Kalemden kaleler

Milli duruşunu kaybetmeyen bir avuç köşe yazarı direniyor: Türkiye’de Türk demeyi bölücülük sayanlar, Kürtçülerin ayrı bayrak, ayrı ordu, ayrı devlet dayatmalarına boyun eğmeye utanmıyor


Kaçılım açılımı bastırdı
Yalaka gazetelerden arıyorlar:
“Ne düşünüyorsunuz?”
“Kiboş’a sorun” diyorum.
*
Haber kanalları zır zır...
“Canlı yayına çıkar mısınız?”
“Kardeşim...
Bizler iki cihanda lekeliyiz.
Ekranlarınızı kirletmeyelim.
Sezen Ak’suyu çıkarın” diyorum.
*
İnanın, sitem veya kinaye değil.
Samimi görüşüm bu...
Açılım’ı kimle açtıysanız, ona sorun.
Kanaat önderidir...
Nihat Doğan’a sorun.
*
Bi dergiden aradılar mesela, demokratik özerklik, iki dil, iki bayrak meselesi hakkında ne söylersiniz... “Cengiz Kurtoğlu’ndan dostlar tavernasını söyleyeyim” dedim. Anlamadık dediler. “Bülent’ten ablan kurban olsun sana’yı söyleyeyim isterseniz” dedim. Kapattılar.
Niye kapatıyorsunuz...
Açan onlar değil mi?
*
AKP, Demet Akalın’a sordu.
Siz niye bize soruyorsunuz?
Yetenek sizsiniz...
Hülya Avşar’a sorun.
Kafasına ampul takıp mitinge çıkan Hakan Şükür’e sorun, Hakan Şükür’e... İçtimaya çağrılınca koşa koşa tekmil vermeye giden Asker Bülent’e sorun... “Dar alanda kısa paslaşma, top çevirme zamanı değil, pası isabet ettirme, gol atma zamanı” demişti başbakanımız... Bu pozisyon gol olur mu? En önde oturan Rıdvan Dilmen’e sorun. Hatta, madem mevzu federasyon... Referandumu potaya sokup, “12 Eylül’de çifte zafer kazanacağız inşallah” diyen Basketbol Federasyonu Başkanı’na sorun.
*
Akil adam mı kalmadı memlekette? Recep İvedik’e sorun.
Ezel’e, Polat Alemdar’a, Erman Kuzu’ya niye sormuyorsunuz... Film çevrilmiyor muydu orada? Kameralar yok muydu Dolmabahçe kapısında? Çok gerçekçi rol mü yaptılar yoksa?
*
Balık Ayhan’a sorun.
Ahırkapı Roman Orkestrası çalsın.
O söylesin.
*
Ama illa merak ediyorsanız bu işin nereye varacağını... En başta söyledim, “Valla çuk yakışıklı adamsın, üstüne tanımam anacım” diyen, Kiboş’a sorun.
Hazır umreden de yeni döndü, patlatsın canlı yayında yorumunu: “Kimbilirrr buu gidişin, dönüşü olacaaak mııı? Kimbiliiiir, kimbiliiir, kimbiliiir, kimbiiilirr!”
* Yılmaz Özdil / Hürriyet


+++++++

Cumhuriyeti savunma görevi var
“Özerk Kürdistan”, “İki dil”, “ayrı bayrak”, “Halk meclisi”, “savunma güçleri” gibi tavsiye kararları karşısında “Yeni CHP” üç maymunları oynayadursun, partinin ses vermesi gerektiğini söyleyen CHP’liler de var. Onlardan biri Onur Öymen. Söz konusu “kararlar”a ne dediğini kendisine sorduk.
- CHP olarak bizim “Devlet içinde devlet”i içimize sindirmemiz mümkün değildir. Örneğin iki ordu... Bunun yeryüzünde iki istisnası var; Irak ve Lübnan. Bu iki ülkenin ne halde olduğu ortadadır. Türkiye, ulusal kimliğe sahip bir ülkedir. “Hangi kimlikten gelirse gelsin Anadolu ve Trakya ahalisine Türk denir” temel anlayışımızdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel felsefesi olan bu gerçeği yok saymak mümkün değildir. Kürt açılımı denen süreç sonucunda bugün geldiğimiz nokta maalesef budur.
- Kararlarla ilgili Başbakan’ın sessiz kalmasına ne diyorsunuz?
- Hemen her konuda konuşan Sayın Başbakan’ın bu konuda sessiz kalmasının bana göre tek izahı vardır. O da hâlâ İmralı’dan medet umduğudur.
- Ya partiniz CHP’nin suskunluğu?
- Bu konularla ilgili partimizin görüşü aynı zamanda kurucumuz olan Mustafa Kemal Atatürk’ün görüşüdür. O görüş parti programımızda yazılıdır ve bütün CHP’lileri bağlar...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran geçenlerde bize partisinin Güneydoğu raporunun seçimlere yetişeceğini söylemişti. O zamana kadar parti konuşmayacak mı? Bir yurttaşlık reflesi yok mu? Partinin savunması gereken Anayasa ve Cumhuriyet ilkeleri yok mu? Bu görev ertelenebilir mi?
* Melih Aşık / Milliyet


