Kaynak'tan iki kaynak: İskitler ve Hunlar
İskit adının ilk geçtiği kaynak Asur kaynakları. 40. ve 50. pareleller arasında, Çin seddinden Tuna boylarına dek 7.000 km’lik geniş bir alana yayılan İskitlerin izlerine Kafkaslar, Anadolu, hatta Mısır’da bile rastlanıyor. Pers, Asur, Grek ve Çin kaynaklarında İskit, Saka, ve Sai olarak adları geçiyor. Arkeolojik buluntular ve yazılı kaynaklar araştırıldıkça İskit tarihi iyice aydınlanıyor ve aydınlandıkça da, Slav ve İran ihtimalleri kaybolup Türk’ün kutlu yüzü iyice belirginleşiyor. Bu aydınlanmada Türk bilim adamlarının (özellikle Orta Asyalı olanların) kapsamlı, yoğun ve ciddi çalışmalarının büyük payı var. Kazakistan’daki Esik Kurgan’da bulunan “Altın Elbiseli Savaşçı” üzerinde yapılan çalışmalar bunların en önemlilerinden. Kazak şair ve bilim adamı Olcas Süleymanov bu kurgandan çıkan İskit yazısını Türkçe olarak deşifre etti. 26 harften oluşan bu yazıda “Han’ın oğlu 23 yaşında yok oldu” deniyor. Süleymanov bu yazının Göktürk yazısının prototipi olduğunu ifade etti. Seyidov ise “Türk boyunun, özellikle Yakutların, Kazakların ve Azerilerin soy kökünde (etnik oluşumunda) rol oynayan Sakalar, yalnız ve yalnız Türk dilli olmuşlardır” tespitini yapıyor. Saka ve İskit dili de aynı dil zaten, Sakalar Türk-Ogur dil kökenli bir halk. Sadri Maksudî Arsal’ın yazdıkları ise bugün bile geçerliliğini olduğu gibi koruyor.
Kaynak Yayınları tarafından yayımlanan İskitler adlı eserin yazarı Prof. Dr. İlhami Durmuş. 207 sayfalık bu eserde İskitler her yönüyle incelenmiş. Ecdadını tanımak isteyen her Türk’ün kütüphanesinde bulunması gereken bu eserden özet bilgiler de sunalım: Gelenek ve Görenekleri: Domuz beslemiyorlardı. Pişmiş et, kısrak sütü ve kurutla besleniyorlardı. Mumyalama ve kurgan geleneği vardı. Ölü gömme adeti Göktürkler’inkine çok benziyor; ölülerine saygı gösteriyorlar, gerektiğinde ölüleri için de dövüşüyorlar. Evleri arabalarının üstünde idi. Bu bakımdan Hun ve Göktürklere benziyorlar.
Kaynak Yayınları’nın Türk okuruna sunduğu ikinci değerli kaynak, Atalarımız Hunlar adını taşıyor. Yazarı, bir Karaçay Türkü olan Sofi Tram-Semen. Asıl işi iletişimcilik olan Sofi Hanım’ın çeşitli konularda yayımlanmış çok sayıda eseri var. Sofi Tram-Semen, Hunları tüm tarihi boyutlarıyla ele almakla kalmıyor, Hun Türkleri’nin tarihi uzantıları olan Deşti Kıpçak Devleti’nin nasıl ortadan yok olup halkının nasıl Ruslaştığını da acı acı haykırıyor. Moğol tehlikesi sebebiyle Ruslarla işbirliği yapan Türkler daha sonra bu Ruslaştırmaya muhatap olmuşlar. Sayıları az da değil bu Türklerin, Sofi Hanım, bugünkü Rusların yüzde yetmişinin silah ve kanla Ruslaştırılmış Türk olduğunu iddia ediyor. Ruslar, bu durumun meydana çıkmaması için hem Çarlık, hem de Sovyet dönemlerinde Türkleri “Milli Yetersizlik Kompleksi” ne sokma gayreti için de oldular ve bir ölçüde başardılar da bunu. Ama artık bu olgu saklanamıyor.
Bu kitaptan da özet bilgiler sunalım: Hunlar’da soyadı var. Akraba evliliği yasak. Teslim olana dokunulmuyor, vatana ihanetin cezası ölüm. Hun dili Türkçe. Hunların bir yazısının olduğu, Kan-Tay adlı Çin Elçinin Kamboçya’ya yaptığı görev gezisinden sonra yazdıklarından anlaşılıyor: “Onların kitapları var, kütüphanelerini korurlar, yazıları Hun yazısına benzer” . Hun Kültürü gelişmiş ve baskın bir kültür, arkeolojik kazılar bunu kanıtlıyor. Kaplamalı mezarlar kültürü, Hun halkının etkileyici, estetik ve manevi yönünü gösteriyor.