Kara harekâtının anlamı!
Türk Silahlı Kuvvetleri terör yuvalarına karşı bu kez karadan bir harekât yaparak bir süpürme operasyonu başlattı. Öncelikle bu harekâtın ABD’nin bilgi ve ilgisiyle gerçekleştirilen sınırlı ve kontrollü bir operasyon olduğunun altını çizmemiz gerekir.
Bu harekâtın PKK’yı gerileteceğinin ve hırpalayacağının herkesten daha çok DTP farkındadır. Kanla beslenen ve terör sayesinde var olabilen bu siyasi zevat, ne kadar rahatsız oluyorsa, yapılanlar o kadar isabetlidir. Olgunun bir yanı budur!
Diğer yanı da bu operasyonun fiziki yanından -PKK’yı ezmenin ötesinde- daha çok psikolojik etkisi önemlidir. Artık üstünlük Türk Silahlı Kuvvetleri’ndedir. Girilemez denilen yere girilmiş, vurulamaz denilenler vurulmuştur. Birilerinin “Havadan dağı taşı bombalıyorsunuz! Bunun etkisi olmaz” söylemlerinin de artık geçerliliği kalmamıştır.
Amerika’nın bir kara harekâtına izin vermeyeceğini söyleyerek teröristler için yaratılan psikolojik koruma ve direnç de bu operasyonla kırılmıştır. Teröriste açıkça “hiçbir yerde, hiçbir gücün himayesinde güvencede değilsiniz” mesajı verilmiştir.
Ancak bilmek gerekir ki, bu tür harekâtlar terör örgütlerini yok etmek için tek başına yeterli değildir. Hele hele bölge halkını açıkça terörize etme siyaseti izleyenler olduğu sürece terör, tam anlamıyla denetim altına alınamaz. İşin özü PKK’yı destekleyen dış emperyal odaklar bir yana, içeriden DTP ile bir kısım yazar/çizer ve onlarca STK olduğu sürece tamamıyla yok etmek mümkün değildir. Siyasiler dağa PKK’lı devşirmeye; yaygın medya “Kürt sorunu” ndan bahsederek terörizmin haksızlıktan doğduğunu kanıtlamaya devam ettiği sürece dağdaki PKK’yı ezmekle sorun bitmez. Çünkü terör yılanının başı kentlerdedir, televizyon stüdyolarındadır ve Ankara’dadır.
Ancak bu durum Kandil’e yapılan hava destekli kara harekâtının önemini, büyüklüğünü, sağladığı katkıları ve verdiği mesajı göz ardı etmeyi gerektirmez.
Operasyonun verdiği mesajları altı başlık altında toplamak mümkündür.
1. TSK bu operasyonla PKK’ya ve Barzani’ye bölgede ABD yalnız başına değildir ve oyunun kurallarını “ben de koyabilirim” demiş olmaktadır.
2. TSK; PKK’nın saldırıları ya da Barzani’nin tahrik, provokasyon ve ajitasyonlarını ciddiye almadığını “ben uygun gördüğüm zaman harekata geçerim” demiştir. Yani “müdahale zamanını ben tayin ederim” demiştir.
3. TSK; başta PKK olmak üzere bilumum dosta ve düşmana terör üslerini her istediği zaman diliminde ve her türlü iklim şartlarında vurabilecek güçte olduğu mesajını vermiştir. “Şartları ben tayin ederim” ve “işimi de iyi yaparım” demiş olmaktadır.
2. TSK; PKK’ya Suriye’deki El Muhaberat’ın, Irak’taki Barzani’nin ya da ABD’nin taşeronluğunun kendisine sürekli dokunulmazlık sağlayamayacağını, sorunun zaman ve şartlarla ilgili olduğunun mesajını vermiştir.
4. Barzani’ye mevcut konjonktürü ve Kosova’da meydana gelen gelişmeleri istismar ederek, Türkiye’yi hesaba katmayan bir oldu bittinin (Bağımsız Kürt Devletinin) sandığının aksine çok da kolay olmadığını göstermiştir.
5. Bu operasyonla Türkiye, Kerkük’ün statüsü ve Türkmenlerin durumu konusunun Kuzey Yönetimi’nin inisiyatifine terk edilemeyeceği yolunda da güçlü bir mesajı vermiştir.
6. TSK; bu harekâtıyla kış/yaz; yağmur/kar fırtınası; gece/gündüz şartlarında istediği operasyonu yapabilecek yeteneğe sahip olduğunu göstermesi bakımından da son derece önemlidir. Her türlü aygıtı, her şart altında kullanabilen, üstün bir koordinasyon ve organizasyon yeteneğine sahip bir silahlı kuvvetleri ABD hesaba katmazlık edemez! Diğer yandan ABD ile Türkiye arasında PKK konusundaki ilişkilerin bazı tereddütleri doğurduğunun da altı çizilmelidir. ABD’den bazı heyetlerin Türkiye’yi ziyareti, Dick Cheney -tam anlamıyla kriminal bir vakanın- yakında Türkiye’yi ziyaret edecek olması da bu bağlamda düşünülmelidir. Türkiye, Afganistan ve Irak’ta batağa saplanan, yakında da başkanını değiştirecek olan ABD’nin kendisini bir yerlere sürüklemek isteyeceğini bilerek gerekli tedbirleri almalıdır.
Büyük devlet politikası, büyük riskleri de almayı içerir. Ancak Türkiye başkalarının risklerini değil kendi milli çıkarlarının gerektirdiği hesaplı riskleri almalıdır. Bölgede kuyruk politikası izlemek Türkiye’nin tarihi misyonuna uygun düşmez. Bilmek gerekir ki, asker görevini iyi yaparak ancak muharebeyi kazanır, savaşı kazanmak ise diplomatların ve siyasilerin işidir.