Kandil Rezidans Vadisi...
Gazetelerdeki Kandil betimlemelerini okuduktan sonra gözüm kulağım “bu değil, bu da değil, bu da değil” ci amcada;
“İşte bu” diye atılıp, PKK inleriyle çevrili doğal hayatın göbeğine -adeti olduğu üzere- “rezidans vadisi” kurmaya girişecek mi acaba diye bekliyorum merakla!
Son günlerin en “popüler” muhiti ne de olsa!
Reklam da bedava; Amerika’nın, Avrupa’nın değişik şehirlerinde yaşamış, Türkiye’nin en lüks plazalarına konuşlandırılmış gazeteciler günlerdir “hayranlık” la anlatıyorlar sayfalarında:
- “İnanılmaz güzellikte yemyeşil ve dağlık bir coğrafya...”
(Tam metropol hayatından yorgun düşmüş, organik bir yaşam özleyenlere göre!)
- “Karşımızdaki tepede, taşlarla yapılmış devasa bir Öcalan portresi...”
(Yakında ’Dünyanın Yeni Harikaları’na da girer bu yapı, düşünsenize ondan sonra havanızı!)
- “Çok sayıda PKK kontrol noktası var...”
(Yüksek güvenlikli yani!)
- “PKK’lılar, Türkçe konuşuyor...”
(Etrafınızdakilerle “aynı dili” konuşmak önemli! Hem yurt dışında yaşamış olacaksınız hem ’dil’ sorunu yaşamayacaksınız!)
- “Kandil Belediyesi’ne ait bir tesis; bahçeli bir villa...”
(Aktivistlerle sosyal aktiviteler için ideal!)
- “PKK’lılar, jipler ve arkası açık Toyota pickup’larla... PKK’nın medyadan sorumlu ismi, bizi basın toplantısının yapıldığı alandan alıp 4X4’le Kandil eteklerindeki bir dağ köyüne getiriyor...”
(Görüldüğü gibi sosyo ekonomik koşullar gayet iyi, para gani!)
- “Karayılan içeri giriyor, açıkçası 30 yıldır silahlı örgüt yöneten birinin, en azından çatık kaşlı olacağını tahmin etmiştim. Karayılan sohbet boyunca gülümsüyor...”
(Ooooh, katil matil ama sempatikmiş bakın! Eee her siteye böyle mangal-tavla partilerini şenlendirmelik birkaç güleç tip lazım!)
- “Cep telefonlarımız çoktan toplatıldı; Karayılan’ın yakınına telefonla yaklaşmak yasak...”
(Bu da müessesemizin kansere karşı aldığı önlemlerden biri! Sağlığınızın bile düşünüldüğü yer: Kandil Rezidans Vadisi!)
Daha ne olsun!
Moda ya, son dönemde işin “mutfağından” birini oynatıyorlar reklam filmlerinde, bence Kandil Rezidans Vadisi reklamlarında da başrol yukarıda tırnak içinde aktardığım satırlara imza atmış olan “metin yazarı” Aslı Aydıntaşbaş’a verilmeli!
Bir terör kampını algıda “vaha” ya dönüştürmek az iş mi!
Hak etti.
Gerçeklerin “barış dili”ne tercümesi
Ne dediği çok açık;
“Silah bırakmıyoruz” diyor...
Yeni Anayasa aracılığıyla terör örgütünü kurduğumuz günden bu yana hedeflediğimiz “statü” yü resmen ilan ettirene kadar Kandil’e “Demokles’in kılıcı olmaya, tepenizde pamuk ipliğine bağlı şekilde sallanmaya gidiyoruz” diyor...
“Ya Öcalan’ı da özgürleştirirsiniz...” diyor, ya da ona göre haaaa diye parmak sallıyor!
“Dağ kadrolarını çekiyorum” diyor; metropollerde alışveriş merkezi bombalayan, belediye otobüslerini molotoflayan, evlerinizi, işyerlerinizi, mahallelerinizi, arabalarınızı kundaklayan şehir eşkıyaları pusuda yani!
“İçimizdeki PKK’lılar” hâlâ önümüzde, arkamızda, sağımızda, solumuzda; buralarda!
“Silahlı çekileceğim, askerini polisini bana müdahale edemez hale getir, etkisizleştir” diyor, “devlet” i yasa dışına çıkarıyor!
