İstasyon Meydanı’ndan Reyhanlı’ya; Toprağın altında yatan o

Birbiri ardına patlayan bombalardan sağır olmuş gibiydi...
Ellerini göğe açan insanlar, hiç de “hayır dua”yla anmıyorlardı ismini; en çok sorulan soru “Neredesin?” di.
Hasretlerinden değil, kanlı gözyaşlarıyla, ağıtlarla yapılan bu davet “Gel de gör eserini” biçimindeydi.
Gelmedi, gelemedi.
Görmedi, göremedi.


***


Kolsuz, başsız, bacaksız kalan bedenlerden fışkıran kan, sel oldu boğdu Reyhanlı’yı;
51 “insan” -hani devlet yaşasın diye yaşatmaya söz verdiklerinden- can verirken insana insanlığını unutturan bir vahşetin ortasında,
Analar-babalar çocuksuz, çocuklar anasız-babasız, nineler-dedeler torunsuz, torunlar ninesiz-dedesiz, sevdalılar eşsiz kalırken;
Ve savaş gibi; aynı anda öksüz, yetim düşerken on binlercesi,
Kefenler sarılır, hatta sarılamazken kimine; parçalanmış bedenlerin kanı sızarken o bembeyaz beze,
Sala eksilmezken semasından bir şehrin;
Ne “yaralarını sarmaya”, ne cenaze namazlarını kılmaya, ne bir avuç toprak atmaya el kadar çocuklara yorgan olsun diye;
Gitmedi, gidemedi.
Obama’yı tercih etti;
Zar zor çıkmıştı “gel” vizesi, bekletmeye gelmezdi, hem “gökten ne gelirdi de yer kabul etmezdi!”


***


Ne kadar geç kaldığı ortadayken, dalga geçer gibi “gidişini erkene aldığını” söylüyor şimdi!
Fedakarlığa bakın okyanusları aşıp da şöyle bir ağız tadıyla dinlenemeden, ayağının tozuyla, apar topar(!) bugün gelecekmiş Reyhanlı’ya!
Tesadüf bu ya;
Tam da bölge halkının ‘Vatan’ için koştuğu gün Adana’ya!


***


Adana’dayım.
‘Niye Reyhanlı’yla başladın’derseniz, öyle yaptım çünkü iki duygu birbirine karışmış halde şehirde.
Biri MHP’nin ‘Vatan’ mitinginin yaydığı enerji, diğeri Tayyip Erdoğan’ın Reyhanlı ziyaretinin tarihine tepki.
Otel lobisinde sohbetimize kulak misafiri olan 20’li yaşlarda bir genç -Halil’miş adı- kurdu iki olay arasındaki bağlantıyı.
Diyor ki;
‘Reyhanlı’yı savunmasız yakalayacak hesapta...’
Halil, bölge halkı bugün Adana’ya akacak diye, tepkiden nasibini almayacak şekilde, ‘tenhada’ gitmek için yapıldığını düşünüyor bu tarih değişikliğinin.
Adana Havaalanı’na kadar gelip bizzat karşılayan, sağlıklı bir izlenim edinebilelim diye şehri karış karış dolaştıran ‘ev sahibi’miz Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü de ‘özellikle’ bugüne denk getirildiğine inanıyor Reyhanlı ziyaretinin. Ona göre de ‘Bu mitingde yükselecek sesi gölgelemek’ Başbakan’ın niyeti.


***


Ankara’dan gelen Firdevs Işık ve eşi Yusuf Işık ile sohbet ediyoruz bir süre. ‘Adana ruhu’nu anlatıyor Yusuf Bey, sonra Şahin Bey’i, Sütçü İmam’ı; Güney Cephesini yani.
Orhan Şaik Gökyay’ın tabutluk işkencelerinde dahi söylemekten vazgeçmediği gerçek çınlıyor kulaklarımda:
“Bu vatan, toprağın kara bağrında,
Sıra dağlar gibi duranlarındır...”
Sadece elinde bayrak Adana’ya koşanların değil yani... Sadece Bursa’da, İzmir’de çağlayıp coşan yüz binlerin, milyonların değil; Reyhanlı’da yatan o 51 canın da bu vatan!
Hiç kimse olmasa bugün Reyhanlı’da; stratejik çukurunun hayatlarına mal olduğu o 51 canın karşılaması yetmez mi ki iktidardakilerin yüzünü kızartmaya!
Bastığı her karışında Reyhanlı sokaklarının; ne kadar yıkarsa yıkasın “temizlik işçileri”, ne kadar silindir gibi üzerinden geçmiş olursa olsun iş makineleri; kaldırım taşlarının arasından, asfaltın çatlaklarından, o hâlâ kırık dökük kapılardan camlardan sızmayacak mı sanıyorlar diri diri yananların feryatları!


