İnsanlığa bir şeyler oldu!
Tehlike çanları sonuna kadar acı acı çalmaktadır. Çanlar şunun bunun için değil, bütün insanlık için çalmaktadır. Açıkçası çanlar tam anlamıyla toplumun zıvanadan çıktığını haber vermektedir. Ailesinden anne ve babası dahil sekiz kişiyi şu kadar saat içinde kurşuna dizenler, komşusunun melekler kadar günahsız çocuğunu önce boğup sonra da sobada yakanlar, sevgilisini önce öldürüp sonra da parçalayarak çöpe atanlar, öz çocuğunu boğarak araziye bırakanlar, annesini boğazlayanlar, tamamen akrabası olan bir köyü toptan katledenler sosyal canavarın yalnız görünen yüzüdür. Görünmeyen yüzünde neler var? Onu yalnız Allah bilir! Günümüzde insan ilişkilerinde yeni bir boyut söz konusudur. Artık insanın insanla ilişkisinin formu ve içeriği değişmiştir. Adeta bu ilişki bir cıvatanın başka bir cıvatayla ya da bir çıkarın başka bir çıkarla ilişkisine dönüşmüştür. Bu da donuk suratlar, taşlaşmış duygular ve çarka dönmüş yürekler yaratmıştır.
Gücün varsa yaparsın!
Yaşanılan çağ, hissetmeyen, yalnızca böcekler gibi arzu eden insanların çağıdır. Kur’andaki tabirle “heva ve hevesini Tanrı edinmiş” ler tarafından insanlık denetim altına alınmıştır. Sosyal pazarda yıkıcılık, yağmacılık, yiyicilik ve bölücülük en çok satan kavramlar haline gelmiştir. Bu, küresel kapitalizmin zaferidir. Zira kapitalizm köşe dönen, köşe kapan, köşe olan insan tipini bütün dünyada egemen kılmıştır. Yalnız girişimcilikte değil, cinayette ve yok edicilikte de “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” en önemli ilke olarak zuhur etmiştir. Sonuç, yalnız yapıcılıkta değil yıkıcılıkta da özgürlük özgürlüktür. Duyanı şok eden, şaşırtan, hayretler içinde bırakan olaylar böyle bir sosyal ve anomik gidişin ürünüdür. Gelişmeler hayra alamet bir gidişi işaret etmemektedir. Sorun ekonomik kriz, modernleşme, imansızlaşma, kentleşme, sanayileşme, postmodernizm, liberalizm, kültürel değişme, sosyal çözülme, ateizm, satanizm, anomi, yabancılaşma, uyuşturucu ya da dağılmış aileyle açıklanacak boyutları çoktan aşmıştır. Yaşananlar yukarıda sayılan ve sayılmayan yüzlerce faktörü de içine alan bir medeniyet sorununa işaret etmektedir. Sonuçta bu medeniyetin bir yüzü insani ilerlemeyi üretirken, diğer yüzü de 1945’lerde yüzbin kişiyi bir anda diri diri yakarak katleden atom bombalarını üretmiştir.
İnsan olmanın farkı!
Günümüzde yaşanan sosyal olgunun her boyutu bu anlamda irdelenmeyi hak ediyor. Bugün yaşananlar geleneksel olarak topluma ve değerlere bağlılık yaratan damarların büyük ölçüde işlevsizleştirildiğini göstermektedir. Bireyin bu denli kutsandığı bir zaman diliminde ortak duygu veren kurumların etkisizleşmesi de yadırganmamalıdır. Yaratılış anlamında sosyal olan insanın, hemcinslerinden koparılarak yalnızlaştırılması, onu diğer insanlara karşı yabancılaştırmıştır. Bu durum, insan olmanın farkını da ortadan kaldırmıştır.
Günümüz insanının daha süt emen bebekken annesiyle arasına çocuk arabaları, bakıcılar, kreşler girmektedir. Çocukluğunda ailesiyle arasına televizyon ve internet ile sanal dünya yerleşmektedir. Evlendiğinde eşi ile arasını kredi kartı ve cep telefonu açmaktadır. Yetişkinlikte gerçekler dünyası ile hayaller dünyası iki rakip firma gibi karşı karşıya gelmektedir. Böylece ideolojisi geçicilik; değeri haz; mutluluğu da tüketim olan yeni bir tür insan ortaya çıkmış olmaktadır. Anne/baba katilleri, bebek tecavüzcüleri, insan simsarları biraz da böyle bir dünyanın ürünüdür. Günümüz insanının -anne, baba ve evladı dahil- hiçbir şeye karşı sigortalı olmadığını anlamasında yararı vardır.