İnsanları değil vicdanlarını dinlesinler
“Telefonlar dinleniyor. Herkese kaset, şantaj tehdit; siyaset çığırından çıkmış. Böyle iş olur mu?”
Baykal siyasi mücadeleye damgasını vuran yeni anlayışın ilk önemli kurbanı olarak isyan ediyordu dün.
Meşrutiyet döneminde muhaliflerin Galata Köprüsü’nden geçerken arkalarından vurulduğunu hatırlatarak, günümüzde siyasi suikastlerin adam vurmak yerine şantaj, tehdit, kaset ve komplo yoluyla yapıldığını söylüyordu.
Çirkinleşen rekabetin “resmi yöntem” haline gelmekte olduğu yolunda bir tesbiti var ki orada, dikkatli davranıyor ve suçlamayı adrese göndermiyor.
Oysa kaset komplosuna dört kurban veren MHP, lideri ağzından “AKP aklını başına alsın, okyanus ötesi bir hesaba kurban gitmesin” diye açık açık Fethullah Gülen’i hedef göstermiştir.
Gülen’in makamı?..
Bahçeli, Fethullah Hoca’yla çatışmanın maliyetini bilmez mi?
Bilir elbet.. Kendine göre tedbirini de almış görünüyor.
Bahçeli’nin çabası bölünmenin önünü açacak anayasayı yapmak için MHP’nin meclise girmesine mani olacak bir oyunun yürütüldüğüne halkı inandırmaktır.
Plan başarılı olursa, halkta uyanacak tepki ve savunma duygusu, kaset siyasetinin götüreceği oyun daha fazlasını geri getirecektir.
Başbakan ile parti sözcülerinin Gülen’e sahip çıkmakta gösterdikleri abartılı gayret, dikkat çekicidir.
Bahçeli’nin Gülen’e söyledikleri için Erdoğan “İhanet derecesinde kınıyorum” demekle kalmamış “Onun bulunduğu makam böyle bir şeye müsaade etmez” diyerek Hoca’ya adeta kutsallık atfeden bir yaklaşım göstermiştir.
Nedir bu; cemaatin oy deposuna yatırım mı, yoksa komploda rol alanların cesaretine destek vermek mi?
MHP’ye yönelik komplonun infazcıları bu korumayı hissediyor olmalılar ki hedefi büyütmüşlerdir.
“Başbuğ Ülkücüleri” adını kullanan çete dün Bahçeli’nin kellesini istedi. Yoksa... Gelsin daha kirli kasetler!
Bu çirkinliğe prim ve cesaret vermenin hiçbir gerekçeyle savunulamayacağını başta iktidar, herkesin anlaması lâzım.
Özellikle de derin kulaklar...
Başka insanları dinleyecekleri yerde kendi vicdanlarını dinlemeye zaman ayırsınlar biraz!
Güngör Mengi / Vatan
+++
MHP’yi çözerlerse Türkiye’yi çözmüş olacaklar
Önce sahte kamuoyu yoklamaları ile saldırdılar.
MHP’nin baraj altında kalacağı izlenimi yaratmaya uğraştılar.
Televizyonlar; yandaş gazeteler bunu pompaladı.
Bu yetmedi. Çünkü; MHP’nin sessizce oyunu artırdığı görülüyordu.
- Sonra bazı ülkücü eskileri kullanıldı.
Bunlar, Devlet Bahçeli’ye ve arkadaşlarına saldırdılar...
Hatta Alparslan Türkeş’in oğlu Ahmet Türkeş, AKP’den milletvekili adayı yapıldı.
Oğul Türkeş; babasına hakaret edenlerle kol kola girdi.
Bu da yetmedi MHP’yi geriletmeye...
- Peşinden kasetler devreye sokuldu.
MHP’li seçmen bunlarla ürkütülmek istendi. Emin olun ki bu da yetmeyecek.
Çünkü, millet; kaset işinin iktidarla bağlantılı olduğunu görüyor.
***
Sadece MHP oyları değil bu komplonun sebebi.
Seçimden sonra AKP yeni bir anayasa dayatacak.
Bu anayasa ile Türkiye’nin parçalanması devreye sokulacak.
Amerikan kaynaklı bu projeye; oradaki cemaat başı da destek veriyor.
O yüzden de kendisi AMERİKAN yöneticileri tarafından ödüle boğulu-yor...
Devlet Bahçeli yönetimindeki MHP de bu oyuna karşı çıkıyor.
Bahçeli’ye tehditler bu yüzden. MHP’yi çözerlerse Türkiye’yi de çözmüş olacaklar... Yani sorun; sadece MHP’yi değil bütün bir milleti ilgilendiriyor.
