Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Japon gücünün sırrı...

Sevgili okuyucum; Fethullah hainine duyduğum öfkeyi, şimdilik ifade edemiyorum. Size bir başka konuyu anlatacağım.

İsmet Bozdağ'ın Kemal Tahir ile sohbetlerini içeren kitabında, Kemal Tahir'in "Şu Japon kalkınmasını iyice araştırmak lazım, bu işe başlayacağım..." gibi sözleri vardır. Rahmetlinin ömrü yetmedi. Ama bu söz bizlere bir vasiyet gibiydi... Bu nedenle 1980'de Japonlarla ilgili elime ne geçerse okumaya başladım. Şimdi sizlerle bu konuyu paylaşmak istiyorum...

Japon kalkınmasındaki sırrı tüm dünya özellikle 1905 yılından beri araştırmakta... Niçin 1905? Çünkü bu tarih, Japon donanmasının o büyük Rus donanmasını tümüyle perişan ettiği tarihtir!

İşte, bu savaştan sonra Batı'nın Japonya konusunda gözü açıldı ve araştırmaya başladılar. Geçtiğimiz yüzyılda "Krizantem ve Kılıç" çok okunan eserler arasına girmişti... Ve Batı, Japonlarla ilgili sayıları binleri aşan kitap yayımladı. Yayımlanan kitapların çoğu başarıya duyulan 'hayranlığın' etkisinde kaleme alınmış bir Japonya fotoğrafı ortaya koyuyordu. Fakat Japonya'da 25 yıl yaşayan Hollandalı gazeteci Karel van Wolferen'in, 1988'de yayımlanan "Japon Gücünün Sırrı" kitabı, objektifliği ağır basan eserler arasında yer aldı. Çünkü Wolfferen, Japon olayına eleştirel gözle bakar ve yargıyı okuyucuya bırakır.

Japon gücünün sırrı'nı hâlâ araştırıp duruyoruz. Sanılıyor ki, Japonlar 1860'larda Amiral Pery'nin zorlamasıyla Batı'ya açıldı ve kısa sürede gelişti ve harikalar yarattı! Hiç de öyle değil! Japon mucizesi uzun bir sürecin eseri. Japonlar 19. Yüzyıla kadar derebeyi Şogun'lar buyruğunda, kendine özgü bir gelişmişliği yaşıyorlardı. Söz gelimi tarım konusunda 14. yüzyılda bile hangi toprak çeşidine ne ekileceğine dair ellerinde kitapları vardı. Ve Şogunların hepsi de, egemen oldukları kentlerde halkı ezmiyor; sömürmüyordu. Çoğu, kendi varlıklarını 'Japon ruhu'nun temsilcisi olarak görüyorlardı. İçlerinde zengin olmayan da vardı. Evindeki değerli eşyaları kapı kapı gezerek satan Şogunlara da rastladı Japon tarihi...

Japonlar için 'Japon ruhu' önemliydi. Amerikalılardan çok önce 16. Yüzyılda Portekizliler ile tanımıştı Japonlar Batı'nın dünyasını... Ve Japonlar, Portekizliler kanalıyla 'Japonluk şuuru'nun zedeleneceğini anlayınca, 19. Yüzyıla kadar içlerine kapanmayı da bildiler. Ama bu kapanma geri bir anlayışın ülkeye egemen olmasına yol açmadı; Japon ruhunun beslediği yüksek kişilik hep diri kaldı. Bilge Onda başa geçtiğinde, "Bundan sonra halk nasıl yaşıyorsa ben de öyle yaşayacağım" deme erdemini gösterdi. Bilge Onda -Osmanlı'nın yaptığı gibi- Avrupa'dan borç para alıp saray yaptırmadı kendisine... Japon balığının başı 'kokmuyordu'! 19. Yüzyıl sonlarında Meiji veya 'Aydınlanma' dönemi denilen süreçte, akıl ve bilgi buluşmasına hızla yöneldiler. Bu nedenle; 35 yıl sonra da Rus donanmasını (1905'te) perişan ettiler... Evet, 2. Dünya Savaşı'nda yıkıldılar; ama on sene sonra o 'beyin gücü' sayesinde tekrar dirildiler! Günümüzde ise günde, iki bin bilimlik buluş ortaya koyuyorlar!

Biz Cumhuriyet'i kurduğumuz 1923 yılında, okuma-yazma oranı erkeklerde yüzde 3-4 idi. O yıl Japonya'da ise yüzde elli! Yüzyıllar yüzyıllara cahil bir halk devretmişti bizde... Onlar da ise beyin kodları açık bir halk! Bu nedenle Abdülhamit Han'ın anılarında: "Japonya bir ada, bizim gibi değil; biz çok düşmanla uğraştık" sözüne katılmıyorum. 'Japonluk' ruhu, akıl zemininde bilgi ile beslendi ve Japon harikasının yaratılmasında itici güç oldu.

Ve Dergi!

Sevgi Dergisi Yesevî'nin Temmuz sayısı yine dopdolu. Erdoğan Aslıyüce'nin "İslam dünyasında Bilime Katkı Yok", Metin Akar'ın "Erkin Vâhidov Hakk'a Yürüdü", Musa Serin'in "Dedem Korkut'un Türbesine Yüz Sürmek", Selahattin Baysal'ın "Türkmenistan'ın 25. Yılı", Nazan Sezgin'in "Hamit Zübeyr Koşar", Seyhan Çağlar Emen'in "Hocam Dr. Tahsin Ünal", Yusuf Gedikli'nin "Kazakistan Gezisi", Mehmet Şadi Polat'ın "Zembil", yazıları okunmalı. Yesevî Dergi'sine 0212 638 50 12 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.

Esen kalın efendim.

Yazarın Diğer Yazıları