İstanbul için iftar vakti ve bir şair-Bahadır

Bayburt’ta Şair Zihni Şiir Şöleni’nde tanış oldum onunla. Kayseri Pınarbaşı doğumlu bir bahadır... Pınarbaşları gibi sevdalı, Erciyes gibi yüce gönüllü bir Türkoğlu, bilinçli ve ateşli bir Türk Milliyetçisi.
Kitap verdim, kitap aldım... Kitabını okuyunca, Uluğtekin dostumun “Güçlü bir şairdir” savının, hak ve gerçek olduğunu anladım. Anadolu’ya sırtını hiç dönmeyen ben, neden daha önce bu kardeşimi tanımamışım? Şaşırdım doğrusu, hayıflandım, üzüldüm...
Fazıl Ahmet Bahadır’ın şiir kitabının adı “Yeniden Kuvây-ı Milliye” (Laçin Yayınları). Tadı ve içeriği adına uygun... Destan havasında ama geçmişi yineleyen tarzda değil, günümüz şiirinin tüm öğelerini taşıyor. Destan olunca, tarih giriyor işin içine, özellikle de yakın tarih. Hainlik o gün neyse bugün de o, hainler o eski hainlerin torunu ya da onların izleyicileri. Bahadır, şiirin açtığı işlek ve kese yoldan giderek, torbadaki yüzlerini ortaya çıkarıyor bu gibilerin:
“Sen/Aczine ağlarken/Kaç yüz yıllık devletin/Yarana basa basa gülüp geçecekler/Yıllarca sürecek yasına./Kaftanı sırmalı/Göğsü nişanlı/Dönmeler devşirmeler.
Duvardaki bir resme dalıp/Dolacak gözlerin/Anan hâlâ yasında/Babanı vuran itse/Müstakil adasında/Vergisiyle beslenirken dedenin.”
Sarıkamış’ı üç kuşak yaşamış ve çok yazmış biri olarak çok sevdim ve anladım Bahadır’ın Sarıkamış üstüne dizelerini:
“Ayaz işler iliğe/Damardaki kan donar/Ve doksan bin can donar/Adına kıyam ettiğim dağın/Çiçeklerinde gözleri/Çimenlerinde saçları var/Ayak basılmamış kuytularında/Karlarından daha temiz ruhlar sabahlar.”
Ramazan ayındayız, Ramazan’a nice şiirler yazılmıştır ya, Bahadır’ın “İstanbul İçin İftar Vaktidir” şiirine bayıldım ben. Televizyonlardaki sıradan bir anons tümcesi nasıl böyle bir ruh derinliği ve güzelliğine dönüşür Tanrım!
“Durulur/Susar deniz/Susar martılar/Donar sularda zaman/Sükûtun bestesini/Neylere üfler rüzgâr/Bürünür/Akşam mahmurluğuna/Zarafet timsali minareler/Sinan’dan/Mehmet Ağa’dan yadigâr/Battığına değil güneş/Kaçırdığı âna yanar.
Yâd etmek için hatırasını/Fetih toplarının/Fethi görmüş melekler/İstanbul ufkunda/ O ânı bekler/Yükselir/Davudî bir ses/Yedi tepeden/Yedinci katına göğün/Zengini fakiri bütün yürekler/Ve milyonlarca dudak/Tanrı adıyla/Buluşur bir yudum suda./İstanbul için iftar vaktidir”
Dergiler Boynu Bükük Kalmamalı
Fikir tarlasının imecesidirler dergiler, onlarsız çoğaltamayız özümüzü ve çevremizi, genişletemeyiz ufkumuzu.
İki dergiden söz edeceğim bugün...İlk dergi “Türk Ocağı” adını taşıyor, Ahmet Vehbi Ecer dostum yollamış Kayseri’den. Türk Ocağı Kayseri Şubesi’nin yayın organı. Değerli imzaların emekleri vitrinlenmiş, seyrine doyum olmuyor.
Kırk yıl önce Erzurum’da “Kümbet” diye bir dergi çıkardı. Bayburt Dede Korkut Kültür Sanat Şöleninde tanıdığım değerli Hasan Akar, genel yayın yönetmenliğini yaptığı “Kümbet” dergisini elime tutuşturunca, kırk yıl öncesini hatırladım. Erzurumlu Kümbet, Tokatlı Kümbet... Kümbetler, geçmişi bengütaşlara çevirmemizin kanıtlarıdırlar. Kümbetler, öldükten sonra da yaşamanın simgesidirler. Tokat’ta çıkan Kümbet Dergisi, Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği’nin yayın organı. Pırıl pırıl, dopdolu, sımsıcak,yüzde yüz yerli bir dergi. İlgilenenlere e-posta adresini veriyorum: tosayad@hotmail.com

Yazarın Diğer Yazıları