Rıza Zelyut / Güneş
+++
Yassıada’dan bugüne
1960 yılında 27 Mayıs devrimini izleyen günlerde açılan Yassıada davalarında Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes dahil 402 siyasetçi ve bürokrat yargılanmıştı. Demokrat Parti dönemindeki yolsuzluk ve suçlara ilişkin 19 ayrı dava yürütüldü bu süreçte. Duruşmalarda 1068 sanık dinlendi...
Yassıada davaları toplam ne kadar sürdü biliyor musunuz?
Tam 11 ay 1 gün...
27 Mayıs gününden Menderes’in asıldığı 17 Eylül 1961 tarihine kadar geçen süre ise 15 aydır. Ergenekon davaları ne kadar zamandır mı sürüyor? İlk tutuklamalar 47 ay önce (17 Haziran 2007) başladı. Duruşmalar ise 31 aydır (20 Ekim 2008’den beri) sürüyor. Yassıada’nın üç katı zaman geçmiş. Henüz verilmiş tek bir hüküm yok. Sanıkların çoğu suçlarını dahi bilmeden hapiste karar gününü bekliyor. Hapis deyince... Osmanlı’da en ünlü hapishanelerden biri malum Yedikule Zindanları idi. Birçok ünlü isim burada hapis yattı. Ancak Yedikule Zindanları Silivri’nin yanında pek masum kalıyor. İzzet Kumbaracılar ve Cahide Tamer tarafından yazılan “Yedikule” adlı kitapta bazı ünlü isimlerin yattıkları süre ve sonları şöyle anlatılıyor:
Çandarlı Halil Paşa: (40 gün) Katledildi.
Sadrazam Mahmut Paşa: (17 gün) Katledildi.
Sadrazam Ferhat Paşa: (3 ay) Katledildi.
Hadım Hasan Paşa: (7 gün)
Tahliye...
Silahdar Mustafa Paşa: (3 ay) Tahliye...
Bayram Paşa: (5 ay) Tahliye...
Tabanıyassı Mehmet Paşa: (2 ay) Katledildi.
Tarhuncu Ahmet Paşa: (1 yıl) Katledildi.
Hafız Ahmet Paşa: (1 yıl)
Tahliye...
Liste uzayıp gidiyor... Katledilsin, edilmesin. Kimse 1 yıldan fazla yatmamış Yedikule’de. En azından tutukluluk süresi konusunda bugüne göre daha özenli davranıldığı gözden kaçmıyor... Dikkat buyurun; insan hakları, demokrasi, hukuk gibi kavramların bilinmediği karanlık dönemlerden söz ediyoruz...
Melih Aşık / Milliyet
+++
Bir taşla iki kuş
MHP Lideri Bahçeli’yi “18 Mayıs’a kadar istifa etmezsen diğer kasetler yolda” diye tehdit eden güçler, aynı zamanda parti içine nifak da sokarak “Oktay Vural geçici genel başkan olsun” koşulunu da öne sürüyor. Bu ister istemez CHP’deki genel başkan değişimini de hatırlatıyor herkese. Böylelikle CHP’yi sarsan kaset olayının da belli bir plan dahilinde yürütüldüğü, şimdi aynı oyunun MHP’de oynandığı hissini oluşturuyor. Şu anda Devlet Bahçeli ne kadar zor durumdaysa, partinin parlayan yıldızlarından Oktay Vural da aynı durumdadır.
Oktay Vural’a “MHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’su” muamelesi yapmak isteyen karanlık güçler böylelikle “bir taşla iki kuş vumayı” hesaplıyor.
Can Ataklı / Vatan
+++
İktidar iğrenç şantaja geçit veriyor
Kim oldukları belli olmayan bazı adamlar, internetten MHP’nin dört üst düzey yöneticisiyle ilgili seks kaseti yayınladılar... Yetmedi; şimdi de Devlet Bahçeli’yi tehdit ediyorlar:
“İstifa etmezsen, seninle ilgili kasetleri de internete koyacağız...” Başka ülkede böyle bir skandal olsa, bir partinin genel başkanı kamuoyunun gözleri önünde böylesine iğrenç bir şantajın hedefi haline gelse; o ülkenin Başbakanı, İçişleri Bakanı işi gücü bırakır ve emniyetin bu suçu işleyenleri adalete teslim etmesi için ellerinden gelen çabayı gösterir... Bizde ise bu tür kasetler üzerinden siyaset yapılıyor! Yaşadığımız günlere inanamıyorum!
Mustafa Mutlu / Vatan
+++
Hey gidi TRT hey!..
Türkiye Kupası final maçı bir saygı duruşuyla başladı. TRT sunucularının haberi yok.. Konuşmalarına bakar mısınız?.
