İnsanlık ve adalet namına...

Bu hafta sizden gelenlerin ilk mektubu kendilerini “Mağdur ve masum deniz subayları” olarak tanıtan İstanbul Casusluk Davası sanıkları ve yakınlarından...

“Devlet”in başındakiler sahnede “paralelle mücadele” , “kumpas” masalları anlatıyorlar ama perde arkasında “hukuksuzluk” olanca zulmüyle bakın nasıl devam ediyor hâlâ:
“(...) Manchester/İngiltere’den gönderilen isimsiz ihbar mail’i ile başlayan ve sadece DIJITAL delillere dayandırılan dava 11’inci Özel Yetkili Mahkemede görülmüş ve 6 Aralık 2013 tarihinde Yargıtay 9’uncu Daire tarafından onanmıştır. Bu daire Balyoz Kararı’nı da onayan Daire’dir.
“Sehven”lerin gölgesinde
Verilen hüküm ile çoğunluğu Deniz Kuvvetleri personeli ve rütbeleri düşük olan 43 kişi hüküm giymiştir. ÖYM’lerde görülen birçok dava gibi bu davada da hukuksuzluklar ayyuka çıkmış; “olmayan adreste arama yapılarak delil bulunması, yanlış evde doğru delil bulunması, sözde örgüt liderinin telefon TAPE’sine polis tarafından sehven!!! ekleme yapılması, dava sadece dijital delillere dayanmasına rağmen tüm bilirkişi ve tanık dinleme taleplerinin mahkeme tarafından gerekçesiz reddedilmesi” en bariz örnekler olarak ortaya çıkmıştır.
Sanıklar tarafından 6 Ocak 2014 tarihinden itibaren AYM’ye bireysel başvurular yapılmış olup, halen AYM kararı beklenmektedir. Bugün itibariyle 8 ay 8 gündür AYM’den karar beklenmektedir. AYM Bilgi Bankasından verilen kararlar incelendiğinde; özgürlüğü kısıtlamayan hak ihlallerinin bile İstanbul Askeri Casusluk Dosyasından öncelik aldığı görülmektedir. Bunca tutuklunun olduğu bir davanın diğerlerinin yanında geride bırakılması nasıl bir adalet anlayışı sorusunu gündeme getirmektedir.
Dosya ortada kaldı
Bunun yanısıra dosyanın bozulan kısmı Yetkisizlik gerekçesiyle hiçbir mahkeme tarafından kabul edilmemiştir. Önce İstanbul 21ACM, daha sonra Kocaeli ACM ve nihayetinde İstanbul 4 ACM önlerine gelen dosyaya yetkisizlik kararı vermiştir. Dosya 5 aydır Yargıtay 5’inci Dairenin hangi mahkemeyi yetkili kılacağı kararını beklemektedir.
Hak ihlali Balyoz ile bire bir örtüşen bu davada, AYM’nin Balyoz Kararı gerekçe gösterilerek yerel mahkemeye yeniden yargılama talebi de yapılamamaktadır, çünkü yerel mahkeme belli değildir.
Aynı kumpas
Davada yargılanan subay ve astsubayların birçoğunun rütbeleri düşük olup emeklilik hakkı kazanmamışlardır. Ayrıca Balyoz’da olduğu gibi başarılı mesleki kariyere sahip yüksek rütbeli subayların bir kısmı çok sevdikleri mesleklerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır.
Balyoz Davası’ndaki, özellikle dijital delillere yönelik hukuksuzlukların benzerinin yaşandığı İstanbul Askeri Casusluk Davası’nın da bariz bir kumpas örneği olarak göz önüne alınması ve mağdur subay astsubaylara sahip çıkılması adalet ve insanlık açısından önemlidir.”

“Namus” meselesi

Yüksel Çelgin’in, Abdülhamit Bilici ve onun gibi uzun dönem “AKP tipi demokrasi” yi destekledikten sonra kendi kuyruklarına basılması sonucu “diktatöryal zihniyet”i keşfeden “gazeteci/yazar/kanaat önderi/aydın” sınıfına söyleyecekleri var: “Bonjour! Diyorlar sizin durumunuzda olanlara...
(...)
AKP’nin başından beri, kendi evinde demokrat olmayanların topluma demokrasi getirecek bir faaliyetlerinin olamayacağını defalarca söylemiştik. Türkan Saylan’ın “PKK destekçisi” diye sabah 05’te evi basılınca ne tepki verdiniz? Teğmen Çelebi hangi darbenin içindeydi?
Ahmet Şık ve Nedim Şener’in kitap çalışmaları hangi etkili bomba kadar tesirliydi?
O kadar farklı konumdaki insanlar uyduruk ve sahteliği şüphe götürmeyecek “belgelerle” suçlanırken, canım mahkemelere karışmayalım, suçsuzsa zaten ortaya çıkar deyip, yıllarca “tutukluluğunun devamına” diyerek hiçbir vicdan ve adalet duygusundan nasip almamış kararlara bakıp şimdi, adalet talep etmek ne kadar hazin değil mi? Entelektüel için, Sartre diyor ki “Üstüne vazife olmayan şeyleri kendine dert, sorun eden kişidir.”
Ülkenin doğa örtüsü, kamu malları talan edilirken neredeydiniz?
(...) Olayları mezhep çerçevesinden ele alarak, halis Müslümanları şeytanlaştıran kimdi? Caminin imamı yalan söylemedi diye sürülünce ne yaptınız? Protesto ettiniz mi hiç?(...)
Temel sorun bence, aydınlar namuslu mu değil mi? Buna cevap verirseniz, aynaya bakarak tabii ki iste o zaman, ağlattıklarınız sizin çığlığınıza dönüp bakarlar belki...”

Son kale

“Kala falan kalmadı” diyor Muharrem Ergin;
“Son kale, ülkesini seven herkes. Türk milletinin geçmiş tarihi bize bunu söylüyor. Yapmamız gereken sadece damarımızdaki (a) sil kanı hatırlamaktır. Ya da tarihin kirli sayfalarında millet olarak onursuzca yerimizi almak olacaktır. Türk milletinin seçeneği yoktur. Seçeneği ya istiklal ya da ölümdür.
Karar Türk milletinin.”

Herkesi yandaşlaştırma çabası

“Cumhuriyet”e dair yazdıklarımızı eleştirenler kadar destekleyenler de var. Onlardan biri Kaya Ürün: “Ulusalcı, vatansever, Kürt ihanetine karşı çıkan kalemleri Cumhuriyet gibi bir etkili gazeteden uzaklaştırmak adına çok büyük bir oyun oynanıyor. Doymuyorlar, her tarafı yandaş yapma isteği inanılmaz. Allah sonumuzu hayırlı kılsın.”

Yazarın Diğer Yazıları