İran için yapılan planlar ve Türkiye!
Türkiye’nin yanı başında çok ciddi gelişmelerin yaşandığı bir zamanda TSK’nın sürekli savunma konumunda tutulması düşündürücüdür. İçerideki KCK operasyonlarının, suikast iddialarının, “çarmıha geriliyoruz” söylemlerinin ve nihayet sokak çatışmalarının bölgesel gelişmelerle yakından ilişkili olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. TSK ile ilgili ipe sapa gelmez iddia, itham ve söylentilerin amacı, TSK’nın gardını düşürmeye yöneliktir. İçeride yorulan, savunmada bırakılan ve mahremleri deşifre edilen bir TSK, çevrede meydana gelen olaylara müdahil olma gücünü kendinde göremeyecektir. Nitekim askeri, yargısı, siyaseti iç sorunlara yoğunlaşmış bir Türkiye’nin aksi söylemlere rağmen bölgede vukubulacak olayları yönlendirme gücü olamaz.
İran üzerine oynanan oyun!
Türkiye’nin durumu ortada iken bölgenin en ciddi gücü olan İran ile Batı ilişkileri bu günlerde neredeyse kopmak üzeredir. Batının İran’a yönelik müdahale için dış ve iç hazırlıklarını büyük ölçüde tamamladığı anlaşılıyor. Bu bağlamda İran’da iç muhalefet de ve iktidar da giderek sertleşiyor. İran’da son bir hafta içinde meydana gelen gösterilerde ölen insan sayısının onbeşi bulduğu gelen haberler arasında. ABD Başkanı Obama, “İran halkının aylardır, evrensel haklarının kendilerine verilmesinin ötesinde bir şey istemediğini” söyleyerek ABD’nin, evrensel haklarını arayanların yanında olduğunu “ ifade etti. Fransa da ” Demokrasi isteklerini ve ifade özgürlüğü haklarını savunan göstericilere karşı keyfi göz altıları ve şiddeti “ kınadığını açıkladı.
İsrail’de yayınlanan Haaretz Gazetesi, bir süre önce ABD Başkanı Barack Obama’nın Pekin’e yaptığı ziyaret sırasında Çin Devlet Başkanı Hu Jintao’ya, İsrail’i, İran’ın nükleer tesislerini vurmaktan daha fazla alıkoyamayacağını söylediğini yazmıştı. Obama, Çin Yönetimine, Tahran’a yönelik yeni müeyyidelere onay vermesi karşılığında ucuz Suud petrolü teklif ettiğini de açıkladı. Diğer yandan Batı’nın ağır yaptırım kararları alarak, İran’la ilişkilerin diplomatik çözümünü ikinci plana attığı bir zaman diliminde basın, Usame Bin Ladin’in İran’da olduğuna yönelik haberler vermeye başladı. İngiliz Times gazetesinde ” Bin Ladin’in ailesiyle birlikte Tahran’ın hemen yanı başında bir evde olduklarının öğrenildiğini “ yazdı. Bütün gelişmeler İran’a yönelik olarak ciddi hazırlıkların olduğunu gösteriyor.
ABD’nin füze kalkanı!
Başbakan Erdoğan’ın da ABD Başkanı Obama ile yaptığı görüşmeler sırasında ABD’nin Türk tarafına ” Füze Kalkanı “ projesi teklifi iletilmişti. Türkiye, ” Füze Kalkanı “ projesiyle ilgili olarak Washington’dan bilgi istemiş ve bu konuda ikili bir çalışma mekanizması oluşturulmuş. Türk yetkililer ” hem Rusya hem de İran, bunu tehdit olarak algılayacaktır “ diyerek projeyle ilgili memnuniyetsizliklerini dile getirmişlerdir. Öyle ya füze kalkanı, füze atmaya hazır olan ülkeler için gereklidir. Türkiye için füze kalkanına ne gerek var?
Bu arada İsrail’in eski başbakanı, şimdiki savunma bakanı Ehud Barak, İran’ın 2010 başlarında atom bombası yapacak teknolojiye sahip olacağını, 2011’de ise üretime geçebileceğini iddia etti. Bütün bu iddialar spor olsun diye değil kamuoyu oluşturmak için yapılıyor.
Bütün göstergeler İsrail/ABD ve müttefiklerinin İran üzerine hesap üzerine hesap yaptıklarını ortaya koymaktadır. Gelinen aşamada İran’ın tutumundan rahatsızlık duyan İsrail ve ABD’nin harekete geçmek için fırsat kolladıkları açıktır. Türkiye, böylesine kritik bir zamanda içe kapanmak, kurumlar arası kavgalarla uğraşmak ya da sokak çatışmalarıyla mücadele etmek gibi bir lükse sahip değildir. Sadece Türkiye değil, bulunduğu bölge kritik bir sınavdan geçiyor; bu bakımdan başta iktidar yetkilileri olmak üzere herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerekir. Yarın çok geç olabilir!