İsmail Kahraman AK Parti'dir
AK Partili eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman''ın, "Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanıyor. Kesinlikle karşıyım… İstanbul''un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir''in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. 2 Mart''ta da aynı şey var. Ruslar çekildi gitti. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık. Tarihi doğru dürüst niye bilmiyoruz? Övünecek büyük bir tarihimiz varken kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz" sözlerine, doğup büyüdüğü Rize dahil memleketin her yerinden tepki geldi.
Muhalif siyasilerin çoğu çok sert eleştiriler yükseltti.
Alanlarında otorite sayılan tarihçiler, element uydurmacı tarihçiliğe bilgiyle, belgeyle cevap verdi.
*
Ya AK Parti?
*
Hani şu "Yerli ve Millî" olma iddiasındaki iktidar partisi içinden Kahraman''a herhangi bir tepki yükseldi mi?
En azından bir "Ayıp oluyor abi"?
O da değilse "Zamanı mı şimdi" filan?
Hani seçim vakti… Ürkütmeyelim müttefikimizin milliyetçi seçmenini?
O bile yok!
*
Ne bir milletvekili…
Ne bir bakan…
Ne "Başkomutan"!
Uhdesinde "Başkomutan" sıfatını da bulunduran, Kahraman''ın kurşun sıkılmadığını iddia ettiği mücadeleyi taçlandıran "Zafer" kutlamalarının ev sahipliğini yapan Cumhurbaşkanı, Kahraman''ı yalanlamaya gitti mi?
*
Hatta dön geri…
Yıllar sonra, milleti, millî bayramları kutlamakla ilgili hiçbir sorunu olmadığına ikna edesi gelen eski Cumhurbaşkanı''ndan, Kahraman''ın sözleriyle ilgili bir kınama geldi mi?
*
Neden?
Çünkü, o sözler İsmail Kahraman''ın "şahsi" inancının değil; bir zihniyetin, ekolün, kesimin, grubun ortak şuuraltının ifadesidir.
İsmail Kahraman, köklü bir siyasi koronun, aynı tedrisattan geçmiş koristlerinden yalnızca biridir; ağzından çıkan o cümlelerin hiçbirinde yalnız değildir.
İsmail Kahraman AK Parti''dir!
AK Parti''yle temsil olunan, AK Parti giydiği bütün gömlekleri çıkarıp da çırılçıplak kaldığında dahi onu bir deri gibi saran ideolojinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
*
"Kurtuluş Savaşı"nın, sırf bir "kurtarıcı" figürü oluşturabilmek için icat edildiğini savunan zata dönüp de "Ne diyorsun" diyen olmuş muydu?
Olmadığı gibi ödül gibi payelerle donatıldı.
Bu sebepledir.
*
Misal…
Sene 2006…
Daha AK Parti iktidarının, Türkiye''yi demokrasinin nirvanasına çıkaracağına inanılan, liberallerin Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık uçağına binmek için birbirlerini ezdiği, niteliğini bilmem sol uzmanı değilim ama hatırı sayılır nicelikteki "eski solcu"nun iktidar sahiplerinin en vıcık yağdanlıklarına dönüştüğü yıllar…
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, üstelik de 7 Eylül günü, üstelik de Kurtuluş Bayramı törenleri için geldiği Aydın''da ne demişti?
- Her sene benim ülkeme yabancılar geldi diye, işgal etti diye bunun kutlaması yapılmaz.
*
Koç''a göre Kurtuluş gününü kutlamak, tamamen bizim "düşüncesizliğimizden", "düşünmeyişimizden" kaynaklanan bir garabetti!
Zira dedi ki;
"Her sene kendi ülkene bir yabancının girdiğini söylemek yanlıştır. Millî vicdan açısından da yanlıştır. Ama bunu da düşünerek mi yapıyoruz? Hayır, yapmıyoruz. Bir zararı var mı? Hayır. Ben insanoğlunun düşünmesinden yanayım. Ve bir yerden sonra da bazı şeyleri ön almazsanız, bazı şeyleri mecburen değiştirirsiniz" diye konuştu.
*
Meselenin İsmail Kahraman meselesi olduğunu düşünen çok yanılır.
Mesele, 20 yılda, devlet dediğimiz devasa mekanizmada etkili olmadığı kurum, kuruluş, daire, birim ve dahi kapı arkası bile kalmayan bir zihniyet.
*
Hesap edin; müfredatta özellikle tarih, inkılap tarihi gibi derslerde önce ufak tefek dokunuşlar, yeni kavramlar vesair ile başlayıp da tabiri caizse bir tasfiyeye dönen değişiklikler yapılalı kaç yıl oldu.
Bunca yıl içinde kaç milyon çocuğumuzun zihni bu bakış açısıyla şekillendirildi?
Kaç milyon çocuk; ailesinden dinlediği, çevresinde konuşulan Atatürk''ün de, Cumhuriyet''in de, Kurtuluş Savaşı''nın da böyle olmadığını bildiği halde, sırf "sınavda çıkar" belasına tarihi böyle ezberlemek mecburiyeti hissetti?
*
Hiçbir muhalif seçmenin, muhalefetin iktidarından yeni bir Cumhuriyet kurmasını beklediğini sanmıyorum; tarihi, sade ve ancak şanla, şerefle dolu Cumhuriyetimiz bize yeter!
Ve fakat, yeni bir "kurtuluş mücadelesi" vermek konusunda aynı şeyi söyleyemiyorum.
Bir devletin, havasını, suyunu, taşını, toprağını, paraya çevrilebilen her nevi kaynağını zapt etmeyi benimsemesek de, desteklemesek de anlıyoruz da, tarihi zapt edilir mi arkadaş!
*
Miladı kendin olan bir geleceğin temellerini atmıyorsan tabii…