“Vedii diye bir futbolcu.. Soyadı da Tosuncukmuş galiba.. ”
Hepsi o.. TRT.. Kamu televizyonu.. Ve Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük kaptanlarından biri.. Beşiktaş ve Milli Takım Kaptanı..
Baba Hakkı, Baba Gündüz ve Doktor Vedii.. Hadi yaşın genç, bilmiyorsun.. Yahu 45 dakika boyu, Ankara’da, merkezde, Vedii Tosuncuk’u soruşturacak, ikinci yarı başında iki çift laf edilmesini sağlayacak tek kişi yok mu?. Bu internet çağında
hem de..
Siz sadece harcırah almayı mı bilirsiniz?.
Dr. Vedii, Beşiktaş’ın değil, oynadığı her maçta, sahanın kaptanıydı. Rakip oyuncular da, sevgi, saygıyla yaklaşırdı ona.. Doktor Vedii’yi çıplak gözle izlemek, tanışmak, dost olmak şansına eriştim..
İnsanlığı da muhteşemdi.. Benim iki yaşımdaydı.. Ben hatta çocuk yaşlardaydım, maç için geldikleri Ankara’da otellerine kampa gittiğimde.. Nasıl adam yerine koyar, nasıl karşısına alır, uzun uzun sohbet ederdi, minnacık yerel gazetenin minnacık delikanlısıyla.. Bir “İnsan” daha kaybettik.. TRT, öğren de gel!.
Hıncal Uluç/Sabah
+++
Mevzunun hayati olması için muhatabının Hayati olması gerekiyormuş
Kimliği belirsiz kişi veya kişiler, devlet bakanı hayatiyazici@bilmemne.com adresinden, üniversite yerleştirme merkezine mail atıp, yeğenim yerleşemiyor, asabı bozuldu, güzel bi yere yerleştirin, asabımı bozmayın demiş.
***
Hayati bi konu tabii.
***
İsyan ediyor başbakan...
“Feysbuk falan, yahu bunlar çirkin, berbat, herkes adına her türlü ahlaksızlık yapılabilir, mail göndermek nedir, biri çıkar senin adına da gönderir, iftira atmak bu kadar ucuz mu?” dedi.
***
Mail atıldı.
Komutanlar hapse atıldı.
Mail atıldı.
Profesörler tutuklandı.
Mail atıldı.
Gazeteciler içeri tıkıldı.
Mail atıldı.
Kozmik odaya girildi.
Mail atıldı.
Donanma basıldı.
***
Ihlamur ağacına sırtını ver, 30 adım yürü, kestane ağacı göreceksin, dön ordan, ver sırtını kestane ağacına, 30 adım yürü, ıhlamur ağacı göreceksin, kaz dibini... Aha mühimmat!
***
Mail atıldı.
Aşçı yakalandı iyi mi.
(Kod adı, tencere. İhbarcı, mastırşef.)
Ankara’da elini sallasan beli silahlı adama çarpıyorsun, bunlar mail’le yakalaya yakalaya kepçeli er yakaladı. Yiyenler gürültü çıkarmasın diye kuru fasulyeye susturucu takmış filan.
***
(Ankara Emniyeti’ne mail atıldı, parti liderine suikast yapılacak... Alarm verildi, iz sürüldü, Kocaeli Gölcük’te internet kafe basıldı, internet kafeci gözaltına alındı, sorguya çekildi, internet kafeci “atsa atsa şu atmıştır” dedi, “şu” nun evi basıldı, çocuk çıktı, 13 yaşında, sorguya alındı, itiraf etti, “televizyonda seyrederken aklıma geldi, attım” dedi, bırakıldı.)
***
Mail atıldı.
Teğmenler suikastçı oldu.
Mail atıldı.
Yüzbaşılar eroinci oldu.
Mail atıldı.
Binbaşılar pornocu oldu.
Mail atıldı.
Generaller terörist oldu.
Mail atıldı.
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın resmi kayıtlı el bombalarını taşıyan ve kışladan kışlaya nakliyat yapan kamyona operasyon düzenlendi...
Ki, saksı taşıması gerekiyordu herhalde.
Mail atıldı.
Subay eşlerine iftira atıldı.
Mail atıldı.
Subaylar kafasına sıktı.
***
İsyan ediyor başbakan...
“Çirkin” diyor.
“Bu kadar ucuz mu” diyor.
***
Mevzunun hayati olması için, muhatabın Hayati olması gerekiyormuş demek ki.
Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++
GÜNÜN SÖZÜ
Bülent Arınç, “Muhtıracılar şimdi topuk selamı veriyor” demiş. Olabilir. Siz de kimi muhtıracıların altına milyon euroluk arabalar veriyorsunuz.
Fahrettin Fidan