diyorlar PKK için!
Soğuk bir şaka değil; baksanıza Cengiz Çandar’ın aşağıdaki satırlarına: “PKK-BDP’nin ideolojisi de, çekirdek önder kadrosu da, ’Kürt solu’nu ifade ediyor.
‘Kürt solculuğu’, tıpkı Türk solculuğunun büyük ölçüde Kemalizm ve ulusalcılıkla harmanlanmış olması gibi, bir nevi ‘Kürt Kemalizmi’ ve ’Kürt ulusalcılığı’ ile harmanlanmıştır ve Kürtlerin bunca yıl inkâr, asimilasyon ve zulme maruz kalan bir halk olmalarından ötürü, doğal olarak, ’Kürt kimlik vurgusu’ ön plandadır, ama bu, PKK-BDP’yi ’etnik milliyetçiliğin temsilcisi’ gibi algılamamızı gerektirmez.
Hele, PKK-BDP’yi MHP ile, ve en vahimi Ergenekon ile aynı kategorizasyon içine oturtmamızı hiç gerektirmez.”
Yasalarda öngörülen şartlara uygun olarak kurulmuş, hali hazırda TBMM’de millete vekalet eden bir siyasi parti (MHP) hakkında sırf “milliyetçilik” ideolojisinin siyasal temsilcisi olduğu için “katli vacip” konumlandırması yapan algı mühendisleri, PKK’nın eli kanlı, silahlı, bombalı, dehşetengiz bir terör örgütü olduğunu es geçip onu bir “ulusal/milli sol hareket” olarak ayakta alkışlıyorlar...
Üstelik “Kürt solu” ulusalcılıkla harmanlanabilir ama “Türk solu” diye bir şey olamaz; “enternasyonel” olmak mecburidir; olmayanın sonu Silivri’dir!.. Üstelik “Kürt kimlik vurgusu” bir “hak”tır, lakin her yanı işgale uğramış bir vatanda bağımsızlık savaşı verirken Mustafa Kemal’in “Türk kimlik vurgusu”nu öne çıkarması “faşizan” , “diktatoryal” bir tavır... Üstelik Kürtçülük etnikçilik sayılmaz, ama Türkçülük dibine kadar kafatasçılıktır!
***
“Ekmek mi, bölünmezlik mi” sorusunun muhatapları, mutfak dolapları tam takır, açlıktan midesi sırtına yapışmış insanlar olunca güme gidiyor, görünmez oluyor haliyle Habur trajedisi. Ama bu ileri demokrasi; Habur’a bakarken gözlerine perde inenlere, yakındır Öcalan’ın da öyle allı güllü bir otobüsten halkı selamladığı günleri gösterecektir inşallah(!)
Cengiz Çandar
+++
Balkon tehdidi
TGRT spikeri Ziya Osman Açıkel, “balkon hatibi”ni referans göstererek“ileri demokrasi dersi” verdi. Bakın nasıl:
“Hele şu Bakanlar Kurulu kurulsun. Bir gideyim Başbakana ‘hayırlı olsun’ diyeyim. Ondan sonra aleyhte konuşmak neymiş bu beyefendi ile hesaplaşacağız. Hiç merakı olmasın. Artık çok şey değişti. Neler göreceğiz, neleeeer... Ne operasyonlar göreceğiz. Demirparmaklıklar ardında kimlerin olduğunu göreceğiz. Ben burdan söyleyeyim. Arkadaşın da zaten 2 çocuğu var babalarından uzun süre uzakta kalmasalar iyi olur!”
Z. Osman Açıkel
+++
Al gülüm ver gülüm ittifakı
Lütfen, bu satırlarımı bir kenara not edin, ileride beni ya teyit edin, ya da “büyük yanılgı”mı yüzüme vurun!
Erdoğan, katılacağı cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, tabii ki, cumhurbaşkanın görevlerinin güçlendirilmesini isteyecektir.
