‘İyileşmesi gereken ben değil vatandır!’


Havada korku bulutları, karada hafiyelerini yaratanların oyununa gelip, haklı davalarda ürkek olmayın. Korkması gerekenler sizler değil, bugün korkulacak işler yapanlardır!

Ülke “kaynıyor” ve “sarsılıyor...” Aylardan beri, gündem değişmiyor...
Ergenekon... Balyoz.. Anayasa değişikliği... Referandum vs...
Üretim, yatırım, işsizlik, istihdam, yoksulluk ve yolsuzluklardan tek bir ses ve en küçük bir icraat yok...
İnsanlar bıktı usandı. Yaşama sevinçlerini yitirir oldular...
Cinayetler, intiharlar, yoksulluk görülmemiş ölçüde arttı...
Millet kesiyor, doğruyor ya da kendini iplere asıyor...
Özgürlüğü kullanıyoruz
Ordunun üst kademelerinde yıllarca görev yapmış...
Atatürk’e ve ilkelerine yürekten bağlı...
Hain PKK terör örgütüne karşı kahramanca savaşmış üst rütbeli komutanlar halkın gözünde küçük düşürülmeye çalışılmakta...
Tartışmasız tabi ki ikinci hedef yüksek yargı!...
“Hayır durum böyle değil” , diye karşı çıkanlara biz de diyoruz ki...
Ülkede düşünce özgürlüğü (!) ve demokrasi (!) varsa, biz böyle düşünüyoruz...
Var mı itirazı olan!...
Şu duruma lütfen bakar mısınız?
Balyoz davasında önce tahliye, sonra tutuklama...
Ardından tahliye edilenleri yeniden tutuklama... Tutuklama kararı alan savcıların, Başsavcı tarafından görevden alınmaları...
Neler oluyor?
Anlayabilmek olanaklı değil!
Sabah akşam yatıyoruz kalkıyoruz ayni şeyler...
Yürekli vatanseverler korkmayın ve sinmeyin!
Gerçek Atatürkçüler korkmayın!
Korkmayın Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye gönül vermişler!
Yaşananları dikkatle ve ibretle izleyin ama olanlardan korkmayın!
Havada korku bulutları, karada Abdülhamit hafiyeleri yaratanların oyununa gelip, haklı davalarda ürkek olmayın!
Korkması gerekenler sizler değil, “bugün korkulacak işler yapanlardır!”
Büyük gayelere ulaşmak
Temel hedefimiz ve çıkış yolumuz, Anayasamızın ilk dört maddesine yürekten sahip çıkarak, hukuka ve yasalara bağlı olarak kararlılıkla yola devam etmek, “aman bana da bir şey olur” ürkekliğine kapılmadan ve “sütre gerisine çekilmeden” Cumhuriyetimize sonuna kadar sahip çıkmamız gerekir..
Bakın Yüce Önder ne diyor:
“Yalnız mitingler ve benzeri gösteriler, büyük gayeleri hiçbir zaman kurtaramaz, ancak doğrudan doğruya ulusun sinesinden doğan ortak güce dayanırsa kurtarıcı olur...” M. K. Atatürk
Demek ki “büyük gayelere ulaşmak” sadece mitingler yoluyla olmuyor.
Halkın içinden fışkıracak cevherin ortaya çıkması gerekir...
Kahramanların görevi
Cevherin ortaya çıkmasını ve azmin ateşlenmesini sağlamak da; topluma önderlik yapan kahramanlara düşmektir...
Kahramanların çıkması gecikiyorsa, halkımızın her bir bireyi neden birer kahraman olmasın!
“Büyük önder Atatürk varoluş nedeninin farkındaydı.
Bu sorumluluktur ki...
Üç kaburga kemiği kırık haldeyken doktorlar istirahat etmesini önermesine rağmen...
Sakarya Savaşı’na gitmeye hazırlanmış, doktorlara:
” İyileşmesi gereken ben değil vatandır “ demiştir.” (*)
Burhan Özbey
(*) “Zihinsel Uyanış” Ethem Kocabaş - Altın kitaplar - Sayfa: 69