+++++++

Parçalanmanın hesabını verin
Açılımlarını tutamayıp kaçırdıkları için, demokrat aydınların da katkılarıyla önceki günkü istemlerini herhalde gördünüz:
- Ayrı bayrak...
- Ayrı güvenlik...
- Ayrı ekonomi...
Eh... Bu kadarı bir araya gelince, adı da kendiliğinden ortaya çıkıyor: “Demokratik özerk Kürdistan...” Bu tarafından bakınca da anlaşılacağı üzere: “Bölünmüş Türkiye...” AKP iktidarının ve cemaatin açılıma menteşe yaptığı sanatçılar, ünlüler, yazarlar, aydınlar başta olmak üzere, tüm olanların buraya varacağını anlamamak için geri zekâlı olmak gerekiyordu. Şimdi anlamış olabilirler mi: Açılımın ne olduğunu?.. ABD-AKP-tarikat tezgâhını?.. TSK’nin niye hırpalanıp sindirildiğini?.. Açılımı ortaya atan Başbakan’ın, açılımın içinde ne olduğunu niçin çıkıp söyleyemediğini... Bin yıldır bir arada yaşayan aileler, yuvalar, şirketler, kasabalar, şehirler oluşturmuş Türklerin ve Kürtlerin neden birbirlerine düşman biçildiğini?.. Ve işin bundan sonra nereye varacağını?.. Peki kim hesabını verecek bu parçalanmanın?.. Bu yıkım ve muhtemel kıyametin?.. Hadi anlamak
ve anlaşmak için “ayrı dil”i anladım da o “ayrı bayrak” ne oluyor?..
* Bekir Coşkun / Cumhuriyet


+++++++

Bu kadarını Hitler bile düşünmedi
Darwin’in “Türlerin Kökeni” ne katkı yapılması da ihmal edilmemiş. Kürtler, “insanlığın kök hücresi” olarak tarif ediliyor. Bu kadarı “ari ırk” mucidi Hitler’in bile aklına gelmemişti. BDP liderlerinin ağzından en çok “dayatma yok” sözünü duyuyoruz ama daha “bismillah” demeden öz savunma güçlerinden, ayrı bayraktan söz etmek ne oluyor?
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet


+++++++

Kayseri’ye kefil oldular, Güneydoğu’ya seyirciler
Çok net anlatıyorlar.
Ayrı bayrağımız olacak. Ayrı ordu kuracağız. Ayrı meclisimiz çalışacak. Vergileri biz toplayacağız. Cezaleri biz keseceğiz. Nikahı Kürtçe kıyacağız. Faturaları Kürtçe yazacağız. Ayrı dışişlerimiz olacak. Ayrı içişlerimiz bulunacak. Güneydoğu ve Doğu bizimdir. Geri kalan da hepimizindir.
“Türkiye’yi bölme planı” için şimdi pasif başkaldırı başlattılar. Pasif başkaldırıya karşı “aktif bir tepkinin” gelebilmesi için tek adamın bir laf söylemesi, uyarı yapması, görüş bildirmesi gerekmez mi? Çok sıradan, masum, incir çekirdeğini doldurmaz konulara köpüren, kızan, bağıran, bir gün içinde üç ayrı yerde aynı şiddetle tepki veren tek adam Başbakan’ın “bölünme karşısında” dili tutuldu.
(...)
ABD Kürt kartını oynadı.
Tek Adam’ın dili tutuldu!
Tavana bakıyor!
Kayseri’ye kefil oldular.
Güneydoğu’ya seyirciler.
* Necati Doğru / Sözcü