Ee hal böyle olunca Karayılan’ın ne söylediğini kendi kulaklarıyla, canlı canlı duymak için taaa Kandil’e giden gazetecilerin de hevesi kursağında kalıyor. Takke düşüp kel görünmesin, “sürece zeval gelmesin” diye PKK’lıların ne söylediğini değil ne söylemek istediğini yazıp çiziyorlar. Örgüt üyelerinin açık seçik ortaya koydukları niyetlerini, ifşaatlarını, hedeflerini “barış dili”ne çeviren “tercüme memuru” oldular.
Zinhar tehdit yokmuş, Karayılan’ın açıklamalarında mesela. Radikal Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can’dan öğreniyoruz “Yeni bir Türkiye, yeni bir Orta Doğu ve yeni bir geleceği birlikte inşa etmek...” miş tek dilekleri!
Yine Radikal’den Orhan Kemal Cengiz hayırlı bir iş olduğunu müjdeliyor; Milliyet’ten Güneri Cıvaoğlu da “Devamına ersin” temennisini paylaşıyor.
Can Dündar olağan romantizmi içinde şairane bir “bayram tebriği” yayınlıyor:
“Barışın çocuklarına kutlu olsun!”
Gülay Göktürk “Artık bu ülkenin dağlarında silahlı insanlar olmayacak” diye havalara uçuyor.
Ne biliyor musunuz aslında böyle deli divane halde sevindikleri?
PKK’nın meşruiyeti!
Terör örgütünün legalleştirilmesi!
Hadi biz çözüm karşıtı, savaş yanlısı, gözünü kan bürümüş, nesli tükenmekte olan canavarlarız, biz değil “barışsever” İhsan Dağı itiraf ediyor işte bütün bu tiyatronun teröristlerin taleplerini hazmettirerek yerine getirmek üzere sergilendiğini:
“Siyasette en büyük güç meşruiyettir. Terörist diye bilinen PKK mı, Türkiye’de ve dünyada daha etkili olur, yoksa meşruiyet içinde taleplerini dillendiren ve mücadelesini yürüten bir Kürt siyasal hareketi mi? Çözüm sürecinin püf noktası budur. PKK’nın temsil ettiği Kürt siyasal hareketi, tarihinin hiçbir döneminde bu kadar güçlü, yani ‘meşru’ olmamıştır. Meşru aktörlerle, meşru bir zeminde talep edilen ’haklar’a demokrasi içinde direnmek mümkün olmaz. (...) Şimdi karşınızda ’silahlı terör örgütü’yokken bu talepleri nasıl reddedeceksiniz? Ana dilde eğitime nasıl karşı çıkacaksınız? Yerel yönetimlerin güçlendirilmesine ve hatta tamamen adem-i merkezi bir yapının kurulmasına nasıl itiraz edeceksiniz? Halkların ’kendi kaderini tayin hakkı’nın tartışılmasına nasıl engel olacaksınız? Anayasada tüm etnik kimlikleri tanıyıcı bir vatandaşlık tanımından nasıl kaçınacaksınız? Bütün bu talepler ’terör örgütü PKK’tarafından değil, asıl meşru zeminde ve meşru aktörlerce dile getirildiğinde ’güç ve anlam’kazanacak. Hazır mısınız?”
Hazır mısınız!
CEVAP VE DÜZELTME
Gazetenizin 26.04.2013 tarihli nüshasının 5. Sayfasında Selcan TAŞÇI imzasıyla yayınlanan “O gazetecinin kimliği tespit edildi!” başlıklı köşe yazısında, Başbakan Erdoğan’ın 9 - 12 Nisan 2013 tarihli Kırgızistan - Moğolistan seyahati sırasında bir gazeteci tarafından Başbakan’a “MHP’yi kapattırmayı düşünüyor musunuz?” şeklinde bir soru sorulduğu, bu sorunun da müvekkilim gazeteci Adem Yavuz Arslan tarafından yöneltildiği iddia edilmektedir. Ancak; bahsi geçen seyahate katılan gazetecilerden biri olan müvekkilim, Başbakan’a böyle bir soru yöneltmediği gibi, sorulan soru da iddia edilen şekilde değildir. Haberin yazarı, yazısında da açıkça ifade ettiği gibi tamamen duyumlarından ibaret, kaynağı belli olmayan birtakım bilgilerle söz konusu iddialarda bulunmuştur. Haberde bahsi geçen ifadelerin tümü, müvekkilimi kamuoyu nezdinde küçük düşürmeye yönelik, hakaret içerikli, hiçbir dayanağı olmayan asılsız beyanlardır.
Saygılarımla.
Av. Bahadır ÖZTÜRK