***

Bedavacı aydın
gerçeği öğrendikçe

Kolaycı tüccarın kısa zamanda zengin olmak için hak ettiğinden fazla kar sağlamaya çalıştığını biliriz.
Bedavacı aydın da, araştırma yapmadan, emek sarf etmeden ülke sorunları için kolay yoldan çıkış arar.
Ya da öyle düşünür.
Çıkış yolu üretemiyor
Türkiye’nin tepesine hak hukuk tanımayan bir yönetim gelince bedavacı aydın kolay çıkış yolları aramaya başlar. Hep sorunun çözümünü başkalarından bekler. Sanki kendisi başka yerde yaşıyor.
Özelleştirme yolu ile ulusal pazarlar mı satılıyor. Ordu bildiri yayınlasın
durdursun.
Cumhuriyetin kazanımları mı elden
gidiyor. Gelsin ordu.
Aydınlanma zora mı düştü, gelsin ordu.
Ülkenin bekası mı tehlikede, gelsin ordu.
Hani, aydın kime denir diye çokça tartışma yapılır durulur ya..
Benim aydın tanımlamam; ülke elden giderken örgütlü bir şekilde buna karşı koyandır.Bülent Esinoğlu

***

GÜNÜN SÖZÜ
Biber gazını en çok kullanan ülkeler sıralamasında Türkiye birinciymiş. Halkın acılara katlanma gücünü nereden aldığını öğrenmiş olduk.
Yakup Yavuzer

***

Bu okul kitap bekliyor
Sandıklı Miralay Reşatbey İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmeniyim. 500’ün üzerinde öğrencimiz var ve Sandıklı’nın en başarılı okullarından birisiyiz.
Okul kütüphanemizde ve sınıf kitaplıklarımızda öğrencilerimizin ilgisini çeken, içerik ve biçim yönüyle merak uyandırıcı, güncel ve kaliteli kitap miktarımız yeterli seviyede değil.
Özellikle 2. kademe öğrencilerine (6., 7., 8. Sınıf) yönelik roman ve hikaye kitaplarına ihtiyacımız var.
Gelecek kuşaklarımıza yeni hedefler çizebilmek ve yepyeni ufuklar açabilmek adına kitap desteklerinizi bekliyoruz.
Okul adresimiz:
Miralay Reşatbey İlköğretim Okulu, Ece Mahallesi, İstasyon Caddesi, Devlet Hastanesi Karşısı, 03500
Sandıklı / Afyonkarahisar

***

Sahibi ölmüş eşeği yer gibi
Banu Avar biliyorsunuz TRT’deki görevinden kovuldu. Avar dünyayı dolaşıp Türkiye’nin tezlerini kuvvetlendiren, batının hatalı yanlarını gösteren, bize empoze edilmeye çalışılan tabloların arka planını açığa çıkaran göz açıcı programlar yapıyordu.
Ermeni yalanını kabul etme yolunda adım atan İsveç’in ipliğini pazara çıkaran, onların kendi yerli halkları Laponlara karşı uyguladıkları sistematik soykırımı gündeme getiren oydu.
Çifte standart
Fransa’dan yaptığı bir programda Fransa Cumhurbaşkanı’nın baş yardımcısı Ermeni asıllı bir şahsa, Banu Avar, “Siz bir Ermeni olarak...” diye başlayan bir soru yöneltmeye kalkınca, adamın nasıl yüzü kıpkırmızı bir halde yerinden fırlayıp,“Siz bana Ermeni diyemezsiniz. Ben Fransızım” diye bağırdığını yine onun programında öğrenmiş ve pek şaşırmıştık.
Şaşırmıştık çünkü bizim ülkede mikro milliyetçiliği körükleyenlerin, kendi ülkelerinde bu konularda pek bir hassas olduklarını anlamıştık.
Ermeni işgali altındaki topraklarından kaçan ve yıllardır perişan bir şekilde yaşayan Azerbaycanlı bir milyon insanın izini süren de oydu.
Banu Avar’ın, gördüğünüz gibi, vukuatları çoktu! Kovuldu. Kendi ifadesine göre onu “küresel çete” kovdurttu. “ABD, İsveç ve İsrail büyükelçilerinin baskılarına artık dayanamıyorduk” diyen yetkililer Avar’ın işine son verdiler.
Vay halimize
Eğer bu ülkede işler yabancı ülke elçilerinin istekleri , baskıları sonunda yapılmaya başlandı ise, vay bizim halimize.
Nasrettin Hoca’ya eşeği ile giderken aç kurtlar saldırmış. Nasrettin Hoca hemen kendini yere atıp ölü taklidi yapmış. Bir ara kafasını azıcık kaldırıp olan bitener bakmış ve tekrar başını yere koyup “Sahibi ölmüş eşeği buldunuz yersiniz tabii” demiş kendi kendine.
Şimdi o hesap... Hepimiz kafamızı azıcık kaldırıp olup bitene bakıyor ve bir şeyler mırıldanıyoruz . Bu yazı da öyle bir
mırıltı işte.
Duygu Yelbaşı