Hedefi başkanlık, olmadı yarı-başkanlık sistemidir.
Ne kadar geniş tabanlı ittifak ararsa arasın; CHP ve MHP, “başkanlık sistemi” için kendisine yardımcı olmayacaktır.
“Al gülüm ver gülüm!” dünyasında AKP’nin Başkanlık yolunda tek doğal müttefiki BDP’dir.
12 Haziran bu doğal ittifakın aritmetiksel çözümünü sağlamıştır.
“Al gülüm ver gülüm doğal ittifakı”:
Yerelde arttırılmış özerkliğe (siyasi karar alma yetkisine de sahip güçlü belediyeler) , merkezde tek elde toplanmış yürütmeye (Başkanlık sistemi) dayanacaktır.
Tabii ki, pazarlıkta kimse kendi talebinin azamisini alamaz.
Ama, Türkiye Erdoğan’ın gönlünde yatan “başkanlık sistemi” ile BDP’nin gönlünde yatan “demokratik özerklik” sistemi arasında bir yerlere oturacaktır.
Cüneyt Ülsever - odatv.com
+++
Biatçılar da defolacak mı
Her gazeteci yanlış gözlemler de yapar. Örneğin Habur rezaletinin milli duygular üzerinde etkisi olacağını tahmin edersiniz bu tutmaz. Siftah bile etmediğini söyleyip “ailecek açız” diye feryat edenlerin oy tercihi tahmininde yanılırsınız. “Bu iktidar çiftçiyi, hayvancıyı öldürdü, bir lokmaya muhtaç hale getirdi” diye ağlayanların muhalefete oy vereceğini sanır, yanılırsınız. İki üniversite bitirmiş üç lisan bilen kızının evde oturduğunu ağlayarak anlatan babadan etkilenirsiniz, yanılırsınız. 1 milyon 700 bin öğrencinin yaşadığı stresten sonra bir tepki oluşacağını tahmin edersiniz, yanılırsınız. İyi de bu tahminlerinde yanılanlara “Defolun, gazetecilik yapmayın artık” diye ayar vermeye çalışanlar, “MHP barajı geçemeyecek, CHP yüzde 21’i anca bulur” tahminleri tutmayanların yerlerinde kalmasını neden isterler ki?
Can Ataklı - Vatan
+++
Seçimin tek mağlubu gazetecilik
...Gazetecilik önce kendisini sorgulamak yerine parlamento yahut parlamento dışı muhalefeti sorguluyor şimdi. Onlara kalırsa sadece yine başkaları suçlu. Oysa bu manzarada başta onlar olmak üzere hepimizin sorumluluğu ortak. O yüzden artık bu ülkede gazetecilik yapılmaz demek yerine asıl şimdi gazeteciliği hatırlama zamanı. Bu seçimin bir mağlubu, hatta biraz ironik yaklaşırsak tek mağlubu gazeteciliktir çünkü.
Ümit Alan - Birgün
+++
Bana entelektüelini söyle...
Aslı Aydıntaşbaş seçim sonuçlarını yorumlarken hayıflanıyordu: “Entelektüellerin gündemiyle seçimin gündemi örtüşmüyor.” Söyler misin kimlerden bahsediyorsun? D&R’lardan başka kitapçılara girmeyi unutanlardan mı? Cinebonus’lardan başka sinemaların kötü koktuğunu düşünenlerden mi? Gazetecilerin kolayca içeri atılabildiğini Nedim Şener içeri girince fark edenlerden mi? Halkın sosyal karakterini, inançlarını, kültürünü bilmeyi “zihinsel kirlilik” olarak değerlendirenlerden mi?
Haşmet Babaoğlu - Sabah
+++
Sahtekârlık yapan eski İngiliz bakana sokaklarda çöp toplatıyorlarmış.
Hımmm... İngiltere’de bakanların sahtekârlık yapması suçmuş demek!
Fahrettin Fidan