***


MHP İl ve İlçe Başkanlıklarının afişleri dışında bir de çok enteresan, esnafın el yazısıyla hazırlayıp dükkanının camına koyduğu çağrılar gördüm burada. Biri giyim mağazasıydı mesela, kaldırıma taşmış yarı kapalı pazar tezgahı modunda. ‘Parti temsilcisi misiniz’ diye sordum. Güldü. ‘Evet MHP’liyim ama bu çağrıyı yapmayı milli görev saydım’ oldu cevabı. Biz sohbet ederken yanımıza yaşlı bir kadın yaklaştı. Emekli öğretmenmiş. ‘Toros çocuğu’olmanın gururuyla Atatürk’ün “Toroslar’da dumanı tüten bir tek Yörük çadırı yeter” sözünü hatırlattı.


***


Atatürk’ten söz etmişken, nereye baksanız ‘Mevzubahis vatansa gerisi teferruat’ yazıyordu Adana’da. Bu sözü kullanıyor MHP, partili partisiz herkesin katılımını beklediklerini anlatırken halka.
MHP Adana İl Başkanı Mustafa İzgioğlu, 20 gündür girilmedik sokak bırakmadıklarını anlatıyor:
‘Bu son viraj. Ya oradan uçacağız. Ya da Türk Milliyetçileri olarak bizleri ülkemizi bu virajdan çekip alacağız. Ermeni katliamlarını, Fransız işgalini yaşamış bir bölge burası. İlk direnişin başladığı yer. Kurtuluşun müjdecisi. Dün Çukurova’da bir olay yaşadık. Davet için girdiğimiz işyerinin sahibesi, bu mitingi herkesin sahiplenmesi gerektiğini, MHP’yi bu süreçte ülkenin tek çıkışı gördüklerini ve seçimde ilk defa partimize oy vereceklerini söylerken birden gözleri yaşardı. O hanımefendinin gözlerindeki inanca şahit olmanızı isterdim.’


***


Adana sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil MHP tarihinin de kilit şehirlerinden biri. 1969’da parti adını burada aldı. Alparslan Türkeş, 2 dönem Adana milletvekilliği yaptı. Devlet Bahçeli hemşehrileri.
Bu kadar köklü ve güçlü oldukları Adana’da, özellikle de İzmir’de çıkılan noktadan sonra MHP’lilerin tek endişesi meydanın kapasitesi.
Adana Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Ali Arslan, meydana açılan yolları da kullansalar yine de kalabalıkları sığdıramayacakları konusunda iddialı. Dediğine göre AKP politikalarından rahatsız olan ve iktidara ‘mesaj’ vermek isteyen bir ‘muhalif ittifak’ var Adana’da. Partiler arası bir anlaşma değil bahsettiği, sokakta, halk arasında kendiliğinden oluşmuş bir şey. ‘Mevzu bahis vatansa gerisi teferruat’ teması bu kesim üzerinde çok etkili olduğunu söylüyor.


***


Hüseyin Sözlü’nün dediğine göre Başkanlık Divanı ve MYK üyeleri de miting öncesi hayli mesai harcamışlar Adana’da. Özellikle Sivil Toplum Kuruluşları tek tek ziyaret edilmiş.
‘19 Mayıs 1919 bağımsızlık meşalesini yakan Atatürk’e ilk sesi veren yer Adana. Arif Nihat Asya’ya Bayrak şiirini yazdıran buradaki mücadele. Çıkın sokağa halkın bizden de heyecanlı olduğunu göreceksiniz...’ diyor Sözlü.


***


Tavsiyesine uydum ve indim sokağa. Şansıma haylaz bir ufaklık takıldı arkama:
- Abla ‘Vatan’ için mi geldin?
Ne diyeyim;
- Evet ‘Vatan’ için geldim...


***


“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini;
Yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?” diyordu ya Namık Kemal... Bu memlekette Episkopos Muşeg gibiler, Çallıyan Karabet’ler, Dersak’lar, Bedros Paşa’lar, Mösyö Katoni’ler ve onlarla iş tutan içimizdeki hainler çok ama; Osmaniye Mutasarrıfı Mehmed Asaf Bey gibiler, Koca Ömeroğlu Mehmet Çavuş’lar, Adile Onbaşı’lar, Hatice Hanım’lar, Tayyar Rahime’ler de çok Adana’da.
Peşime takılan o 8-10 yaşındaki çocuktan pay biçin işte; işgalcilere tüküren 5 yaşındaki kız çocuklarının da emsalleri yaşıyor hâlâ.
Benim şehirde geçirdiğim ilk üç-beş saatte gördüğüm;
‘Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini;
Bulunur kurtaracak baht-ı kara mâderini...’ demeye hazırlanıyorlar.
Evet Ferda gibi, Rehber-i İtidal gibi fiyakalı kağıtlara basılmış yalan bültenleri var ama, Ahmet Remzi gibi genç ve idealist öğretmenler de var, bugün onlar Yeni Adana’nın yaptığı gibi, ‘milli mücadele’nin sesi olacaklar.
Gittin de ne gördün derseniz... Mitinge saatler kala demem o ki;
‘Vatan’la rekabete kalkışmak ne nafile bir çaba...
Hava müsait, inanç müsait, heyecan müsait, azim müsait...
Bugün İstasyon Meydanı’ndan yükselen ses, Reyhanlı’da -her gerçek gibi- topraktan fışkıracaktır mutlaka...

Yazarın Diğer Yazıları