Kazanmak her şeydir; demokrasi hiçbir şey
Bu hafta “sizden gelen” ilk yazı Nazım Peker’den. “Kazanan bizim listemiz olmazsa HSYK seçimlerinin sonucunu tanımayız” tipi AKP demokrasisini yazmış:
“AKP kurmayları bocalamaya başladılar. S.Erdoğan, her şeyin başının ve sonunun sandık olduğunu söyleyip,” Sandıktan çıktıysa saygı duyacaksın. Sandıktan çıkan milli iradededir ve önünde hiçbir engel olmamalıdır.“ Tezini savunurken bizler de, bu savın yanlış olduğunu cumhuriyetin, bir kurumlar ve kuvvetler ayrılığının bileşkesi olduğunu söyledik.
(...)
Keser döndü sap döndü, gün geldi hesap döndü.
AKP, kendileri için olmak ya da olmamak olan hukuku iyice törpülemek ve yandaş yapabilmek içi var güçleriyle bir gayretin içine girdiler.
Danıştay seçimlerinde umduklarını bulamadılar. Vaat ettikleri seyyanen zam ve özlük haklarının iyileştirilmesi rüşveti de işe yaramadı.
12 yıldır hâkim ve savcı sınav sorularını cemaate çaldırarak; yargıya paralel yapıcıları doldur. Şimdi de itiraz et. Buna, timsah gözyaşları denmez mi?
Ekim ayı içinde yapılacak HSYK seçimleri, kâbusları oldu.” Ya kaybedersek? “ korkusu uykularını kaçırmakta!
(...) AKP ve kurmayları yine yan çizmeye ve kendilerine Müslümanlığı oynamaya başladılar. Neymiş efendim; ” Kendilerinin desteklediği grup kazanmazsa HSYK seçimlerini meşru saymayacaklarmış.
Hadi oradan!
Taşımalı eğitimde yemek sorunu
Ayhan Ongun, taşımalı eğitim gören öğrencilere okullarında verilen öğle yemeklerinin “Öğretmenevleri ve Turizm Otelcilik Okulları” na yaptırılmasına karşı çıkıyor:
“Ülkemizde eğitim alan yaklaşık 17 milyon öğrencinin üçte birine yakını taşımalı eğitim görmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı bu okullardaki öğrencilere öğle yemeği vermekte ve şimdiye kadar da bu işi ihale yoluyla bölgedeki toplu üretim izni olan yemek firmaları vasıtasıyla yapmakta idi.
Ancak son zamanlarda hangi gerekçeyle olduğuna ilişkin bir açıklama yapma gereği bile duymadan, bazı yerlerde Milli Eğitim Müdürlükleri ihaleye çıkmadan bu işi Öğretmenevleri ya da Turizm Otelcilik Okullarına yaptırmaktadır. Yemek üretimi çok kompleks, uzmanlık isteyen bir iştir.
(...)
Geleceğimizin güvencesi çocukların sağlıklı beslenmesi için gösterilmesi gereken özen ve duyarlılığın, asli işi yemek üretimi olmayan Öğretmenevleri tarafından gösterilmesi mümkün olmayacağı gibi bu hizmetin bu kurumlar tarafından karşılanmaya çalışılmasının mantığını da gerekçesini de anlamak mümkün değildir.
Birçok yerde açık araçlarla, tozlu köy yollarında yemek dağıtımı yaparak öğrencilerin sağlığıyla oynanmasına neden olan bu uygulama, aynı zamanda kamu ihale yasasına ve Öğretmenevleri Mevzuatına da aykırıdır. (...)”
Kim Kimdir?
Oğuz Hakan Göktürk, “Yeni Türkiye’yi kurma iddiasındaki bu kadroların kimlerden oluştuğunu” inceleyen ’Türkiye’de Kim Kimdir’kitabını anlatmış.
Okuyun; okumaya değer mi siz karar verin:
“...PKK terör örgütü devlete meydan okumakta, Atatürk büstünü kırmakta ve Türk Bayrağını yakma cüretini göstermektedir. PKK, güvenlik güçlerine füze fırlatmakta, kurşun sıkmakta, Türk askerini şehit etmektedir. Yol kesen, okul yakan, sözde kendi güvenlik güçleri ile İstanbul’da bile silahlı operasyon düzenleyen PKK terör örgütüne hiçbir devlet yetkilisi ses çıkarmamakta/çıkaramamaktadır.
... Toplum, cumhuriyet tarihinde eşine rastlanılmamış bir şekilde kutuplaştırılmış durumdadır.
... Türk Milletine karşı bu büyük ihaneti sahneye koyan kadroların ortak yönleri nelerdir? Bu kadrolar hangi niteliklerinden dolayı tercih edilmişlerdir?
... Türk Milletini, tarihinin en büyük kırılma noktasının eşiğine getiren, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekasını hiç olmadığı kadar tehlikeye sokan bu kadrolar kimlerden oluşmaktadır? Bu kadrolar hangi ölçülere göre seçilmişlerdir?
Bu ve benzeri tüm soruların yanıtı Türkiye’de Kim Kimdir’dedir.”
Çığlık çığlığa
Cemal Temizöz’ün tahliyesiyle birlikte Balyoz’dan sonra Ümraniye Davası’nda da tutuklu asker kalmadı ama TSK’yı hedef alan “kumpas”ın halen “5 asker, 1 kadın sivil memur” tutsağı var cezaevlerinde. Ve yine hâlâ “33 asker ve 2 TÜBİTAK görevlisi” için de yakalama kararı var.
Dolayısıyla “popülaritesini” kaybetse de “sessiz çığlık” dinmedi.
Bu durumda biz de, İstanbul Askeri Casusluk Davası ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurular -mağduriyetleri sonlandıracak biçimde- cevaplandırılana kadar devam edeceğiz, hukuksuzluk zulmüne kurban olanların attıkları çığlıkları duymanıza yardım etmeye. İşte geçtiğimiz hafta sonu atılan çığlığın özet metni:
“ Anayasa Mahkemesi’nden, Askeri Casusluk Davası sanıklarının ve E.Hv.Hak.Alb. Ahmet Zeki Üçok’un bireysel başvurularına acilen işlem yapması, Zirve Yayınevi Davası’na bakan mahkemeden de en kısa zamanda tahliye kararı vermesi beklenmektedir. (...) okulların yakıldığı, Atatürk büstlerinin parçalandığı, terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizle ilgili yeni iddianamelerin hazırlandığı şu günlerde, adalet ve hukuk için, Cumhuriyetimiz için, ülkemizin geleceği için mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.”