İstifa paklar mı?
Lafa gelince AB normları, Batı kriterleri gibi beylik sözlerle sözde demokrasi limanlarına sığınanların davranışlarındaki ahlaki zaaf 2009 yalında da düşündürecek bizi. Sunuları kaba göre şekil alanlar öfkelendirecek, rüzgâra göre eğilmeyi meziyet sananlar isyan ettirecek hepimizi.
2009 yılının ilk gecesi başkentin göbeğinde doğalgaz zehirlenmesinden can veren 7 üniversite öğrencisinin dramı 7’den 70’e ağlattı milletimizi. Tıpkı Güneydoğu’dan ay yıldızlı tabutlarla uğurladığımız şehitlerimiz gibi yandık bu fidan gibi gençlere. Koklamaya kıyamadıkları yavrularını toprağın kara bağrına veren ailelerin neler hissettiklerini anlamak ve yazmak mümkün değil. Kız kardeşinin çizmelerine sarılarak feryat eden abla, ömrünün sonuna kadar yaşayacağı travma yüzünden, doğalgaz kuyruğuna hiç girmeyecek. Evlatlarının katilinin ihmalle beraber doğalgaz olduğuna inanan aileler kim bilir belki de kalorifer kullanmayacak. Çocukları üniversitede okuyan yakın çevremdeki ailelerin endişelerini izliyorum üç gündür. Annem bile gece kombiyi kapatmamızı izlerken, yılbaşı tatili falan demeden servis çağırıp gaz hattının kontrolü için emirler yağdırıyor bize.
Lodos rüzgârları yüzünden kömür zehirlenmelerini hatırlatanlar, AKP emiyle dağıtılan bedava kömürü savunurken, öte yandan da hayatlarının baharında solan gençleri suçluyorlar neredeyse. Neymiş efendim alkollü yılbaşı kutlaması yapmışlar. İstifa etmek zorunda kalan Başkent Doğalgaz’ın müdürünün “Üstleri çıplaktı” densizliğini ve iftirasını sakız ediyor birileri. Oysa olay yerine gelen nöbetçi savcının tutanağı ortada. Kendi sorumsuzluklarını başkalarına iftira atarak durumdan sıyrılmayı alışkanlık haline getirenlerin hinliği ayaklarına dolaştı.
Tartışmalı olarak yeniden aday olan Melih Gökçek ise 15 yıldır yaptığı gibi işin kolayına kaçarak, genel müdürün kellesini verip, bu olaydan sıyrılacağını zannediyor.
Yazımın başında belirttiğim gibi AB normları, Batı kriterleri sözlerini dillerine pelesenk edenler, böylesi bir facia karşısında sadece genel müdürün değil, bütün sorumlu birimlerle beraber, belediye başkanının da derhal istifa ettiği Batı ülkelerinden örnekleri hatırlatmıyorlar. Ve hatta sorumlu bakanların işten el çektirilmesi gerektiğini dile getirmiyorlar.
İstifa ederek öfkenin dinmesini sağladığını zanneden genel müdüre gelince, bir süre sonra bu hazin olay küllenip unutulduğunda Gökçek’in belediye şirketlerinden birisine yönetim kurulu üyesi olarak atanabilir. Kim bilir Melih bey ve oğullarının hobisi olan Ankaraspor’a teknik direktör bile olur.
Bilkent Üniversitesi’ni bitirdiklerinde devletin önemli kurumlarında ve hatta belediyelerde görev alabileceklerine inandığım bu 7 gencin ölümü ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. 7 tanesinin bir arada ölümü yüzünden kamuoyunda infial doğmuştur. Oysa gazetelerin üçüncü ya da diğer sayfalarında sıradan adli vaka gibi “şofben zehirlenmesi, doğalgaz kaçağı, gaz patlaması” başlıklı haberlerde birer ikişer bugüne değin yüzlerce gencimizi, binlerce insanımızı kaybettik.
Asıl canımı sıkana gelince şimdi gazetelerin manşetlerinde 12 ile 40 YTL karşılığında satılan cihazların kullanılması durumunda böyle facialarla karşılaşmayacağımız yazılıyor. El insaf yahu, doğalgaz sayaçlarından 150 dolar parayı almayı maharet sayanlar güvenlik için bu cihazlara niçin zorunluluk getirmediler? Yoksa bu güvenlik cihazlarından paylarına bir şey düşmüyor muydu?