+++++++

Bu yol yol değil; iktidar rejimle savaşmaz
CHP Kurultayı’ndan sonra gerek siyasi çevrelerden gerekse okurlardan/izleyicilerden “Başta MHP olmak üzere diğer muhalefete hiç değinmiyorsunuz” şikâyetleri geldi. Özellikle MHP’ye dikkat çekenler “Solda CHP rayına oturacaktır, sağda da toparlanma olmalı” görüşünde.
(...) Ben de bu talepler üzerine MHP’ye biraz daha yakından bakmak istiyorum. MHP Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın konuşmasını hayli etkili bulduğumu söylemeliyim.
Ali Uzunırmak “Teokratik rejim de seçimle gelir ama, mollaya, ulemaya danışır! Sarhoşluk sadece alkolle olmaz ve büyük bir kabuldür ki sarhoşluk insanlardaki şuur altını ortaya çıkartır. Dolayısıyla iktidar sarhoşluğu da bazılarının şuur altını ortaya çıkartmıştır. Onlarda hukukun üstünlüğü, üstünlerin hukuku tartışması içerisinde sadece bir göz boyama vardır, sadece günübirlik konuşmalar vardır ve bugünkü iktidar yolunu şaşırmıştır” dedi.
Danıştay bütçesi görüşülürken konuşan Uzunırmak “Halk iradesinin, sadece tercih etmiş bir çoğunluk yönetimi olmadığını” söyleyerek “Yasayı yaparken hukukun üstünlüğünden, evrensel hukuktan, insan haklarından yoksun bir şekilde sadece yasa yapan bir çoğunluk olarak ele alırsanız o zaman siz demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü hiçe saymış olursunuz. O rejimin adı demokrasi olmaz, çoğunluğun zulmü hâline gelir” demesi CHP’nin bile alkışını aldı.
“Statükocu” suçlamalarına da değinen Uzunırmak’ın “Statükoyu savunmuyoruz ama statükoyu savunmamak, statükoyu değiştirmek adına kurumlara olan karşıtlığını, o kurumları rencide ederek, kurumları sahipsiz durumuna getirip o kurumlar üzerinden rejime ve o kurumlar üzerinden demokrasiye savaş açmak bir iktidarın en son tercih etmesi gereken yol olmalıdır” sözleri de ilginç. Uzunırmak’ın bütçe konuşması umudu yeşertiyor.
* Can Ataklı / Vatan

+++++++

WikiLeaks’e dışarıda dava açmakta zorlanan AKP, sızıntı belgeleri yayımlayan yerli gazete, dergi ve televizyonlara dava açmayı düşünüyormuş...
Kripto jurnalcilere dava açmayı neden düşünmüyor acaba!


+++++++

Dikkat provokatör var!..

Hasan Cemal “Türk Sorunu” dedi
Dün “Türkleri” Türk görünümlülerce “dönüştürmek” planından bahsetmiştik ya, Hasan Cemal Milliyet’teki köşesinde, Türk kamuoyunu dönüştürmek suretiyle “Türk sorunu”ndan kurtulmak gerektiğini ima edince cuk oturdu...
Geçmişinde, bu tip “köstek”lerden kurtulmak için “provokatörlük”, “cinayeti örtbas”, “iftira” dahil bir çok yola başvurduğunu itiraf eden Cemal diyor ki;
“Bakın, iktidarda Ak Parti var sekiz yıldır. Kürt meselesiyle ilgili olarak Cumhuriyet tarihinin -yeterli olmasa da- en cesur adımlarını attı. Ama yine unutmayın, Ak Parti’de Kürt sözcüğünü fazla duyunca tüyleri diken diken olanlar da bulunuyor.
CHP’nin halen Kürt sözcüğünü bile ağzına alamayan bir Genel Başkanı var, Kemal Kılıçdaroğlu.
MHP’yi biliyoruz.
Asker malum.
Şimdi siz böyle bir siyaset meydanında Kürdistan’la, Kürdistan meclisi ve bayrağıyla, kendi resmi dili ve kendi savunma gücü olan bir özerk Kürdistan gibi sembollerden oluşan bir tezgâh açarsanız ne olur?
Kimin eli güçlenir?
Hangi değirmenlere su taşınır?
Kimler kolayca kışkırtılır?
Yanıt belli: Türkiye’nin barış süreci içinde tarihi bir yolculuğa çıkmasını istemeyen, bu ülkede birinci sınıf demokrasi ve hukuk devletine öteden beri karşı olan kim varsa onlar sevinir.
Evet öyle.
Siyasette neyin ne zaman nasıl yapılacağı, hele Kürt sorunu gibi aynı zamanda bir ’Türk sorunu’ olan yakıcı bir konuda hayati önem taşır.
Bu yüzden, ’Türk kamuoyu’nu oluşturmadan, meselenin bu yanına özen göstermeden, birtakım maksimalist taleplerle barış yolunu açmanın mümkün olabileceğini sanmıyorum.”
Alıştıra alıştıra yani...
Pardon öyle değildi değil mi;
Hazmettire hazmettire...
Sindirim güçlüğü çekenlerin gazını alma işini de sana mı ihale ettiler Hasan Cemal!
Desene yine pis kokular yükselecek satırlarından... Senin işin de zor be!

+++++++

MİNİ YORUM
Ağrı’dan başlayalım da...

Baktılar paylaşan paylaşana, biraz daha beklerlerse kendi hesaplarına değil toprak bir kum tanesi bile düşmeyecek Anadolu’da; Ermeni lobisi de yükseltmeye başladı sesini.
Lobinin bütün mal, mülk, tazminat taleplerinin “avukatı” Mark Geragos “Ağrı iyi bir peşinat olabilir” diye mesaj yolladı “lobici” Daphne Barak’la... Vatan toprağının tehdit altında olduğuna inanmanın “paranoya” kategorisinden çıkarılması için daha ne demeleri gerekiyor anlamıyorum ki...

Yazarın Diğer Yazıları