Kayaya çarptılar...
Dönüştürülen Türkiye’de işe medya ile başlayanların yanlış hesapları Bağdad’dan değilse de meslek namusu olan “adam”ların kayasına çarptı. Senaryo ellerinde patladı.
Fakat söz konusu kişi ve kuruluşların tezgahtan vazgeçtikleri anlamına gelmiyor. Önümüzdeki günler belden aşağı vuruşlarla beraber “digital terör” unsuru üretilmiş sahte belgelerle sindirip, susturma gayretleri devam edebilir. Çiğ yemeyenin elbette karnı ağrımaz... Ancak Silivri’de tutulanların başlarına gelen unutulmamalı. Her ne kadar Anayasa Mahkemesi’nin son aldığı “yasadışı toplanan delillerin yok sayılma” kararı umut olarak nitelendirilse de iş oraya gidene kadar yıllar geçiyor. İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, 37 günlük hapis hayatının hesabını haklı olarak soruyor. Lakin sözde Balyoz Davası’nın her biri ak sütün içindeki ak kıldan daha temiz zanlıları Hasdal, Hadımköy ve Silivri’de iki defa 365 günü devirdi bile...
Geçtiğimiz hafta açık görüşte kucaklaştığımız Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Soner Yalçın, Turan Özlü, Deniz Yıldırım ve Hikmet Çiçek dört-beş yılı geride bırakırken suçlarının ne olduğunu anlayabilmiş değil. Her haliyle “Bir Amerikan planı” olduğu ortaya çıkmış davaların yerli işbirlikçilerinin intikam hırsı halen bitmiş değil. Türkiye’de kim Amerikan dayatmalarına karşı çıkıyor ve haksızlığı haykırıyorsa hedef tahtasına konuyor. Doğrusu Zaman gazetesinin medyadaki bazı yazar ve yöneticileri hedef gösteren haberi beni hiç şaşırtmadı. Karalanmak istenen isimlerden biri olan Arslan Bulut, bu ülkede emperyalizme karşı fikri alanda başkaldırının son yirmi yıldaki mimarıdır. Eğilmeyen, bükülmeyen kalemi ile yazdıkları; “yasama-yürütme-yargı” olarak bilinen “Kuvvetler ayrılığı”nca dikkate alınmış olsa memleketin başına bu çoraplar örülemezdi. O Bulut ki, MHP’nin ortaklığındaki hükümete bile isyan bayrağını kaldırıp, tahkim ve ikiz yasaların ihanet ile eşdeğer anlama geleceğini dillendirmiştir. Aynı Arslan Bulut’un 28 Şubat sürecindeki yazıları arşivde... Genelkurmay’dan gelenleri yazmakla itham edilen Bulut’u mahkemeye veren Hilmi Özkök’tür.. Yakın dostum Bulut, Türk Ordusunun başında bulunan Genelkurmay Başkanı tarafından mahkemeye verilmesine çok üzülmüştü. Gazeteciliği, yazarlığı, gerçek anlamda münevverliği yanında hukukçu kimliğin sahibi Bulut’a “günün birinde şeref madalyan olabilir” demiştim. Nitekim o dönem vesayet altına henüz girmemiş hukuk, Hilmi Özkök’ün talebini reddederek Bulut hakkında beraat kararı vermişti.
AKP’nin ABD’deki güdümlü kuruluşların programının aynısını aldığını, Türkiye’de faaliyet gösteren bazı kurumların ünlü “Opusdei” tarikatı ve Vatikan örgütlenme modellerini ortaya koyuşu birilerini telaşlandırmış olmalı. Kısacası bu defa sağlam kayaya çarptılar. Bulut’a çamur atmak için iftira lambaları güneşin ışığında patlayıverdi.
Beşiktaş’tan Çağlayan’a taşınmasına rağmen adliyeden sızdırma yöntemleri değişmiş değil. Henüz nöbetçi mahkemeye çıkmadan savcılık sorgusunu gazetelere servis edenler maharetlerini sergilemekten geri durmuyor. Zaman’ın kervanına Haber Türk’ün katılışını garipsediğimi belirtmek durumundayım. Asıl canımı sıkan ise listede isimleri olduğu halde yandaş saflarına katıldıkları için ifşa edilmeyenlerin telaşında... Delikanlıca çıkıp “o listede bizim adımız da var” demedikleri gibi kulağının üstüne yatanları biliyoruz. Nuri Elibol’un “Bırakın kullanılmayı; sövüp duruyordum” ifadeleri güldürüyor. 1984 yılında Etimesgut’ta aylarca gözaltında tutulan subayların arasında tanıdığım Nuri Elibol’un uzun süredir Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile işbirliğini başkentte bilmeyen yoktur. Tayyip Erdoğan’ın uçağında koltuk bulabilmek için uğraşılarına da tanık çok. “Bırakın yakın ilişkiyi, dönemin iki aktörü Şener Eruygur ve Aytaç Yalman’ın ’Sen nasıl bir Harbiyelisin? Bir Harbiyeli AK Parti’ye ve Tayyip Erdoğan’a nasıl destek verebilir’ diye tehditler savurdular” satırlarını sanırım savcılar da okumuştur. Madem öyle Nuri Elibol’u tanık olarak çağırsınlar da Pandora’nın kutusu açılsın görelim.
Ümit Özdağ Hoca’nın tarihi tespiti ile bitirelim; “Türkiye’nin sorunu; Türk Genelkurmay Başkanlığından yazı alan gazeteciler değil, yabancı genelkurmay başkanlarının psikolojik harp elemanları, nüfuz ajanlarıdır.”
Bu akşam Halk TV’deyiz
Arslan Bulut’un yakın köylüsü Anadolu topraklarının susturulamayan yazarı Nihat Genç ile Halk TV’de karanlığa ezan okumaya devam ediyoruz. Cuma günleri saat 21:00’da canlı yayında Cumartesi-Pazar tekrarları ile ekranda olacağız. Soru ve önerilerinizle beraber eleştirilerinizi de bekliyoruz.