Kabine değişikliği yetmez!
Türkiye, 2002 yılından bugüne aynı yöntemlerle yönetiliyor. Türkiye, yedi yıldır hemen hemen aynı isimleri, yüzleri ve konuşmaları dinliyor. Heyecanı, duygusu, iddiası ve rekabeti olmayan kabineler birbirini peşi sıra iş başı yapıyor. Yorgun, yılgın ve dalgın bakanlar sürekli bakanlık koltuğuna oturuyor. AKP’nin düşüşe geçtiği görülen yerel seçimlerin ardından bu değişikliğin yapılması bir zorunluluktu. AKP’yi laiklik tartışmaları, yolsuzluk iddiaları, teğet geçmeyen kriz ve Rasmussen olayıyla Ermenistan sınırını açma girişimleri gibi uluslararası ilişkiler iyiden iyiye sarsmıştı. Bu olayların büyük artçı sarsıntılarının etkisi önümüzdeki günlerde giderek daha fazla görülecektir.
Nitekim “çözümsüzlük çözüm değildir” diyerek Kıbrıs’ta yaşanan “Yes be Annem” safsatasının bumerang etkisi Kıbrıs seçimleri sırasında görüldü. Ermenistan sınırının söylemde “Karabağsız açılmaz”, eylemde ise “ön şartsız” açma girişimlerinin söylentisinin bile AKP iktidarını ne hale sokacağı önümüzdeki günlerde daha fazla görülecektir. Bu bağlamda Dışişleri’nde doğal bakan olarak çalışan Ahmet Davutoğlu’nun bakan olarak atanması çok başlılığı ortadan kaldırmış olacaktır. Bu atama elleri üzerinde duran Dışişleri’ni ayakları üzerine oturmasını sağlayacaktır.
Başbakanın, Bülent Arınç’ı kabineye almasını, yolsuzluk iddialarına karşı bir çeşit sigorta olarak düşündüğü anlaşılmaktadır. Saadet Partisi’ne karşı da Arınç önemli bir figürdür. Ancak Arınç’ın zaman zaman nükseden “Doğrucu Davut” tavrının sıkıntı yaratma ihtimali her zaman vardır.
Değişikliğin en çarpıcı olanı Milli Eğitim Bakanlığı’na bir kadının bakan olarak getirilmesidir. Bu ilgili çevrelere verilmiş ciddi bir mesajdır. Milli Eğitim’de kronik hale gelen laik ve anti laiklik eksenli tartışmalar Nimet Çubukçu’nun bakan olmasıyla giderek azalacaktır.
Ekonomi’nin duygusallık ve demagoji kaldırmadığını Başbakan ekonomi yönetimini yeniden yapılandırarak göstermiş olmaktadır. “Krizden daha az etkilendik. Teğet geçti” vb.. söylemler yerine krize karşı topyekün bir seferberlik ilan etmek şarttı. Parça parça alınan tedbirler biri yapar öbürü bozar türden sonuçları da olmaktadır. Ekonominin tek elden koordine edilecek şekilde yapılandırılması doğru atılmış bir adımdır.
Hükümetin kendi içinde çeşitli dengelerin var olduğu ve bunun da kabine değişikliğinde de belli ölçüde korunduğu gözlenmektedir. Cumhurbaşkanı Gül’ün zamanından bugüne devam eden bakan sayısı altıya düşmüş bulunmaktadır. Mersin, Kastamonu ve Antalya’da seçimi kaybeden bakanlar doğal olarak kabinedeki koltuklarını da kaybetmişlerdir. Başesgioğlu ve Tüzmen ile millici kanala açılan kapıyı da AKP artık kapatmıştır. Sola açılan kapı ise Ertuğrul Günay ile açık tutulmuştur.
Kabine revizyonu yeni bakanlardan yeni beklenti ve umut yaratması bakımından olumludur. Ancak kabinede hangi revizyon yapılırsa yapılsın AKP’nin girdiği düşüş ivmesinde yukarı doğru çevirecek bir sinerji yaratması zor görünmektedir. Bunun için iktidarın kabinesiyle birlikte zihniyetini de değiştirmesi gerekir. Zihniyet değişmesi ise zor iştir. Gömlek değiştirmeye benzemez!