İran olayı kızışıyor

Ben bu yazıyı yazarken Obama’nın yeni Dışişleri Bakanı John Kerry görevi teslim almak üzere ABD Dışişleri Bakanlığına gidiyor ve orada bakanlık mensuplarına bir konuşma yapmaya hazırlanıyordu. Bu konuşmada Obama yönetiminin dış politika hedeflerini aramak saflıktan başka bir şey değil. Onlar zaten belirlenmiş durumda yalnızca uygulamaları bekleniyordu.
Aslında geçen hafta, hem ABD, hem de Türkiye açısından kötü gelişmelerle geçti. ABD Büyükelçiliğine yapılan bombalı saldırı saldıranların amacına ne kadar hizmet etti bilinmez ama sonuç ortada. Yalnızca masum insanların yaşamına mal oldu. Ama bu saldırı tüm ABD basının konuyu işlemesine ve Türkiye’yi yeniden Amerikalıların seyahat etmesi açısından tehlikeli ülkeler arasına koymasına neden oldu.
Tabii bir de buna ek olarak İstanbul’da öldürülen Latin asıllı Amerikalı kadın konusu var. Olay basit bir soygun veya saldırı olmaktan çok uzak. Ne tür bir fotoğrafçı ise kadının kamerası bile yok. Bir başka garabet te, New Yorklu bir otobüs şoförünün karısı günde bin dolar harcayabiliyor. Bu saldırı ve cinayet gerçekte başka pis şeyler kokuyor. Ama sonuçta gene kazığı Türkiye yiyecek. Zira tüm dünya basını “bilmem kaç çocuklu Amerikalı zavallı fotoğrafçı kadın” diye verdi. Yani kadına bir acındırma vardı.
Sonuç ne olursa olsun bu iki olay Türkiye’nin ABD’den bu yaz alacağı turist sayısının önemli ölçüde etkileyecektir. Hele hele sınırlarımızda bir de savaş gerginliği olayı resmiyete dönerse artık tadından doyulmaz. Geçimini turist sayısına bağlayan bir kurum ve tesis ile çalışanlarına olan olacaktır mutlaka. Turistler arasında, Amerikalı turistlerin Avrupalı çulsuzlar gibi değil de n en çok para bırakan turistler olduğunu vurgularsak sıkıntımızın boyutunu anlarsınız.
Gelelim daha ciddi konulara. Obama yönetimi çoktandır beklenen dış politika konusundaki ilk ciddi girişimini Başkan yardımcısı Biden aracılığıyla İran’a karşı yaptı. Eğer Amerikan politikalarını dikkatle incelerseniz, bu tür görüşme önerilerini Washington’un soruna çözüm değil dünya kamuoyu önünde kendisini temize çıkarma amacıyla yaptığını görebilirsiniz. Irak en son örneği.
İşte bu çıkış gerçekte beni korkutan. Sanki Suriye üzerinden oynanan dünyanın gözünü boyamayı amaçlayan İran tiyatrosunda senaryonun sonuna gelinmiş gibi. Münih’teki sözüm ona Suriye’yi konu alan Güvenlik Konferansından bile gördüğünüz gibi İran çıktı. İran da reste restle karşılık verip görüşmeye hazır olduğunu açıkladı.
Bu arada dikkatinizi çekmesi lazım. Dünyada uluslararası alanda Türkiye’ye yönelik insan hakları ihlalleri ile ilgili eleştirilerin sayısı arttıkça Başbakanın cezaevindeki askerler konusunda da şikâyetleri artıyor. Sanki bu ortamı başkası hazırlamış gibi birden bire hızlı bir şekilde kendisini AKP ekspresinden dışarı atıyormuş gibi.
Daha önce sözünü ettiğimiz oyun sanki uygulamada. Sanırım bebek katilinin çıkarılışı ile Askerlerin tutsaklığı da aynı zamanda sona erecek. Diyecekler ki gördünüz mü her iki tarafı da serbest bıraktık. Hadi oyları bize verin. Ama anlaşılan batı dünyası ile şimdilerde ipler kopmuş. Bakın Avrupa ziyaretlerinde bir İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya falan yok. Varsa yoksa ne kadar sapı silik ülke varsa onlar.
Washington’u ziyaret teklifine hala Beyaz Saray’dan bir somut yanıt yok. Belki bu işe ilkbahardaki Türk dernekleri toplantılarına katılma bahanesiyle yapılacak. Bu aralar belki Davutoğlu Washington’a gelir. Halen Ali Babacan New York yöresini ziyaret etti. Ama ne hikmetse güneye Washington’a inmedi. Gördüğünüz gibi bir şeyler hızlanıyor. Ama bu hız gördüğümüz kadarı ile Türkiye’ye iyi bir gelecek hazırlamıyor.
Bu arada Türk basınındaki yağcılığı artık mide kaldırmıyor. Hele özellikle Başbakan ile konuşan gazetecilerin yağcılığı tarihin yazmadığı boyutta.

Yazarın Diğer Yazıları