Kemal Kılıçdaroğlu AKP’ye ağır yüklendi: Sırlarımızı bize değil ba
Geleneksel iftar yemeklerinin birine daha davetli olarak, Salı günü akşamı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuğuyduk. Medyanın Ankara temsilcileri ile birlikte yenilen iftar yemeğinde gündem maddeleri üzerinde geniş geniş sohbetler edildi. Ana konu ise artan terör olaylarından sonra CHP’nin Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırmasına AKP ve MHP’den gelen olumsuz tepkilerdi. Gördüm ki; CHP’liler AKP’den daha çok MHP’yi anlamakta zorluk çekiyor. Sofrada karşılıklı oturup geniş sohbet imkanı bulduğumuz Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, “MHP’nin AKP’ye sıkıştığı dönemlerde koltuk değneği olarak çıkması sıkıntılı bir durum. Anlamakta çok zorluk çekiyorum. Devlet Bey’i çok uzun yıllardır tanırım, sayarım ve severim. Parlamento dışında oldukları dönemde bile Meclis çalışmalarını çok yakından takip eder ve bizimle konuşurdu. Demek ki değişen bir şeyler var” dedi.
CHP’de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun politikalarına ve son tavırlarına da toplu bir tepki var. Lafı uzatmadan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorularımıza verdiği yanıtlara geçelim.
TBMM’nin olağanüstü toplantıya çağrılması: Eğer, sağlıklı çalışan bir demokraside bir ülkede olaylar olur ve olaylarda Parlamentoda grubu bulunan siyasi partiler bilgilendirilmezse o ülkede demokrasinin adı kapalı demokrasidir. Açık demokrasi değildir. Bizim ülkemizde kapalı demokrasi var. Şemdinli’de ne olup bittiğini kimse bilmiyor. Suriye’de bizim ülke bağlamında olan olayları Batılı gazeteciler, bizim gazetelerimize, bize aktarıyor ama kendi bölgemizde ne oluyor onu bilmiyoruz. Hükümet bu konuda hiçbir bilgi vermiyor. Bize tek seçenek bırakıyorlar parlamentoyu toplayın.
MHP, karşı çıktığını ifade etmiş. MHP’ye belki ek bilgi vermiş olabilir AKP hükümeti. Ama MHP, ek bilgi almadan kapalı rejimin olduğunu bile bile kendilerine bilgi verilmediğini bile bile AKP’nin getireceği çözüm önerilerine açıkça destek vereceğini de söylüyorsa o zaman AKP ile MHP masaya otursunlar terörün nasıl sonlandırılacağı konusunda kamuoyuna bilgi versinler.
Bu Parlamento gazi Parlamentosudur, bu Meclis gazi Meclisidir. Bu Parlamento ulusal kurtuluş savaşını yönetmiş bir Parlamentodur. Bu Parlamentonun olağanüstü toplanması, Türkiye’nin olağanüstü koşullarında doğaldır. Bir Başbakan eğer bu olağanüstü koşulları görmüyorsa, göremiyorsa kördür. İran’a, Suriye’ye, Irak’a, Rusya’ya, Çin’e bakın. Bütün bu olaylar ve o ülkelerden gelen söylemler nerede görüşülecek, nerede tartışılacak.
Öngörüsüz bir Başbakan vardır. Gerçekleri görmekten uzak bir Başbakan vardır. Biz Parlamentoyu toplayacağız kendisi gelmeyebilir kendisinin bileceği iştir.. Suriye’de olanlar, o olayların yarın Türkiye’ye sıçramayacağını kim garanti ediyor. Milli bir politika izlenmiyor o nedenle terörün yönlendirdiği bir AKP var. ‘Terör örgütünün kuyruğuna takılan’ diye bir ifade kullanmış, kendisine şunu sormak isterim. Oslo’daki görüşmeleri CHP mi yaptı? Oslo görüşmelerini hâlâ kamuoyuna açıklamayan kimdir?
