Kapitalizm ya da Tanrısı olan komünizm! (08 Ekim 2008)
Amerikalılar Soğuk Savaş döneminde SSCB’de uygulanan sosyalizme “Tanrısız Komünizm” demeye bayılırlardı. Kendi sistemlerinin Tanrılı olmasıyla da övünürlerdi. Halbuki Nagazaki ve Hiroşima kentleri üzerine bir anda yüzbinin üzerinde insanın ölümüne neden olan atom bombasını “Tanrısız Komünistler” atmamıştı. Vietnam’da ve Kamboçya’da milyonlarca Tanrısız Komünisti öldüren de Sovyetler değildi. Bugün Irak’ta bir milyondan fazla insanın ölümüne neden olanlar da Tanrı’ya inandığını söyleyen Amerikalılardır. İşin özü şudur: Her iki sistemin de insanlık sabıkası yönünden birbirinden pek de farkı yoktur.
Her iki ekonomik ve siyasi sistemin de insan için insan tarafından değil; insana rağmen ve insan aleyhine olan uygulamaları ağır basmaktadır. Her iki sistem de ekonomik gücü kutsamaktadır. Her iki sistem de materyalisttir. Yine iki sistem de maddeyi (gücü) zalimleştiren -yani amaç dışı kullanan- özelliklere sahiptir. Birisinin içine düştüğü krizin diğerini akla getirmesi karşıt olmalarından değil ikiz kardeş olmalarından kaynaklanmaktadır. Pozitivist, rasyonalist, materyalist ve seküler içerikli olan iki sistem de Hıristiyan kültürünün yan ürünüdür ve Batılıdır.
Çok açıktır ki, herhangi bir sistem insan, toplum, doğa, hayvan ve yaratılış yasalarına aykırı bir örgütlenmeyle varlığını sonsuza kadar sürdüremez. Komünist ve kapitalist sistemler türlü çeşit uygulamalarıyla insan ve varlık istismarını esas aldıkları esasen kanıtlanmıştır. Kapitalizm insanlığa karşı özgürlük, serbest rekabet, açıklık, çoğulculuk, katılımcılık, demokratiklik vb. adı altında her anlamda tek tip bir sömürüyü dayatma (ABD ve Batılı Yaşam Biçimi) peşindedir. Verimlilik ve kârlılık bağlamında doğal kaynakları inanılmaz bir biçimde istismar etmekte, havayı/suyu kirletmekte, ozon tabakasının delinmesine neden olan gazları atmosfere püskürtmekte ve küresel ısınma tehlikesiyle dünyayı karşı karşıya bırakmaktadır. Kapitalist sistemin aile, toplum ve çocuk konusunda aldığı pozisyon da insanlığın ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır.
Güç hükmedeni meşrulaştırır!
George Soros’un da ifade ettiği gibi “Uluslararası ilişkiler hukukun değil, gücün ilişkisidir; güç hükmeder ve hukuk hükmedeni meşru kılar”. ABD kapitalizminin yaptığı da tamı tamına bu ilkenin tatbikatı olmuştur. Yani kapitalizmin Avrupa formunda olduğu gibi Atlantik formunda da güç her şeye kadirdir. Amerikan kapitalizminin arkasında bir de Amerika’yı kutsayan, dünyayı dizayn etmek ve yönetmek için görevlendiren bir Tanrı algısı vardır. Adalet, özgürlük, barış ve demokrasi olarak güçsüz ülkelere dayatılanlar ise iddia edildiği gibi evrensel değerler değil, bu değerlerle kamufle edilmiş Amerikan çıkarlarıdır.
Dünya, her iki sistemin de Batılı ve batıl uygulamaları sonucunda küresel ısınma felaketiyle karşı karşıya kalmıştır. Tüm küreyi mali ve ekonomik krizlerden daha çok doğal, moral ve insani felaketler tehdit etmektedir.
Bugün ve gelecekte sistemlerin küre üzerinde ‘insan’ odaklı uygulamalara olan ihtiyacı her şeyin üstüne çıkmıştır. Bunu mutlaka ruhu olan bir akıl medeniyetinin mensupları gerçekleştirebilir. Bütün işaretler Hıristiyan/Musevi medeniyetinin insanlığa katacağı yeni bir değerinin kalmadığını göstermektedir. Dünyanın yeni bir medeniyet ve yeni bir sisteme ihtiyacı vardır. Şinto, Hindu ya da İslam’ın değişik formlarındaki ülkelerin bu konuda söyleyecek sözleri olmalıdır...