Kahramanlığa bak: PKK’ya rağmen Barzani’yle görüşecek!
Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan bir tür “önleyici müdahale”de bulunarak “Erdoğan-Barzani buluşmasının Diyarbakır’da olmasına negatif anlamlar yüklenmesinin haksızlık olacağını” söylüyor.
Yarası olan gocunur.
***
Akdoğan, öyle bir Barzani profili çiziyor ki, hiç tanımasak, bilmesek mahallenin “Fahriye Abla”sı sanacağız ;
Ne güzel, ne şirin, ne vefalı komşumuzdun sen!..
Ta 1966’da “İstiklal davamızı bir gün muhakkak kazanacağız. ’Kürdistan’haritasını dünya milletlerine kabul ettireceğiz. Irak’tan sonra ikinci mücadele cephemiz Türkiye olacaktır. Fakat bu mücadele için zaman çok erkendir” diyerek, eski ABD Başkanı Woodrow Wilson’un 1920 tarihli haritasına bağlılığını ortaya koyan Molla Mustafa Barzani’nin; Türkiye’yi, “PKK’ya dönük operasyonlarını durdurmazsa Diyarbakır ve diğer kentlerine karışmakla” tehdit eden oğlu Mesut Barzani, meğer “terörle mücadelemizdeki müttefikimiz”miş!
İnsanın aklıyla, zekasıyla dalga geçmeyin bari;
Çok değil 2006 senesinde, aynı Barzani’ye “aşiret şeyhi, postal öpücü, terör destekçisi” diyen siz değil miydiniz?
Peki ya, çok değil 2007 senesinde aynı Barzani için “muhatabımız olamaz, terör örgütüne yataklık yapıyor” diyen?
“Telekinezi” marifetiyle söylemediniz herhalde bu sözleri!
***
En garabet tutum, Erdoğan’ın “Bir parçası Türkiye’den koparılarak kurulması hayal edilen Büyük Kürdistan’ın başkenti varsayılan Diyarbakır’da, ’Büyük Kürdistan projesi’nin taşeronu Barzani ile buluşmasından, ’Bu buluşma Öcalan’ı, PKK’yı kızdırma pahasına gerçekleşiyor’ diye bir kahramanlık(!) hikayesi çıkarmaya” çalışmaları!
Pardon ama;
1. “Kürt sorunu”nu kim icat etti?
ABD!
CIA Başkanı Stansfield Turner’ın isteğiyle hazırlanan 20 Ağustos 1979 tarihli raporun başlığı “The Kurdish Problem in Perspective”.
“Derinlemesine Kürt Sorunu”nun ele alındığı bu raporun hemen akabinde, ABD Ankara Büyükelçiliğinden Washington’a giden kripto şöyle:
“Türkiye’nin bölünme süreci, Kürtlerin ayrı bir etnik topluluk olduğunu kabulden geçiyor!”
2. PKK’ya kim yol verdi?
ABD!
1980’lerin başında, “ABD’nin gücünü tüm dünyaya ispat etmek ve hegemonyasını hâkim kılmak” üzere iktidara gelen neo-conlar, SSCB’nin İran’la beraber Körfez bölgesine müdahalesini engellemek için, Türk askerini SSCB birliklerinin dibine konuşlandıracak bir tehdit üretti:
PKK Bekaa’ya yerleştirildi.
3. Körfez işgali sırasında Irak’ı 36. Paralelin güneyine hapsederek, “Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi” nin temelini atan ve Barzani’yi “siyasi lider”e dönüştüren kim peki?
Aaa yine ABD!
Mazileri ta “baba Barzani”ye kadar uzanıyor da, “oğul Barzani”nin kaderi şüphesiz Yahudi kökenli “neo-con”ların işbaşı yapması ve Irak Kürtleri ile İsrail’in “ortak çıkarları”nı keşfi ile değişti. ABD ile Irak arasında “diplomatik ilişki”nin bulunmadığı 1983 yılında Bağdad’daki Belçika Büyükelçiliği’nin Amerikan görevlisi William Eagleton, Barzani kamplarında PKK’lılar ile “iyi ilişkiler” geliştiriyordu. PKK ile Irak Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) arasında imzalanan “dayanışma protokolü” ile PKK “Irak-Türkiye geçişi”ne kavuştu. 1991’de Irak’taki otorite boşluğunu fırsat bilen KDP, Irak ordusuna ait silah ve mühimmatı PKK’ya aktardı.
PKK “aba altındaki sopa”, Barzani “siyasi kukla” kılığında; ama nihayetinde ikisi de ABD’nin elinde kullanım sıraları konjonktüre göre değişen birer siyasi maşa!
İktidar bu “kumalık yarışı” ndan medet umacak kadar düştüyse; vah bize, vahlar bize!