Bizim bilmediğimiz sırları, başka ülkelerin bildiğini ve bizim hükümetin gidip onlara bilgi verdiğini gayet iyi biliyorum. Kendi Parlamentosuna bilgi vermiyor, yabancı Dışişleri Bakanlarına ellerindeki bütün bilgileri veriyorlar. Affedilecek bir olay değildir.
Kürt açılımı: Düşüncelerimizin akamete uğradığını düşünmüyorum. İleriki günlerde bu konuda bazı yeni adımlar atacağız. AKP ile CHP arası işbirliğinin bu sorunu çözeceği açısından benim bir inancım yok. Bunu açık yüreklilikle ifade edeyim. Buna inansaydık bir toplumsal uzlaşmadan söz etmezdik. Ama bu sorun iki siyasi partinin bir araya gelmesi ile çözülecek sorun değil.
MİT’in CHP’yi takip etmesi: Benim telefonlarımı, ailemin telefonlarını, çocuklarımın telefonlarını dinleyebilirler. Hiçbir şeyden korkmuyoruz. Benim çocuklarımın ne gemileri var, ne alışverişi var, ne ticaretle uğraşıyorlar. Ama umuyorum ve inanıyorum, insan oldukları için bir gün utanırlar, yaptıkları işin ne kadar utanç verici olduğunu öğrenirler ve bundan vazgeçerler. Telefonlarımın dinlenmesi ile ilgili hiçbir girişimde bulunmayacağım. Esad’ın Suriye’de yaptığı ile Erdoğan’ın Türkiye’de yaptığı arasında bir fark mı var?
Terör-Suriye-İran: Esad’ın Suriye hapishanelerinden çok sayıda PKK’lıyı serbest bıraktığı yönünde haberler var. Demek ki olaylardan önce Esad, PKK’ya karşıydı, tutukluyor, hapse atıyor, Türkiye’den yana bir politika izliyordu. Şimdi Türkiye’nin işlediği politikalardan rahatsız oldu PKK’lıları serbest bırakmaya başladı. Dönüp, AKP iktidarının kendisine sorması lazım. Bu tabloyu ortaya çıkaran güç nedir. İran Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması; biz Türkiye’nin içişlerine hiçbir ülkenin doğrudan veya dolaylı müdahale etmesini istemeyiz, biz kendimizi bağımsız ve özgür iradesi olan bir ülke olarak görmek isteriz. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı vermemizin temel nedeni de budur. Ama bugün geldiğimiz noktada kendi dış politikanızı başka bir ülkenin çıkarlarına endekslemişseniz sizin dış politikanız milli değildir. Bunu özellikle Sayın Bahçeli için söylüyorum. AKP’nin izlediği dış politika milli değildir. Gayrimilli bir politikadır. Gayrimilli politikayı desteklemek de milli politikayı desteklemek anlamına gelmez. Barzani’nin havucu ile Obama’nın sopası arasına sıkışan bir dış politika milli bir politika değildir.
Genelkurmay: Her konuda açıklama yapan Genelkurmay, sesini kesmiş. Uçak düştüğünde sabah öğlen akşam tutarsız açıklama yapardı.
Erdoğan- Davutoğlu: Sayın Başbakan, olağanüstü hali biz kaldırdık diyor. Bir Başbakan’a yalan söylemek yakışır mı? Olağanüstü hali Ecevit kaldırmıştır. Son kararname o dönem çıkmıştır. Aynı şekilde Kerkük’e giden İlk Dışişleri Bakanı deniyor, böyle bir yalan nasıl söylenir. Kerkük’e giden ilk Dışişleri Bakanı 1937 Tevfik Rüştü Aras, daha sonra 1955 Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, 1967 Süleyman Demirel, İhsan Sabri Çağlayangil, 1968 Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 1976 İhsan Sabri Çağlayangil, 1976 Fahri Korutürk, 1977 Süleyman Demirel.