***
Biri, denizi olmayan ülkedeki arkadaşın, “Sizin Deniz Kuvvetleriniz var, bu nasıl oluyor” deyince, öteki:
- Sizinde Adalet Bakanınız var ya!
Turan Kırılmazoğlu
***


Fedakar(!)
Kanıbozukların mesnetsiz iddiaları için sorabilirseniz sevinirim. Öcalan şunları yaparak mı kendini feda etmiş:
1. O yöredeki toprak ağaları ve aşiret reislerinin Kürt halkını köle olarak kullanmasına mı direnmiş?
2. Fakir ve cahil Kürt halkının emeğini sömüren yöre resilerine karşı mücadele yada duruşunu gören var mı?
3. Okul, yol ve iş talebinde bulunmuş da bunu gerçekleştirmeyen Türk Devletine karşı isyan mı başlatmış?
Fırat Gül

***

Teşhis kondu: Kaygı bozukluğu
Toplumların ortak idealleri, hevesleri yok edildiğinde çatışmalar, haksızlıklar, saygısızlıklar, önyargılar, arayışlar, huzursuzluklar çoğalır. O toplum dağılmaya giden yolda hızlı bir mesafe kat eder.
Sokağa çıktığımızda trafikte otobüste, dolmuşta hep yüzü asık, patlamaya hazır dinamit, barut fıçısı halini almış insanlarla karşılaşıyoruz. Bu duruma psikologlar “kaygı bozukluğu” teşhisini koyarak günümüz insanlarında mutsuzluk, umutsuzluk kanser gibi hızla yayılmakta diyorlar.
İşsizlik, yoksulluk, vergi artışları, kredi kartlarının durumları, açılımlar, saçılımlar,soy kırım tartışmaları, kurumlar arası çatışmalar halkın ruh sağlığını fazlaca bozduğu ve de kaygı bozukluğu, korkularından korkma rahatsızlığı yapan başlıca sebepler arasında olduğu, bu durumda olanların ruh sağlıklarının bozulup depresyona girdikleri belirtilerek, psikologlara gidenlerin sayısında fazlaca bir artış olduğu söyleniyor.
Güven kaybı mutsuz ediyor
İnsanların en temel duygusu güvenmektir. Sevdiklerimize, kendimize, yaşadığımız eve, mahalleye, çevreye, şehre, ülkeye ve dünyaya insanın güven geliştirmesi gerekir ki huzurla yaşayabilsin.
Güven zedelendiği zaman, insanlar geleceklerini göremedikleri için huzursuz ve mutsuz oluyorlar. Önceden insanlar yolda, çarşıda bulunduğu ortamda tanımadığı insanlarla selamlaşırdı, şimdi ise bu adet kayboluyor. Soğuk diye nitelendirdiğimiz Almanlarda selamlaşma% 85 iken bizde ise %15 durup bir düşünelim! Unutmayalım! Mutluluk ve mutsuzluk nezle(grip) gibi bulaşıcıdır. Eğer siz mutsuz iseniz kısa sürede yakınlarınıza, etrafınıza bu mutsuzluğu yansıtır ve bulaştırırsınız.
Nuri Yüceer


***
Balyoz Hareketi iddiasıyla tutuklanan, aralarında daha çok emeklilerin bulunduğu bir çok Ordu mensubu subay geçtiğimiz günlerde tahliye edilmişlerdi. Ancak, üç gün sonra bunlardan bir kısmı yeniden tutuklanmış. Acaba diyorum ilgili makamlar, çarşı izni ile teskereyi karıştırdılar mı ki
Ali Öztürk

***
MİNİ YORUM
Tartışma adabı

Kim doğru kim yalan söylüyor; haklıyı haksızı yargı bulacak. Beni asıl rahatsız eden Hilmi Özkök ile Çetin Doğan arasındaki tartışmanın medya üzerinden yürüyor olması. Meşhur olmaya çalışan mankenler değil ki bunlar, kaseti yeni çıkan ‘yıldız’ adayları da değil. Neyi pazarlıyorlar? Yıllar boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yönetmiş iki orgeneralin hem Türkiye’nin hem de yüzlerce meslektaşlarının kaderine etki eden bir konunun aydınlığa kavuşmasına katkısı böyle mi olmalı?

Yazarın Diğer Yazıları