Kasetçilerin telaşı...
Milletin vicdanını yaralayan, hukuka olan güveni bitme noktasına getiren “özel yetkili mahkemeler”in demokratik ülkelerde olamayacağını bizzat Adalet Bakanı’nın söylemesi malum odakları telaşlandırdı. TBMM’ye getirilen teklif ile özel yetkili mahkemelerin yetkilerinin sınırlandırılması, zaman içinde kaldırılması maddesi “özel yetkili gazeteciler”i de endişelendirmiş. Yasa henüz Meclis’te görüşülmeden ABD menşeli internet sitelerinden gizli dinleme kayıtları servise kondu. Askeri cezaevinde tutuklu olan generallere ait olduğu iddia edilen dinleme kasetleri yine “özel yetkili gazeteciler” tarafından “intikam almaya hazırlanıyorlar” çığlıkları ile köpükler saçarak yayınlanıyor. Söz konusu dinlemelerin yasal yoldan kaydedilmediği gibi delil olamayacağı tartışmaya açılmıyor bile. Daha da önemlisi bu dinlemeleri kim ya da kimlerin yaptığı sorusu gündeme dahi getirilmiyor. Yasaya göre tutuklu ve hükümlüler devletin koruması altındadır. Demek ki ceza ve tutukevlerinde devlet, kendisine emanet edilenleri koruyamıyor. Üstelik iddiaların odağındaki yer askeri cezaevi... Kolordunun içindeki yer... Yani askeri alan... Ve ülkenin güvenliğini yüklenen asker kendisini koruyamıyor. Karargâhı, mahremi dinleniyor... Kaldı ki bu yeni bir şey değil. Bu memleketin Genelkurmay Başkanlarının personeline yaptığı konuşma da servis edilmişti. Yurt içinde, dışında fark etmiyor. Asker çatır çatır dinleniyor. Yasaya göre Başkomutan olan Cumhurbaşkanı da dinleniyor. Daha birkaç gün önce Abdullah Gül’ün başyaveri Albay, Köşk’teki lojmanından, “dinleniyorum ve önlem alınmıyor” diye taşınmadı mı?
Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Genelkurmay, Başbakanlık, Yargıtay, Danıştay, muhalefet partilerinin genel merkezleri, TBMM, Milletvekilleri, yüksek bürokratlar, gazetelerin santrali, gazetecilerin evi, cep telefonları vs.’nin dinlendiği bir ortamda o ülkenin güvenliğinden bahsetmek abesle iştigaldir. Abesle iştigal edenlerin kuryeleri resmen tehdide başladı... TBMM’ye gelen yeni yasa teklifi üzerine AKP’ye seslenen bavulcubaşı “Sizin kasetleriniz yok mu zannediyorsunuz... O kasetler çıkmaz mı sanıyorsunuz” sözleri ile bir nevi şantaja başladı. Kaset üretimi ya da “digital terör”ün adresi olduğunu kimsenin inkâr edemediği diğer kaynak ise “Ya ters teperse... Ya yeniden darbe girişimi yaşanırsa...” feveranlarının yanında “AKP tabanı bu işten çok rahatsız” mesajı ile hükümete aba altından sopa gösteriyor.
Kendisine servis edilen evrakla beraber özel telefon görüşmelerini yayınladığı için ceza alıp milletvekili dokunulmazlığı zırhına bürünen bir diğeri de “basın özgürlüğüne aykırı” sözleri ile hukuksuzluğun devamı yönünde görüş bildiriyor. Nereden baksan iz’ansız, nerden baksan vicdansızca...
Gelelim daha genel kurula inmeden her haliyle “kadük” kalacağı anlaşılan yasaya... Her şeyden önce bu girişimin “keserin ve sapın günün birinde döneceği” gerçeği ile yapıldığıdır. Tıpkı MİT Müsteşarı’nı tutuklama girişiminde olduğu gibi... Günün birinde AKP’yi bile yargılayacağı endişesiyle yetkilerin sınırlandırılmasından başka bir şey değil. Kaldı ki Silivri’de devam etmekte olan hukuksuzluğu kapsamayacak gibi görünüyor. Nitekim Bülent Arınç, “devam eden yargılamalar sona erene kadar sürecek” sözleri ile baklayı ağzından çıkardı bile... İşin özeti “nasıl olsa milli-ulusal güçler büyük oranda tasfiye edildi. Geri kalanlar sindirildi. Gerekirse bir gecede yeni bir yasa çıkarır kıpırdayanları derdest ederiz” anlayışı ile günü kurtarma telaşından başka bir şey değil. Buna rağmen iktidar erkinin gizli ortakları “inisiyatif elden gidiyor”, “hissemiz tehlikede” diye düşünüp, telaşlanmaya başladığına göre atılan bu adımın olumlu sonuçlarını takip etmeye devam edeceğiz. Tabii ki “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” ihtimalini unutmuş değiliz. Aradan bu geçilirken Erdoğan’ın kasasındaki yeni anayasa tuzağının dayatmaları gündeme gelecek. Uyanık olmakta fayda var!