İsrail saldırganlığının anlamı!
İsrail ordusu, Gazze kenti ile civarındaki Hamas hedeflerini havadan füzelerle vurdu. İsrail, halen sivil/asker; yerleşim yeri/cephe demeden vurmaya da devam ediyor. Saldırılarda yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği, binlerce kişinin de yaralanmış olduğu yolunda haberler geliyor. İsrail Gazze’de taş üstünde taş bırakmamak üzere vahim bir saldırı gerçekleştiriyor.
Ajansların verdiği haberlere göre ise “Dünya ayağa kalkmışmış!”. Gerçekte ise İsrail yalnızca adet yerini bulsun türünden “kınama” lara muhatap olmuştur. Bakın kim ne demiş? ABD Dışişleri Bakanı Rice, ’İsrail’in hakkıdır, yapar’demekle kalmamış, İsrail’in giriştiği vahşi katliamların nedenini Hamas’ın füzelerine bağlamayı da ihmal etmemiş. BM, her zaman yaptığı gibi “İsrail’in orantısız güç kullandığını” ‘yapmasaydı, daha iyi olurdu’türünden bir açıklama yapmış! AB ise ‘İsrail saldırılarının kabul edilemezliğinden, sivillere karşı şiddet kullanılmasının doğru olmadığından’bahsetmiş. Arap Birliği ve İslam Konferansı konuyla ilgili toplantıya çağrılmış. Muhtemelen toplanıp İsrail’den “özür” dilemenin yollarını arayacaklar!
Türkiye’den hem Başbakan, hem de Cumhurbaşkanı çok sert ifadelerle İsrail’in saldırganlığını kınamış.
İsrail’in son vahşi saldırıları diğer ülkelerden daha çok Türkiye yönünden anlamlıdır. Çünkü İsrail Başbakanı üç-beş gün önce Türkiye’deydi. Türkiye de aynı zamanda İsrail ve Filistin arasında arabuluculuk yapıyordu. Bu saldırılar Türkiye’nin bölgedeki olaylara yaklaşımının ne denli sorunlu olduğunu da göstermektedir. İsrail’in bu saldırganlığı aynı zamanda Türkiye’deki hükümetin Ortadoğu sorununa bakışının ne denli yüzeysel ve romantik olduğunu da ortaya koymuştur. Türkiye’yi yönetenler adeta İsrail’in barış için her şeyi yapmaya hazır olduğunu, yalnızca “arabulucu” bulmakta sıkıntı çektiklerini sanmışlardır. Bunun için de Türkiye olarak bu işi yapmaya soyunmuşlardı. Halbuki barış için iki taraf gereklidir. İsrail ise barış istememektedir. Çünkü İsrail, varlığını ve uzun vadeli çıkarlarını gerilim, çatışma ve saldırıların devam etmesinde görmektedir! İsrail istemedikten sonra da bölgede barışı kurmak mümkün değildir. Durum ortada olmasına rağmen Türkiye, “Filistin ve İsrail”, Suriye ve İsrail arasındaki görüşmelere aracılık etmek için adeta kendini paralamıştır. Sonuç ortadadır. İsrail, ordusunu güçlü, diri ve uyanık tutmak için canı her istediğinde bölgeyi kan gölüne çevirmekte bir sakınca görmemektedir. Türkiye’yi yönetenler barış masasına gücün gölgesi düşmedikten sonra yapılan konuşmaların lakırdıdan başka bir anlamı olmadığını bir türlü öğrenememişlerdir. Gerçek budur.
İsrail Başbakanı Olmert’in Türkiye’yi ziyaretinin üzerinden bir hafta dahi geçmeden İsrail’in Gazze’de katliam gibi saldırıya girişmesi de önemlidir. Saldırının bu yönü itibarıyla zamanlaması ilginçtir. Bu yandan İsrail, ABD’de yeni başkana henüz göreve başlamadan ciddi bir mesaj vermiş olmaktadır. Diğer yanda ise İsrail açıkça Türkiye’ye “Sen bu işe şu veya bu biçimde müdahil olma, ben sorunu güç kullanarak çözeceğim” demiş olmaktadır.
Bu bağlamda saldırılardan en büyük zararı Türkiye’nin “BOP Eşbaşkanlığı” ve arabuluculuk hevesleri görmüştür. İsrail ile Suriye arasında arabuluculuğa soyunan Başbakan Erdoğan bu saldırılarla karizmayı fena halde çizdirmiş olmaktadır. Başbakan Erdoğan, “Bu, barışa ve barış görüşmelerine indirilmiş bir darbedir” diye konuşmuş. Doğru ama eksiktir. Bu aynı zamanda Türkiye’nin arabulucuk heveslerine de indirilmiş bir darbe olmaktadır. Başbakan Erdoğan’ın “bu bize karşı da yapılmış saygısızlıktır” derken verilen bu mesajı aldığı anlaşılmaktadır.